Boşanan kadın eğer halvet-i sahiha veya zifaf gerçekleşmişse hakkı olan mehrin tamamını alır. Ayrıca erkek eşini onun talebi olmaksızın boşamışsa müt‘a adı verilen gönül alıcı bir hediyenin verilmesi Şâfiî mezhebine göre vâcip Hanefî mezhebine göre müstehap görülmüştür (İbn Âbidîn Reddü’l-muhtâr 3/111; Zekeriyyâ el-Ensârî Esne’l-metâlib 3/219-220).
Şâyet nikâh esnasında veya sonrasında belirlenmiş bir mehir yoksa kadın başta kız kardeşleri olmak üzere kendisine babası tarafından olan akrabalarından eğitim güzellik sosyal statü itibarıyla denk sayılacak bir kadının aldığı kadar bir mehri hak eder. Buna mehr-i misil denir. Ayrıca erkeğin boşadığı kadının bekleyeceği iddet süresince ona nafaka ve mesken temin etmesi gerekir (et-Talâk 65/1 6).
Şâyet bir kadın henüz kocası ile cinsel birliktelik yaşamadan veya halvet-i sahîha meydana gelmeden boşanmışsa belirlenen mehrin yarısını (el-Bakara 2/237); mehir belirlenmemişse fıkıh ıstılahında “müt‘a” denilen hediyeyi hak eder (el-Bakara 2/236). Kur’ân ve sünnette müt‘anın ne kadar olduğu belirlenmemiş bu konuda erkeğin sahip olduğu maddî imkânlar ve örf esas alınmıştır (el-Bakara 2/236; Muvatta’ Talâk 46). Ancak fakihler ilgili naslardan ve uygulamalardan yola çıkarak müt‘anın mehr-i mislin yarısını geçmemesi gerektiğini belirtmişlerdir (İbn Mâze el-Muhît 3/112). Bu sebeple mahkemenin mehr-i mislin yarısını aşan veya fahiş kabul edilebilecek bir tazminatı belirlemesi hâlinde kadının mezkûr miktardan fazlasını alması haksız kazanç sayılacağından fazla miktarı tekrar eski eşine iade etmesi gerekir. Ancak taraflar kendi aralarında anlaşarak muayyen bir miktar belirlemişlerse bu durumda müt‘anın mehr-i mislin yarısından fazla olmasında bir sakınca olmadığı da söylenmiştir (İbn Âbidîn Reddü’l-muhtâr 3/110 111; Remlî Nihâyetü’l-muhtâc 6/365).