Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Öncelikle şurası iyi anlaşılmalıdır ki bir şeyinvarlığını bilmek ayrıdır mahiyetini bilmek ayrıdır. Kâinatta bir çok şey vardır ki; akıl onların varlıklarını apaçık bildiği hâlde mahiyetlerini kavrayamamaktadır.
Mesela insan bir fizik kanunu olan yerçekimini bildiği ve hatta o kanuna tabi olduğu hâlde onun mahiyeti hakkında hiçbir fikir sahibi değildir. Annenin evladına sarılmasıyla varlığını anladığımız şefkat hissinin nasıl bir his olduğu konusunda yine hiç kimse bir fikir sahibi değildir. Ruh elektrik hayal gibi hususların varlığı nasıl apaçık bir hakikat ise onların mahiyetlerinin bilinmemesi de aynı derecede açık bir hakikattir.
Akıl ile anlaşılamayacak konuları anlamaya izaha zorlanmak; demagojidir cehalettir. Bu davranışıyla insan doğru düşünce kulvarından sapar ve altından kalkamayacağı ve sonuçta kendisinin helâkine sebep olacak ağır bir yükün altına girer.
Eser ustasını idrak edip anlayamayacağı gibi akıl da kendisini yaratanın mahiyetini anlamaktan acizdir. Çünkü akıl yaratılmış bir sanat eseridir ve sınırlıdır. Görmenin işitmenin kısaca beş duyunun sınırlı bir algılama sahası olduğu gibi aklında belirli bir anlama sahası sınırlı bir algılama gücü vardır. Cenab-ı Hakk’ın kudsî mahiyetini anlamak idrak etmek aklın idrak ve intikal sahasının dışındadır.
Şurası bilinen bir gerçektir ki;insan değil Allah’ın zatını kendi ruhunun hayalinin vicdanının mahiyetini dahi kavrayamaz. Çünkü saydığımız bu özellikler cismanî olmadığından dolayı akıl onlara bir suret giydiremez bir şekil veremez. Mesela hayal için; uzunluk-kısalık büyüklük-küçüklük söz konusu olmadığından akıl onlara bir şekil veremez ve bir sınır çizemez. Bununla birlikte hiçbir insan mahiyeti bilinmeyen bu duyguyu inkâr da edemez.
Kendi mahiyetini bilmekten aciz olan insanın bütün akılların hayallerin ruhların hislerin vicdanların hafızaların ve meleklerin yaratıcısı olan Allah’ın kutsi mahiyetini anlamaya zorlanması en büyük bir cehalet ve demagojidir.
Allah’ın bütün sıfatları sonsuzdur sınırsızdır ezelî ve ebedîdir. Akıl ise sınırlıdır ve sonradan yaratılmıştır. Sınırlı olan sınırsız olanı başlangıcı ve sonu olan ezelî ve ebedî olanı elbette kavrayamaz. İşte gerçek anlamda idrak ve doğru algılama insanın Allah’ın mahiyetini algılamaktan aciz olduğunu anlaması idrak etmesidir.
İnsan aklı bilinmeyene bilinenden soyuta somuttan zora kolaydan genele özelden gitme eğilimindedir. Yüce Allah’ın eşi benzeri ortağı dengi yoktur ki; insan kıyas ve temsil yoluyla; deney ve tecrübe vasıtasıyla düşünce ve hayal aracılığıyla onun kutsi hakikatini anlamaya yol bulabilsin.
Aklın Allah’ın mahiyetini idraki mantıksal olarak da çelişkiyi gerektirir. Çünkü o hâlde sınırlı sınırsızı; sonradan olanın başlangıcı olmayanı kapsaması gerekir. Bu ise imkânsızdır. Akıl Allah’ı varlığı zorunlu kudreti sınırsız iradesi sonsuz ilmi her şeyi kuşatan olarak bilmekle sorumludur. Zaten yaratılış amacı da budur. Şu hâlde Allah’ın kutsal mahiyeti ne idrak edilebilir ne hayal edilebilir ne de hissedilebilir. Akılla anlaşılan ve duygularla algılanan her şey mahluktur. Allah’ın varlığıbu dünyada ancak aklın nuruyla görülür kalbin sezgisiyle sezilir.
Evet aklın görevi Allah’ın kâinatta yansıyan büyüklük ve yüceliğini kudret ve hakimiyetini ve yarattıklarında ortaya koyduğu sınırsız estetik dizaynı ve kulları için yaptığı lütuf ve yardımları gözlemlemek derinden derine düşünmektir.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi