Kişi sağlığında malları üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Mallarını yoksullara veya hayır kurumlarına bağışlayabilir. Vakfın sahih olması için vakfeden kişinin akıllı ve ergenlik çağına erişmiş olması ve vakfın ebedî olması gerekir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) Fedek ve Hayber arazilerindeki hisselerini Müslümanların yararına vakfetmiştir (Buhârî Vesâyâ 1 [2739]; Ferâiz 3 [6725]; Müslim Cihâd 52-54 [1759]).
İbn Ömer’den rivâyet edildiğine göre; Hz. Ömer’in payına Hayber’den bir arazi isabet etmiş Hz. Ömer de (r.a.) Hz. Peygamber’e (s.a.s.) “Ya Resûlallah Hayber’den elime öyle bir toprak parçası geçti ki şimdiye kadar bundan daha değerli bir mala sahip olmamıştım. Bana neyi tavsiye buyurursunuz?” demişti. Hz. Peygamber de (s.a.s.); “İstersen aslını (kendine) bırakır menfaatini tasadduk edersin.” buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ömer satılmamak hibe edilmemek mirasçılara intikal etmemek üzere; fakirler akraba köleler misafirler ve yolcular için tasadduk etti. Onu idare edenin mülküne bir şey geçirmeksizin normal ölçüler içinde yemesi ve yedirmesinin serbest olduğunu belirtti (Buhârî Şurût 19 [2737]; Vesâyâ 22 28-29 [2764 2772-2773]; Müslim Vasıyyet 15 [1632]). Hz. Osman da Medine’deki Rûme kuyusunu satın alıp bütün Müslümanların yararına tahsis etmiştir (Tirmizî Menâkıb 19 [3699 3703]; Nesâî Cihâd 44 [3182]). Ancak kişi malını vakfederken mirasçıların mağdur olmamasına dikkat etmesi uygun olur.