Zekâtın verileceği kimseler Kur’ân-ı Kerîm’de belirtilmiştir. Bunlar; fakirler miskinler zekât toplamakla görevlendirilen memurlar müellefe-i kulûb adı verilen kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenen kimseler esaretten kurtulacaklar borçlular Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış olanlardır (et-Tevbe 9/60).
Fakir ve miskin temel ihtiyaçları dışında herhangi bir maldan nisap miktarına sahip olmayan kimsedir. Ancak temel ihtiyaçları dışında ister artıcı (nâmî) vasıfta olsun ister olmasın herhangi bir maldan nisap miktarına sahip olan kimse fakir veya miskin kapsamında olmadığından ona zekât verilmez (İbnü’l-Hümâm Fethü'l-kadîr 2/266).
Borçlu kul hakkı olarak borcu olan ve borcunu ödeyeceği maldan başka nisap miktarı malı bulunmayan kimsedir (İbnü’l-Hümâm Fethü'l-kadîr 2/268).
Yolda kalmış kimse sürekli yaşadığı yerde malı bulunsa bile çıktığı yolculukta parasız kalıp parasına ulaşma imkânı bulamayan başka bir deyişle parasızlıktan yolda kalmış ve memleketine dönemeyen kimsedir. Bu kimseye malının bulunduğu yere dönmesine ve dönünceye kadarki ihtiyaçlarını gidermesine yetecek kadar zekât verilebilir (Kâsânî Bedâî’ 2/43- 46). Günümüzde yolcu olan kişi istediği zaman memleketindeki parayı banka kartı veya başka bir yöntemle alma imkânına sahipse ona zekât verilmez.
“Allah yolunda” anlamına gelen “fî sebîlillah” ifadesi ise kendisini Allah yoluna ve İslâm’a adamış hac yolcuları askerler ve ilim için yola çıkan gerçek kişiler olarak yorumlanmıştır.