Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Allah kullarına zulmetmez ve onlara kaldıramıyacağından fazla yük yüklemez. Bu sözü açıklar mısnız?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16
Cevap

Değerli kardeşimiz

Cenâb-ı Hakk Kur'an-ı Kerîm'inde:“Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar teklif eder...”(Bakara 2/286.) buyurmakla kullarına çekemeyecekleri yükleri teklif etmediğini açıkça bildirmektedir. İnsanın bedeninin takat getiremeyeceği veya mal varlığının kâfi gelmeyeceği yükler olduğu gibi aklının da tek başına erişemeyeceği hakikatler vardır. Bunların hepsi kullara çekemeyecekleri yüklerin yüklenmediği hakikati içerisindedir.

Konuyu bazı misâllerle açıklayalım:

- Ayakta duramayacak kadar hasta olan bir kimse namazını oturarak kılar.
- Oturamayacak ve kımıldayamayacak durumda bulunan bir hastanın ise namazı tehire kalır.
- Ramazan'da unutarak yemek yiyen kimsenin orucu bozulmaz.
- Kendisine zorla haram bir şey yedirilen kimse mesul olmaz.
- Fakir bir Müslümana hacca gitmek ve zekât vermek farz değildir.

Misâller çoğaltılabilir. Bunlar Cenâb-ı Hakk'ın Âdil-i Mutlak olduğuna ve kulları için takat getiremeyecekleri yükler takdir etmediğine birer delildir.

Allah Teâlâ mutlak adaletiyle kullarının mesuliyetlerini bedenî ve malî durumlarıyla olduğu gibi içinde bulunduklan şartlarla imân hakikatlerini kavrama ve İslâmî hükümlere vâkıf olabilme imkânlarıyla da sınırlandırmıştır. Yâni Cenâb-ı Hakk kullarının akıllarına da kaldıramayacağı yükleri yüklememiştir.

Şu hakikati de bilmek icab eder:

İnsanların bu dünyadaki asıl vazifeleri Cenâb-ı Hakk'a imân ve O'na itaat etmek olduğundan en düşük seviyedeki akla dahi Hâlık-ı Kerîm'in varlığını idrâk etme kabiliyeti verilmiştir. Az bir akılla dünya işleri lâyıkıyla görülemediği halde bu kâinatın bir yaratanı olduğu bilinebilir. Diğer taraftan bir eli olmadığında dünyevî işlerini bir derece aksattığı halde aynı insan iki elini ve iki ayağını da kaybetse Allah'ı tanımasında bilmesinde hiçbir noksanlık duymaz. Aklıyla bu kâinatın Sultanını idrâk ettikten sonra bedenî durumunun da müasadesi nisbetinde O'na karşı ibâdetini yapar.

Âdil-i Mutlak olan Allahü Azimüşşân her insana bu dünya imtihanını kazanacak kadar akıl ihsan etmiş akıl hastaları ile sinn-i teklife ulaşmayan çocukları imtihandan muaf tutmuştur.

Bu imtihan dünyasında insanların kaldıracağı ölçülerde ona yük verilmektedir. Ancak zaman zaman bazı insanların buna güç yetirmediği de görülmektedir. Bu o yükün ağırlığından değil kişinin iradesi ile kendini zayıflatmasından kaynaklanmaktadır.

Mesela kadere teslim olan bir anne evladını kaybettiği zaman; evet bu kısa ve fani dünyada bana emanet olarak verilen çocuğun ve benim sahibim olan Rabbim benden geri aldı. Ancak cennete ebedi bir çocuk sevgisi tatmak üzere orada bana bu aldığı nimeti geri verecek der ve teselli olur.

Aksini düşünen insan ise sanki evladın sahibi kendisiymiş gibi kadere isyan eder. Acısını çoğaltır.

Demek ki kadere rıza gösteren kederlerden emin olur; rıza göstermeyen de başını örse vurur kırar.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi