Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kitapların düşünce ve inanç mekanizmasındaki rolü nedir?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16
Soru Detayı

- Müzemmil suresi 19. ayette

 "Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar."

ve bu ayet gibi birçok ayette hidayete ulaşmanın insanların kendi elinde olduğunun ifade edilmesi var. Günümüzü düşündüğümüzde insanlar okudukları felsefeler akımlar pozitivist bilimlerin etkisinde kalıp inançsız olabiliyorlar. Bu ayetten şu yorumu günümüz için çıkarabilir miyiz:

- Kendi psikolojimizi ve idrak etme gücümüzü okuduğumuz kitapları kendimiz seçerek tayin mi ediyoruz?

- Kitaplar kalp ve düşünce mekanizmasında nasıl rol oynuyorlar?

-İdrak şuur düşünce inanç birikim sisteminin birbiri ile bağlantısı nedir?

Değerli kardeşimiz

İnsanı insan yapan onun düşünebilen konuşabilen akıl ve  idrak yeteneğine sahip olan bir varlık olmasıdır. Ancak yaratılışının gereği olarak meleklerle akıl melekesinde hayvanlarla öfke ve iştihada bitkilerle de büyüme ve gelişme melekesinde ortak olmuştur.

Bu farklı unsurların zıt etkileri vardır. İnsanlık kompozisyonu bakımından bunlardan biri “Yaşa!..” derse diğeri “Öl!..” diyebilir.

Bu sebeple Allah imtihanda insanı sadece aklından ötürü sorumlu tutmamış aksine kitap ve peygamberler göndererek insanı irşat etmiş ve bu irşadın sonucuna göre imtihanı kazanıp kazanmadığını değerlendirmiştir.

“Kim doğru yolu seçerse kendisi için seçmiş olur; kim de doğru yoldan saparsa kendi aleyhinde sapmış olur. Hiçbir kimse başkasının günah yükünü taşımaz. Biz peygamber göndermediğimiz hiçbir halkı cezalandırmayız.” (İsra 17/15)

mealindeki ayette hidayet ve dalaletin sebebi vahiy olarak indirilen kitaba / Kur’an’a (ve diğer kitaplara) tabi olup olmamak olarak belirtilmiştir. Ve kitap / peygamber insanlara gönderilmeden onların sorumlu tutulmayacağına da vurgu yapılmıştır.

Bundan anlaşılıyor ki imtihana tabi tutulan insanların bir yandan kişilik itibariyle “akıl baliğ” olmaları / rüşt çağına girmiş olmaları şart koşulmuşken diğer taraftan da bu insanlara hak ve hakikati öğreten kitapların ve bu kitapları öğreten muallimlerin / peygamberlerin varlığı zorunlu kılınmıştır.

Bu hakikatler gösteriyor ki hak ve hakikati öğrenmek için Allah’ın gönderdiği kitapları okumak ve o kitapları ders veren peygamberlerin öğütlerine ve peygamberlerin izini takip eden yetkili ilim erbabına kulak vermek şarttır.

Özellikle bütün vahiylerin esaslarını ihtiva eden ve en son vahiy kaynağı olan Kur’an’a aykırı beyanlarda bulunan her kitap yanlış olduğu gibi sünnetiyle Kur’an’ı tefsir edip açıklayan Hz. Muhammed (asm)’in beyanlarına ters düşen her öğretmenin öğrettikleri de kesinlikle yanlıştır ve zararlıdır. Yete ki bu farklı kaynakların ifadelerini doğru algılayabilelim.

İşte bütün bu açıklamalar gösteriyor ki akıl tek başına hakikati keşfedemez. Bilakis akıl eğitildiği fikirler istikametinde tepki gösterir.

“Her doğan çocuk fıtrat dini olan İslam’ı kabul edebilecek bir kabiliyette doğar. Sonra annesi babası çevresi onu Yahudî Hristiyan Mecusî yaparlar.”(Buhârî cenâiz 92; Ebû Dâvut sünne 17; Tirmizî kader 5)

manasına gelen hadisin ifadesi aklın yanıltılabileceği ve yanılabileceğini göstermektedir.

Bu sebeple -sizin de işaret ettiğiniz gibi- aklımızı eğitirken kitaplarımızı hocalarımızı iyi seçmek durumundayız. Bu hadis aynı zamanda imtihan sahasında bir tek zorunlu istikamet gösteren kodlama trafik işaretinin de söz konusu olmadığına işaret etmektedir.

İnsanın cüzi iradesi iyi veya kötü yolu tercih edebilecek bir özgürlüğe sahiptir. Bir takım fasık olan kimselerin çocuklarının salih birer insan tersine salih kimselerin çocuklarının da fasık olmaları bu gerçeğin reddedilmez kanıtıdır.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi