Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Hamd; bütün medih türlerini içeren şükür ve ta'zimi ifade eden bir terimdir. "Hamd" ifadesini geniş anlamda ele alıp yorumlandığında hem zatını takdis etmek hem de verdikleri nimetler için yapılan şükür "hamd" kavramı içerisinde değerlendirilir.
“el-hamdu lillah” ifadesi “Ne kadar hamd ve övgü varsa kimden gelirse gelsin kime karşı yapılırsa yapılsın (hangi nimete iyiliğe yönelik olursa olsun) ezelden ebede kadar Allah diye adlandırılan Vâcibu'l -Vücûd'a mahsustur.” şeklinde açıklanmıştır. (bk. Nursi Mektûbat 367)
Hamd şükür medih ve sena kelimeleri arasında sıkı bir münasebet vardır. Bazı âlimler hamd ile şükür arasında anlam bakımından şöyle yorumlarlar:
Şükür kişinin kendisine yapılan bir iyiliği bilip sahibine övgü ile mukabelede bulunması ve bunu diğer insanlara da duyurmasıdır. Hamd ise söz konusu iyiliğin kendisine yönelik olma şartı aranmadan bir kimsenin mutlak mânada lütufkârlığının ve iyilikseverliğinin dile getirilmesidir. Buna göre hamd şükürden daha kapsamlıdır.
Kur'an'da Allah'a nisbet edilen hamdlerin konuları şöyle sıralanabilir:
Mutlak mânada zât-ı ilâhiyyeye övgü ulûhiyyete yakışmayan sıfatlardan tenzih kemal sıfatlarıyla niteleme (meselâ Rahman ve Rahîm isimleri İlim Kudret ve Hükümranlık sıfatları gibi) kâinatın maddî ve manevî düzenini sağlama nimetlerini fazlasıyla lutfedişinin dile getirilmesi başkalarının hamdlerinin nakledilmesi hamdi emretme...(bk. M. F Abdülbâkî el-Mu'cem "hmd" md.).
Hadislerdeki hamd çeşitleri içinde mutlak mânada Allah'ı övme O'nu ergin sıfatlarla nitelemek anlamları vardır. Enes b. Mâlik Hz. Peygamber (asm)'in şöyle niyazda bulunduğunu rivayet etmektedir:
"Allah'ım! Senin yüceliğin bütün yüceliklerin üstünde sana yönelen övgü (hamd) bütün övgülerin fevkindedir."(Müsned III/127 239)
Kur'an'da ve hadislerde hamd kavramının zengin kullanılışı bu kavramın her şeyden önce zât-ı ilâhiyyeyi nitelemeyi amaçladığını göstermektedir. Bu niteleme tenzihi hedef alan selbî kemali hedef alan sübûtî ve ayrıca fiilî sıfatlarla olmaktadır.
Sübütî sıfatlardan kâinata özellikle insana yönelik olanlar ve fiilî sıfatlar doğrudan veya dolaylı bir şekilde ilâhî lutfu dile getirdiğinden bu tür hamd nitelemeleri aynı zamanda şükür mânasına da gelmektedir. Allah'a yönelik her hamd ve şükrün övgü ifade etmesi sebebiyle hamd ile mâna münasebeti içinde bulunan medih ve sena da hamd ve şükür örgüsünde yer almış olur.
Hamdin Allah'ın zâtına mı sıfatlarına mı yönelik olduğu hususu âlimlerce tartışılmış ve bu konuda kimi zâtı kimi sıfatları esas almıştır. Ebü'l-Bekâ el-Kefevî hamdin temelde zâtı hedef aldığını sıfatların ise buna vasıta teşkil ettiğini söylerken (el-Kûlliyyât s. 367) müfessir Âlûsî hamdedilecek şeyin zât değil sıfatlar olabileceğini belirtir. Ona göre ilâhî sıfatların sadece bir kısmı hamdin hedefini oluşturabilir (Rûhu'l-me'âni VII/79-80). Öyle anlaşılıyor ki Âlûsî hamdi şükür mânasında özelleştirmekte ve sadece hamdedeni ilgilendiren ilâhî nimet ve lütuflara şükürle mukabele edilebileceğini düşünmektedir. Bu lütuf ve nimetler bazı fiilî sıfatların kâinata taallukundan ibarettir. Halbuki Kur'ân-ı Kerîm'de ve kavlî sünnette yer alan hamd kullanılışları onun her şeyden önce ve mutlak mânada zât-i ilâhiyyeyi bir niteleme mahiyeti taşıdığını göstermektedir.
Muhyiddin İbnü'l-Arabî zât-ı ilâhiyyeyi acz ve yaratılmışlık belirtilerinden tenzih etmenin (teşbih) kelime-i tevhidi tekrar etmenin tekbir getirmenin vb. bütün tazim ifadelerini kullanmanın birer hamd olduğunu belirttikten sonra şöyle der:
"Hamd en umumi zikirdir insan gibi diğer zikirler cüzdür organ gibi."(el-Fütûhât IVI287).
(Geniş bilgi için bk. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Andiklopedisi Hamd Md.)
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi