Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Marifet tanıma bilme demektir. Marifetullah Allah’ı Kur’an'ın bildirdiği gibi tanıma sıfatlarını isimlerini ve bunların sonsuz kemalde olduğunu bilme İlâhî hakikatlere vakıf olma şeklinde özetlenebilir.
Allah’a inanan insanın kalbi imanla nurlanmıştır. Bu kör gözün açılmasından işitmeyen kulağın duymaya başlamasından çok ileri bir inkişafla ruhun Rabbine kavuşması Ona inanması ve kendini Onun mahlûku bilmesidir. Şimdi sıra Onu tanıma vadisinde mesafeler almaya gelmiştir.
Kur’an-ı Kerim mümine daima marifet dersleri verir. Allah’ın adıyla başlar ve hemen Allah’ın Rahman ve Rahim olduğunu bildirir. Bu bir marifettir yâni Rahman ve Rahim olarak Allah’ı tanımaktır.
“Yaratan Rabbinin ismiyle oku!”(Alak 96/1)
emriyle Allah Resulü’ne (asm.) ve O’nun şahsında da bütün ümmetine marifet sahasında mesafeler kat etme emri verilmiştir. Biz bu emirdeki Rab isminden dersimizi alarak öncelikle kendimizde tecelli eden ilâhî terbiyeyi okuruz. Yüzümüzü gözümüzü; kalbimizi ruhumuzu kanımızı hücremizi okuruz. Hepsini en güzel ve en faydalı biçimde terbiye eden Rabbimizin rahmetini keremini okuruz. Okudukça O’nun terbiye ediciliğine ve O’nun rahmetine olan marifetimiz artar. İhsanını daha güzel daha net daha açık seyreder oluruz.
Ayetin devamında geçer nutfeden yaratıldığımızı ibretle düşünürüz. Bizi her şeyimizle o küçücük şifrede yerleştiren ve onu açıp her organımızı yerli yerine koyan Rabbimizin lütfuna rahmetine hayran kalırız.
Rab ismi üzerindeki bu düşüncelerimiz bizi Fatiha Suresine götürür. Rabbimizi “Rabb-ül-âlemin” olarak tanırız. O bizim Rabbimiz olduğu gibi bütün hayvanlar ve bitkiler âleminin de Rabbidir. Sema arz Melek ve cin âlemlerinin Arşın kürsinin cennet ve cehennemin de Rabbidir. Bunları düşündükçe O’nun marifetinde daha da terakki ederiz.
Rab ismi İlâhî isimlerden sadece birisi. Diğer isimleri ve tecellilerini de aynı şekilde tefekkür ederiz. Allah’ı Rab olarak tanıdığımız gibi Rezzak Muhyi (hayat verici) Kerim ve Kadir olarak da tanırız. Böylece marifetimiz daha da artar. Sonra bütün bu isimlerin İlâhî sıfatlardan geldiğini düşünürüz. Marifetimiz sıfatlar aleminde derinleşir ve genişlenir. Ve sonunda bütün bu sıfatların bir tek zata ait olduğunu bilmekle tevhit sahasına girer Allah’ı hiçbir mahlukuna benzemeyen bütün sıfatları gibi zatıyla da eşi ve benzeri olmayan tek zat olarak biliriz.
Allah’ın yarattığı eşya üzerinde bilim adamlarının dünya yaratıldığından beri kafa yormaları ve her gün yeni keşiflerde bulanmaları varlık alemini her geçen gün biraz daha tanımaları gösteriyor ki bu eserlerin tümünü yaratan Allah’ı tanımanın O’nun marifetinde ilerlemenin sonu yoktur. Peygamber Efendimiz (asm) mi'raç mucizesinin son durağında “Ben seni hakkıyla tanıyamadım.” buyurmakla hem bu sahanın sonsuzluğunu hem de marifetimizi kesinlikle yeterli görmeyip ömrümüzün sonuna kadar bu yolda ilerlememiz gerektiğini bize ders vermektedir.
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi