Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

İnsanlar Allah ismini ilk defa ne zaman duymuşlardır?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16
Soru Detayı

- Allah ismini İslamiyet gelmeden önce Arap toplumu kullanıyor mudu?
- Çünkü Abdullah isminde birçok kişi vardı. Yoksa İslamiyet geldikten sonra Allah kendisine "Allah" denmesini mi istedi?

Değerli kardeşimiz

"Allah" kelimesi Allah’ın zatının işareti ve alameti olmuştur. Yani Allah'ın her isim veya sıfatı Allah’ın zatını değil sadece ona işaret eden bir sıfatına işaret etmiştir. Mesela Alimismi Allah’ın ilim sıfatına sahip olduğunu ifade etmektedir. Başka isimler de öyledir; fakat "Allah" ismi Allah’ın tüm isim ve sıfatlarını içine aldığından “Eşhedu en la ilahe illallah” diyen bir adam “Eşhedu en la ilahe illa rezzak fettah kadir" gibi bütün isim ve sıfatlarını kast ederek söylemiş olur. Bu nedenle “Eşhedu en la ilahe illa rezzak” diyen bir adamın şehadeti tam değildir. Çünkü “Rezzak” ismi “Allah” ismi gibi geniş değildir.

Yukarıda bahsedilen hakikat çerçevesinde konuyu incelediğimizde önümüze şöyle bir manzara çıkar: Allah bu kudsi ismi tüm insanlara cinlere ruhanilere ve meleklere bildirecek ve kulluk ifadelerini bu isimle yapmalarını temin edecektir. Dolayısıyla Hz. Âdem ( a.s )’dan başlayan insanlık tarihinin ilk halkasında bu isimle tanışacak ve Allah’ı bu isimle anacaktır. Müşrikler bile eski peygamberlerin dinlerinden kalan ve duydukları bu ismi kendi putlarına yakıştıracak ve kullanacaklardır. Hadiste

 “Benim ve benden evvel gelen peygamberlerin söylediği en efdal söz 'La ilahe illallah' kelimesidir.”(1)

buyurmakla tarihte bulunan her müminin bu kelimeyi kullandığını ifade etmektedir.

"İlâh" kelimesi "E-Le-He" veya "E-Li-He" fiilinden gelir. Lûgatta; kulluk etmek tutkun ve düşkün olmak şaşırıp kalmak ısınmak yönelmek ve alışmak gibi mânâlara gelir. Râğıb el Isfahanî:

"Allah ismi celâlinin aslı ilâhtır. Başındaki hemze hazf edilip önüne elif lâm getirilerek şânı yüce Rabbimizin ismi olmuştur. Bununla beraber ilâh kelimesini insanlar ibadet ettikleri her şeyin ismi yapmışlardır. Güneşe ilâhe adını vermişlerdir. Çünkü onu (güneşi) mabûd edinmişlerdi."(2)

diyerek meseleyi izaha gayret etmiştir. İslâm âlimlerinin büyük ekseriyetine göre; lâfza-i celâl türetilmiş olmayan (gayrimüştak gayrimenkûl ve mürtecel) bir isimdir. Yani bu kelime ilk defa hakiki mabûdun özel ismi olarak ortaya konulmuştur. Allah Teâla (cc)'nın zâtı; bütün isim fiil ve sıfatlardan önce gelir.(3)

Şurası muhakkaktır ki Allah Teâla (cc) yarattığı şeylerden hiçbirine benzemez. Bütün noksan sıfatlardan münezzehtir. Şimdi konunun daha iyi kavranabilmesi için Mekke'ye putperestliğin nasıl girdiğini izah edelim: Arabistan ve özellikle Mekke'ye putperestlik Huzaa kabilesinin (Benî Hârise kolunun) lideri olan Amr b. Luhay tarafından sokulmuştur. Amr b. Luhay tutulduğu bir hastalığın tedavisi için Suriye'nin Belka adı verilen bölgesine gitmiş ve orada bulunan sıcak su kaplıcalarında tedavi olmuştur. Bu sırada orada mûkim olan kimselerin putlara taptığını görür. Neden böyle yaptıklarını sorduğunda: "Bunlar ibadet ettiğimiz ilâhlardır. Onlardan yağmur isteriz yağdırırlar. Yardım isteriz imdadımıza koşarlar." cevabını almıştır. Bunun üzerine kendisine bir adet put verilmesini rica etmiş ve oradan aldığı "Hübel" isimli putu Mekke'ye getirmiştir. Daha Sonra insanları bu puta ibadet etmeye çağırmıştır.

İmam Fahrüddin-i Razi hadiseyi bu şekilde naklederken; Amr b. Luhay'ın o dönemde Mekke'nin yöneticisi olduğunu hassaten belirtmektedir. Ayrıca "Tarihçilere göre bu olay Kral Sabur Zü'l Ektaf zamanının başlarına tesadüf eder." diyerek Hübel'in Mekke'ye (yaklaşık olarak) miladî 310 senesinde geldiğine işaret etmektedir.

Mekke müşriklerinin; hem Allah Teâla (cc)'ya hem ilâhlara (putlara) inandıkları kat'i nasslarla sabittir. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de

"Gözünü aç!. Hâlis din Allah’ındır. Onu bırakıp da kendilerine birtakım dostlar (putlar ilâhlar) edinenler (derler ki): 'Biz bunlara ancak bizi Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.' Şüphe yok ki Allah onlar arasında ihtilaf edegeldikleri şeyler hakkında hükmünü verecektir..."(4)

buyurulmuştur.

Dikkat edilirse müşrikler; putlarda ilâhi bir gücün olduğunu ve kendilerini Allah’a yaklaştıracağını esas almaktadırlar. Adiy b. Hatem; Fals putu sahasına getirilen ve putun mülkiyetine geçtiğine inanılan bir devenin tekrar geri alındığına şahit olmuştur. Deveyi geri olan Mâlik b. Kulsum'un put tarafından çarpılacağına başına bir felâket geleceğine inanmıştır. Aradan epey zaman geçer. Mâlik'e hiç bir felâket gelmediğini görünce putlara olan inancı sarsılır. Önce Hristiyan olur. Daha sonra Resûl-i Ekrem (sav)'in tebliğini kabul ederek Müslüman olur. Müşrikler puta taş olarak değil içinde var olduğuna inandıkları ilâhî güçten istifade için tapıyorlardı. Dolayısıyla "Lâ ilâhe illâllah" / "Allah’dan başka ilah yoktur." demek onlara ağır gelmiştir. Çünkü manevî güç sahibi olduğuna inandıkları putlarını en az Allah Teâla'yı (cc) sevdikleri kadar seviyorlardı.

Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de

"Bazı insanlar Allah’dan başka ona şerikler (ortaklar) koşarlar ve Allah’ı sever gibi onları severler."(5)

hükmü beyan buyurulmuş ve müşriklerin durumu haber verilmiştir. Bu âyette geçen "nidd" kelimesi çekişen (ortak) manasınadır. Fahrüddin-i Razi; "Müşriklerin hem Allah’ı hem putlarını eşit derecede sevdiklerini." delileriyle izah etmiştir.(6) 

Günümüzde hem Müslüman olduğunu söyleyen hem beşerî bir ideolojiye inanan insanların psikolojisi Mekke müşriklerinin tavrından farklı değildir. Kelime-i tevhidi ikrar ve tasdik eden bir kimse;Allah Teâla (cc)'nın kitabında ve Resûl-i Ekrem (asm)'in sünnetinde yer alan bir hükmün mutlak hakikat olduğunu tasdik etmek mecburiyetindedir. Aksi takdirde; kelime-i tevhidin mânâsını bilmeden tekrar eden bir papağanın durumuna düşer. Bu nokta iyi düşünülmelidir.

KAYNAKLAR:

1) Muvatta’ Kur’ân 32 Hac 246; el-Aclûnî Keşfü’l-Hafâ 1:153.
2) Râğıb el-Isfahanî el-Müfredat fi Garibi'l Kur'ân İst.1986; Kahraman Yay. sh. 25-26.
3) İslâmî Bilgiler Ansiklopedisi İst. 1980 Dergâh Yay. I/185.
4) Zümer 39/3.
5) Bakara 2/165.
6) Geniş bilgi için bk. Fahrüddin Razi Mefatih 4/181-182.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi