Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Tevhid ve şeriatı nasıl cem edebiliriz?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16
Soru Detayı

- La faile illallah La mevcude illallah gibi tevhidi ifadeleri şeriatla nasıl birleştirebiliriz?
- Çünkü bu sözlere göre yani hakikat ve marifete göre irademiz ve varlığımız yokken şeriata göre irademiz ve varlığımız var. (İmam Gazali’nin de dediği gibi burası tevhidde şeriat şeriatte tevhiddir. (Kimyayı Saadet 4. cilt syf. 308 Semerkand Yayınları)
- Bu iki gerçeği nasıl bir noktada toplayabiliriz?

Değerli kardeşimiz

Evvela “La faile illallah” ile “La mevcude illallah” arasında çok büyük fark vardır.

Birinci kelimede şeriatın ders verdiği iman şuuruyla hem akıl hem kalbin kabul ettiği tevhide dair ilmî bir hakikattir. Allah’tan başka hakiki fail yoktur. Bunun tersini düşünmek açık bir şirk ve küfürdür.

Fakat ikinci kelime tevhidin ilmî bir açıklaması değil hissî / halî bir yaklaşımdır. Bütün müminlere hitab eden dinî bir hakikatten ziyade özel bazı şahıslara mahsus dar bir caddedir. Bu sebeple bunu tevhidin temel esası gibi gösterip şeriattan daha üstün bir yol gibi seslendirmek kesinlikle isabetli değildir.

İsterseniz İslamî ilimlerde gerçek mütehassıs ve asrın gerçek söz sahibi Bediüzzaman Hazretlerinden dinleyelim: 

“...Vahdet-ül Vücud ise bir meşreb ve bir hal ve bir nâkıs mertebedir. Fakat zevkli neş'eli olduğundan seyrü sülûkta o mertebeye girdikleri vakit çoğu çıkmak istemiyorlar orada kalıyorlar; en münteha mertebe zannediyorlar.

İşte şu meşreb sahibi eğer maddiyattan ve vesaitten tecerrüd etmiş ve esbab perdesini yırtmış bir ruh ise istiğrakkârane bir şuhuda mazhar ise; vahdet-ül vücuddan değil belki vahdet-üş şuhuddan neş'et eden ilmî değil hâlî bir vahdet-i vücud onun için bir kemal bir makam temin edebilir. Hattâ Allah hesabına kâinatı inkâr etmek derecesine gidebilir. Yoksa esbab içinde dalmış ise maddiyata mütevaggil ise vahdet-ül vücud demesi kâinat hesabına Allah'ı inkâr etmeye kadar çıkar. Evet cadde-i kübra sahabe ve tâbiîn ve asfiyanın caddesidir.” (bk. Mektubat s. 83)

İkinci olarak İmam Gazalî’nin söz konusu eserinde (asıl Arapçasında) sorudaki bilgiyi göremedik.

Meselenin şekli ne olursa olsun aşağıdaki şu ifadeler bize doğru yolu ders vermektedir:

“Şeriat doğrudan doğruya gölgesiz perdesiz sırr-ı ehadiyet ile rububiyet-i mutlaka noktasında hitab-ı İlahînin neticesidir. Tarîkatın ve hakikatın en yüksek mertebeleri şeriatın cüzleri hükmüne geçer. Yoksa daima vesile ve mukaddime ve hâdim hükmündedirler. Neticeleri şeriatın muhkematıdır. Yani: Hakaik-i şeriata yetişmek için tarîkat ve hakikat meslekleri vesile ve hâdim ve basamaklar hükmündedir. Git gide en yüksek mertebede nefs-i şeriatta bulunan mana-yı hakikat ve sırr-ı tarîkata inkılab ederler. O vakit şeriat-ı kübranın cüzleri oluyorlar. Yoksa bazı ehl-i tasavvufun zannettikleri gibi şeriatı zahirî bir kışır hakikatı onun içi ve neticesi ve gayesi tasavvur etmek doğru değildir. Evet şeriatın tabakat-ı nâsa göre inkişafatı ayrı ayrıdır. Avam-ı nâsa göre zahir-i şeriatı hakikat-ı şeriat zannedip havassa münkeşif olan şeriatın mertebesine "hakikat ve tarîkat" namı vermek yanlıştır. Şeriatın umum tabakata bakacak meratibi var.” (bk. Mektubat s. 451)

Hülasa: Şeriatın dışında bir tevhid tevhidin dışında bir şeriat düşünülemez.

İlave bilgi için tıklayınız:

Vahdet-i vücudu savunan kimlerdir ve onların İslam ve Allah anlayışı ...

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi