İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre kadınların âdet veya lohusalık hâllerinde camiye girmeleri caiz değildir (Mevsılî el-İhtiyâr 1/13; Mevvâk et-Tâc 1/552; Şirbînî Muğni’l-muhtac 1/279).
Âdet ve lohusalık hâlleri dinimizce hükmen kirlilik sayılmakta ve ibadetlere engel kabul edilmektedir. Camiler de ibadet mekânıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) “Ben âdetli kadının ve cünüp kimsenin mescide girmesini/mescitte bulunmasını helal görmüyorum.” (Ebû Dâvûd Tahâret 90 [232]; İbn Huzeyme es-Sahîh 2/284 [1327]) “Mescit âdetli kadına ve cünübe helal değildir.” (İbn Mâce Tahâret 126 [645]) buyurmuştur. Bazı âlimler ise ihtiyaç hâlinde örneğin camideki bir eşyayı almak için âdetli kadının camiye girmesini veya camiden geçen yolun daha yakın olması gibi bir sebeple caminin içinden geçmesini caiz görmüşlerdir (İbn Kudâme el-Muğnî 1/107; Şirbînî Muğni’l-muhtac 1/279). Hanefîler de ihtiyaç olması hâlinde cünüp kişinin teyemmüm yapmak şartıyla mescitten geçebileceğini ve orada ihtiyaç oranında kalmasını caiz görmüşlerdir (Kâsânî Bedâi‘ 1/38). Hanbelîlerden bir görüşe göre cünüp âdetli veya lohusa kimseler bu durumda iken namaz abdesti almaları şartıyla mescitte bulunabilirler (Merdâvî el-İnsaf 1/347-348). Zâhirilere göre ise âdetli kadın camiye girebilir ve orada durabilir (İbn Hazm el-Muhallâ 1/400-402). İhtiyaç hâlinde bu görüşlerle de amel edilebilir.
Âdetli veya lohusa olan kişiler hakkındaki bu hükümler duvar veya başka bir şeyle çevrilip mescid olarak inşa edilmiş ve içerisinde itikâfın yapılmasının sahih olduğu yerler için geçerlidir. Bu nedenle mescidlerin avlusu ve müştemilatında bulunup da duruma göre imama uyulabilen yerler mescidden farklı değerlendirilmiştir. Bu yerler Hanefî Mâlikî ve Hanbelîlerden gelen sahih görüşe göre bu konuda mescidin hükümlerine tabi değildir (bkz. el-Mevsûâtü’l-fıkhiyye 5/224).