Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Tevhid: “Birlemek” “ Allah’tan başka ilâh olmadığına inanmak.” “Lâ ilâhe illâllah sözünü tekrarlamak” manalarına gelir.
Tevhid denilince akla hemen “lâ ilâhe illâllah” kelamı gelir. Bu kelama kelime-i tevhid denilir ve Allah’tan başka hak mabut olmadığını ifade eder.
Şu varlık alemi için çeşitli teşbihler yapılmıştır. Bunlardan birisi de “kâinat sarayı.” İşte tevhid bu sarayın sultanını bir bilme birleme ve Ona hiçbir şeyi ortak koşmama itikadıdır.
Kâinat sarayının tabanı başkasının tavanı başkasının olmaz. Bu sarayın halıları lâmbaları ve diğer eşyaları bir başka âlemden getirilip de buraya monte edilmiş değiller. Saraydaki her şey ve en önemlisi her misafir saraydan doğuyor. Bir çiçeğe bakalım: Topraktan güneşe kadar sarayın her şeyinin onda bir hissesi vardır. İnsan bedenine nazar edelim: Bu sarayın temel taşları olan elementler onda da mevcut.
Dağlar ovalara birer koltuk gibi kurulmuş. Ama başka bir yerden getirilerek değil ovanın içinde yükselerek. Meyveler dallara tutunmuş. Başka bir beldeden ithal edilerek değil ağacın içinden çıkarılarak.
Yavru annenin kucağına oturmuş. Bir başka ülkeden gelerek değil onun rahminde büyüyerek. Güneş bu saraya lâmba olmuş. Bir başka yerden satın alınarak değil sema ile birlikte yaratılarak.
Bu âlemde bulunan sonsuz denecek çok varlık tevhid edilmiş birleştirilmiş aralarında ilgiler kurulmuş ve bu varlık âlemi bir saray şekline sokulmuştur. Bunu düşünen insanlar kelime-i tevhidi okur ve bu sarayı her şeyiyle ancak Allah’ın mülkü ve mahluku bilirler.
Kelime-i tevhid Allah’tan başka hak mabut olmadığı anlamına gelmekle birlikte bu kelamda geçen Allah ismi bütün İlâhî isimleri de içine aldığından “Allah’tan başka Muhyi (hayat verici) yoktur Allah’tan başka Halik (yaratıcı) yoktur Allah’tan başka Malik yoktur.” gibi manaları da içinde saklar. Böylece bu tevhid içinde İlâhî isimler adedince tevhidler saklıdır.
Bazı âlimlerimiz tevhidi “ilmî ve amelî” olmak üzere ikiye ayırırlar. Bu sınıflandırmaya göre Allah’ın bir olduğunu ve kainattaki bütün birliklerin Onun birliğini gösterdiğini bilmek hep ilmî tevhiddir. Amelî tevhid ise bu tevhid inancının insanın amel âleminde tam bir hâkimiyetle hükmetmesidir.
Fatiha-i şerife’nin “İyyake na’büdü ve iyyake nestain.” âyet-i kerimesi amelî tevhid dersi verir: “Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.” Yalnız senin bildirdiğin yöne döner yalnız senin huzurunda el bağlar ancak sana rükû ve secde ederiz. Aklımızı sadece senin razı olduğun şeylere yorar kalbimize ancak senin razı olacağın sevgileri koyarız.
Yalnız Allah’a ibadet eden bir insan batıl mabutlara tapma zilletinden kurtulduğu gibi yalnız ondan yardım dileyen bir kul da sebeplerin ardına düşmekten olayların kölesi olmaktan kurtulur. Ve tam bir tevekkül ile Rabbine sığınır. Bu çok ulvî bir haz olmakla beraber aynı zamanda çok üstün bir kuvvettir.
Zaten kâmil mü’min olmanın yolu da hem ilmî hem de amelî tevhidde kemale ermekten geçer.
Tevhid sadece bunlarla sınırlı değildir. Sıfat esma ve fiilleri için de tevhid söz konusudur. Bunları şöylece özetlemek mümkündür:
Tevhid-i Ef’al: “Eşyanın yaratılmasında ve idaresinde sebeplerin hiçbir tesiri olmadığını bilmek” “Tek yaratıcının ancak Allah olduğunu itikat etmektir.”
Tevhid-i Sıfat: “Mahlûkata takılan ilim kudret irade gibi sıfatların da Allah’ın mahluku olduğunu bilerek onlara müstakil bir varlık isnat etmemek demektir.
Tevhid-i Zât: “Her varlığı O’nun zâtı ve varlığı yanında yok derecesinde bilmek.
Hayat vermek öldürmek şifa bahşetmek hidayete erdirmek rızk vermek her biri ayrı bir fiildir. Sonsuz denecek kadar çok olan bu fiiller aynı sıfatlara dayanıyor. Bu sıfatlar “hayat ilim kudret sem’ basar irade kelâm tekvin” sıfatlarıdır. İşte mahlûkat âleminde icra edilen sonsuz fiillerin hepsini bu ilâhî sıfatlardan bilmek tevhid-i ef’aldir. Bu sıfatları bir tek zâta isnat etmek ise tevhid-i zâtdır.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi