İbadetlerin şekil şart ve rükünleri olduğu gibi hikmetleri amaçları ve teşri gerekçeleri de vardır. İbadetlerdeki bu özelliklerin birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Diğer taraftan ibadetler ancak emredildikleri şekliyle yerine getirilir. Her ibadetin bir yapılış şekli vardır. Kurban ibadeti de ancak kurban olacak hayvanın usûlüne uygun olarak kesilmesiyle yerine getirilebilir (el-Fetâva’l-Hindiyye 5/360). Bedelini infak etmek suretiyle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. Zira hayvanın kesilmesi bu ibadetin rüknüdür. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) kurban meşru kılındıktan sonra her yıl bizzat kurban kesmek sureti ile bu ibadeti yerine getirmiştir (Tirmizî Edâhî 11 [1506-1507]; bkz. Buhârî Hac 117 119 [1712 1714]; Müslim Edâhî 17 [1966]).
Hz. Peygamber (s.a.s.) Kurban Bayramı’nda Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın her bir parçasının kişinin hayır hanesine kaydedileceğini ifade etmiştir (Tirmizî Edâhî 1 [1493]; İbn Mâce Edâhî 3 [3126]).
Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak niyetiyle karşılıksız olarak fakir ve muhtaçlara yardım etmek iyilik ve ihsanda bulunmak da Müslümanın önemli vazifelerinden biridir. Zaruret derecesinde ihtiyaç içerisinde bulunan kimseye yardım etmek dinimizde farz kabul edilmiştir. Ancak bu iki ibadetin birbirinin alternatifi olarak sunulması doğru değildir. Bu sebeple kesme olmadan hayvanı sadaka olarak bir kişiye vermek kurban yerine geçmez (İbn Âbidîn Reddü’l-muhtâr 6/320). Aynı şekilde kurban bedelini de yoksullara ya da yardım kuruluşlarına vermek suretiyle kurban ibadeti ifa edilmiş olmaz.