- Abdullah el-Harari'nin öğretilerine dayanan Ahbaşlar biz Sünnilerle aynı akideyi mi paylaşıyorlar yoksa onları Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat’in dışında bir tarif eden temel farklılıklar var mı?
Değerli kardeşimiz
Temelde ilm-i kelam metodunu benimseyen ve bu metot ile birçok fırkaya karşı görüşler geliştiren Ahbaş Cemaati tasavvuf ve kelam ilmi konularında cedelci bir metotla mücadele etmektedir.
Ehlisünnete uygun görüşleri yanında ifrat ve tefrit ederek ona uymayan görüşleri de vardır.
Bu bağlamda özellikle Mürcie Cebrie Mu’tezile ve Şiai mezheplerin kimi metod ve görüşlerine paralel davranışlar sergiledikleri görülebilmektedir.
Abdullah Habeşi'nin bazı sahabilere fasık ve baği demesi ve günahkâr veya bida ehli müminlere kâfir demesi gibi ehlisünnete aykırı görüşleri vardır.
Bu nedenle Ahbaş’ın eserlerini okuyacak Müslümanların öncelikle ehlisünnet inancını öğrenmeleri gerekir.
Bu kısa bilgiden sonra detaya gelince:
Lübnan’da Ahbaş Cemaati (جماعة الأحباش) tekfîrci ve dışlayıcı olmakla birlikte şiddet yanlısı olmayan bir gruptur.
Lübnan etnik ve dinî açıdan son derece renklilik arz eden görüntüsüyle değişik akımları içinde barındıran bir ülkedir. Bunlar arasında el-Cemaatu’l-İslâmiyye Hareketu’t-Tevhîd el-İslâmî İsbat el-Ensâr et-Tekfîr ve’l-Hicre Hamas ve İslâmî Cihad Şiî (Suriye yanlısı Emel İran yanlısı Hizbullah) Dürzî Nüsayrî gibi İslâmî veya İslâmî kökenli oluşumlarla beraber Hristiyan kökenli Maruni / Katolik Grek / Katolik Ortodoks ve Ortodoks / Ermeni gibi farklı etnik din ve mezhep temelli birçok grup da bulunmaktadır.
Habeşistan kökenli Abdullah el-Habeşî’nin liderliğindeki Lübnan merkezli faaliyet gösteren Ahbaş Cemaati de bu tür hareketlerden bir tanesidir. Ahbaş Cemaati ehlisünnet orijinli olmakla beraber Sünnî Tasavvufî ve Şiî düşüncelerden teşekkül eden eklektik bir teolojiye sahiptir. Ahbaş Cemaati anti selefî / cihadî ve reformist bir yapı arz etmektedir.
Ayrıca temelde şiddet karşıtı olan bu cemaat çoğulculuğu savunan İslâm’ın ılımlı ve tolere edici tarafıyla öne çıkmaktadır. Vehhabiliği günümüzde karşısına alan ve onlara karşıt bir söylem geliştiren bir cemaattir.
Ahbaş Cemaati özellikle bütün politik İslamcı örgüt ve cemaatlere karşı bir duruş sergiledi. Aralarındaki metot ayrılıklarına bakmaksızın İslam Ülkelerinde faaliyet gösteren İhvan-ı Müslimîn et-Tekfîr ve’l-Hicre Tanzim el-Cihad ve el-Cemaa el-İslâmiyye gibi İslami uyanışta şiddeti bir yöntem olarak kabul eden bütün gruplara karşı çıkmıştır.(1)
Aslen Etiyopyalı olan Abdullah el-Habeşî’nin tam adı Şeyh Abdurrahman Abdullah b. Muhammed b. Yusuf İbn Abdullah el-Hererî es-Şeybî el-Abderî’dir. Abdullah el-Habeşî 1910 senesinde Etiyopya’nın Herar şehrinde dünyaya gelmiştir. Abdullah el-Habeşî tahsiline kendi memleketi olan Herer’de başlar ve Habeşistan’ın değişik illerine ve Somali’ye kadar uzanan bilimsel seyahatlerde bulunur. Kuran’ı yedi yaşlarında ezberlediği ve çeşitli dinî ilimlere ait kitapları ezberlediği de söylenir.
Abdullah el-Habeşî’nin öğretileri Habeş Kralı Haile Selassie tarafından bir tehdit olarak algılanınca 1947 senesinde sınır dışına sürgün edilir. Bundan dolayı Hicaz’a gelir. 1948 yılında Kudüs’e oradan da Beyrut Hıms Hama Haleb ve Bilâd-ı Şâm’ın farklı illerine seyahatler gerçekleştirdiğine ilişkin bilgilere yer verilir. Şam’da Kadirî ve Rufailerin ileri gelenleri ile görüşür.(2)
Abdullah el-Habeşî uzun seyahatlerinin sonunda ilk olarak 1950 senesinde Beyrut’a gelerek buraya yerleşir. Ancak Ahbaş Cemaatinin kuruluşu ve kurumsallaşması süreci 1970’li yıllarda başlar. Lübnan’daki dinî ve siyasî etkinliği 1980 yılından sonra görülmeye başlar.
Abdullah el-Habeşî farklı alanlarda pek çok esere imza atmıştır. Kitaplarının başında hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmektedir. Bu bilgilere göre ona izafe edilen Kuran ve ilimleri Tevhid ilmi Hadis ilmi Fıkıh ilmi ve Arap Dili sahalarında kırk bir adet eser ismi verilmektedir.
Ahbaş Cemaatinin kurucusu Abdullah el-Habeşî 2 Eylül 2008 senesinde Beyrut’ta doksan sekiz yaşında vefat eder. Cemiyyetu’l-Mesâri’l-Hayriyyeti’l-İslâmiyye başkanı Husam Karakira’nın kıldırmış olduğu cenaze namazına Lübnan’ın farklı şehirlerindeki Cemiyyetu’l-Mesâri’l-Hayriyyeti’l-İslâmiyye şubelerinden üyeleri ve Lübnan’ın farklı kesimlerinden katılımlar olur.(3)
Habeşî’nin en fazla önem verdiği konuların başında iman anlayışı ve tekfir konusu gelmektedir. Habeşî ve grubunun hususiyetle Selefî ve cihadi örgüt ve cemaatlerin liderleri olarak tanınan bir kısım kişileri sapkınlıkla suçladıkları ve tekfir ettikleri görülür. Özellikle İbn Teymiyye Muhammed b. Abdilvehhâb Abdülaziz b. Abdullah b. Bâzz gibi Selefîleri ve Selefî öncüleri İhvan-ı Müslimîn ve özellikle de Seyyid Kutub Mevdûdî Albânî Yûsuf el-Karadâvî Fethi Yeken gibi İslâmî Cemaat liderleri ile Hizbu’t-Tahrîr benzeri grupları sapkınlıkla suçlar ve söz konusu kişi ve gruplara tekfire varan ithamlarda bulunur.
Abdullah el-Habeşi ve grubunun bu tarz fikirlerine karşılık pek çok reddiye yazılmış temel fikirleri eleştirilmiş ve kendileri de aynı şekilde sapıklıkla itham edilmişlerdir.(4)
Vehhabi / Selefî liderlerinden biri olan Abdulaziz b. Abdillah b. Baz Ahbaşların sapkın bir grup olduklarına insanların onların inançlarından uzak tutulması gerektiğine ve Abdullah el-Habeşî’nin kendisinin de sapkın ve dalalet üzere biri olduğuna ilişkin bir fetva vermiştir. Bunun üzerine Ahbaş grubu da benzeri ifadelerle muhaliflerini sapkın ve fikirlerinin batıl oldukları istikametinde görüşlerini izhar etmekten geri durmamıştır.(5)
Abdullah el-Habeşî ve grubu olan Ahbâşların şiddetle karşı çıktıkları ve fikirlerini reddettikleri kimselerin başında İbn Teymiyye gelmektedir. Öyle ki Abdullah el-Habeşî’nin İbn Teymiyye’nin fikirlerini tenkit ettiği müstakil bir kitabı bulunmaktadır.(6)
Ayrıca diğer kitaplarında da İbn Teymiyye’yi nâhoş sıfatlarla kötülediği ifade edilmektedir.(7)
Habeşî’nin İbn Teymiyye ile alakalı yapmış olduğu eleştirilerin en önemlileri şu hususlardadır:
İbn Teymiyye’ye göre peygamberlere ve salihlere hayatlarında olduğu gibi vefatlarından sonra da tevessülü haramdır. Özellikle de onların kabirlerinin yanında yapılan tevessül haramdır. Aynı şekilde İbn Teymiyye Hz. Peygamber’in bile mezarına tevessül / vesile amacıyla ziyarette bulunulmasının haram olduğunu söyler. Habeşî bu konularla alakalı İbn Teymiyye’yi eleştirmektedir.
Abdullah el-Habeşî temel olarak tevessül / vesile ve istiğaseyi kabul eder. O İbn Teymiyye ve takipçilerine özellikle de Vehhabîlere çok ciddi şekilde eleştirilerde bulunur ve Muhammed İbn Abdulvehhab tevessül ile ilgili hususlardaki düşüncelerini İbn Teymiyye’den aldığını ifade eder.(8)
Abdullah el-Habeşî ayrıca şeriatla hükmetmeyen idarecileri tekfîr ettiğinden dolayı Seyyid Kutub’un Ehl-i Sünnet’ten saptığını ifade eder. Şeriate muhalif hükümler veren yöneticilere tâbi olan koyun çobanlarını ve camilerdeki müezzinlere varıncaya kadar bütün bir halkı aynı tarzda tekfîr etmesi sebebiyle Seyyid Kutub’u da küfürle itham eder. Aynı halde kendilerini Müslüman cemaati olarak vasfeden aynı tarzda muhaliflerini tekfîr eden İhvânu’l-Müslimîn cemaatinin bu isimlendirmeyi hak etmediğini ve İslam isminden uzak olduklarını da iddia eder.
Habeşî’nin gerek İbn Teymiyye gerekse İhvan-ı Müslimîn Cemaati ve Seyyid Kutub ile ilgili yaptığı bu sert eleştiriler ve ithamlar birçok kesimin tepkisine de neden olmuştur; muhalifleri tarafından reddiyeler kaleme alınmış temel düşünceleri eleştirilmiş ve kendileri de aynı şekilde sapıklıkla itham edilmişlerdir.(9)
El-Habeşî’nin İlk dört halifenin fazilet ve halifelik sırasının mevcut tertibe göre olması gerektiği ile ilgili görüşü Ehl-i Sünnetin klasik sahabe anlayışına uygunluk arz eder.(10)
Ancak Hz. Ali ve Hz. Muaviye arasındaki mücadelede Hz. Muaviye ve beraberinde savaşanların fasık ve baği olduğunu iddia eder.(11)
el-Habeşî bu bağlamda Hz. Ali’ye itaat etmeyen Ashab-ı Cemel Ashab-ı Sıffin ve Ashab-ı Nehrevan ile savaştığı ve bu kimselerin imama biat etmeyerek isyan ettikleri için baği ve fasık olarak isimlendirilebileceğini kendine göre delillendirmeye çalışır.(12)
Sonuç olarak Ahbaş Cemaati tekfirci ve dışlayıcı ancak şiddet yanlısı olmayan bir cemaattir. Ahbaş Cemaatinin hedefinde genel anlamda tekfîrci yapılanmalar vardır ve onları tekfîr etmektedirler. Bu da gösteriyor ki büyük oranda tekfîr edenler hep tekfîr edilmişlerdir.(13)
Dipnotlar:
1) Robert G. Rabil “Al-Ahbash” Guide to islamist Movements Ed. Barry Rubin New York London 2010 s. 322. N. Kemal Karabiber “Lübnan Merkezli Çağdaş İslamî Bir Cemaat: Abdullâh el-Habeşî ve Ahbâs Cemaati” Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi sayı 26 Temmuz–Aralık 2011 s. 133’den naklen.
2) Karabiber “Lübnan Merkezli Çagdas İslamî Bir Cemaat: Abdullâh el-Habesî ve Ahbâs Cemaati” s. 121; A. Nizar Hamzeh R. Hrair Dekmejian “al-Ahbash of Lebanon” International Journal of Middle East Studies 28 (1996) s. 220-229’den naklen. Ayrıca bk. http://abdullahhabesi. com/index. php/2017/05/06/seyh-abdullahin-hayati-2/
3) Karabiber “Lübnan Merkezli Çağdaş İslamî Bir Cemaat: Abdullâh el-Habesî ve Ahbâs Cemaati” s. 122-123.
4) bk. Abdurrahman b. Muhammed Saîd Mevsûatu Ehl-i Sünne fi Nakdi Usûli Firkati’l-Ahbâs Dâru’l-Müslim I-II Riyad 1997; Abdullah Muhammed es-Sâmî er-Reddalâ Abdullah el- Habesî Dâru’l-Itlâ’ ts.
5) Karabiber “Lübnan Merkezli Çağdaş İslamî Bir Cemaat: Abdullâh el-Habesî ve Ahbâs Cemaati” s. 122-123.
6) bk. Abdullah el-Habesî el-Makâlâtu’s-Sunniyye fi Kesfi DalâlâtiAhmedibnTeymiyye Şeriketu Dâri’l-Mesârî’ Beyrut 2007.
7) Muhammed Mustafa el-Ceddi Akidetu’l-Ahbâs (el-Hereriyye) Ard ve Nakd (Basılmamıs YL Tezi) Câmiatu’l-İslamiyye Külliyetu’l-Usli’d-Dîn Gazze 2001.
8) Karabiber “Lübnan Merkezli Çağdaş İslamî Bir Cemaat: Abdullâh el-Habesî ve Ahbâs Cemaati” s. 122-123.
9) Karabiber “Lübnan Merkezli Çağdaş İslamî Bir Cemaat: Abdullâh el-Habesî ve Ahbâs Cemaati” s. 122-123.
10) bk. el-Ceddî Akidetul’l-Ahbâş s. 311; Ayrıca krş. el-Habeşî Izhâru’l-Akîdeti’sSünniyye 301.
11) bk. el-Ceddî Akidetul’l-Ahbâş s 316; Habeşî Sarîhu’l-Beyân 379.
12) Ayrıntılı bilgi için bk. Habeşi Sarîhu’l-Beyân 379 vd.
13) Sayın Dalkıran Haricilerden Günümüze Ötekileştirme ve Şiddet OSAV İstanbul 2019 s. 277-280; N. Kemal Karabiber Lübnan Merkezli Çağdaş İslamî Bir Cemaat: Abdullâh el-Habeşî ve Ahbâş Cemaati.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet