Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- Varsa bu hadisi nasıl anlamak gerekir?
Değerli kardeşimiz
Bir rivayete göre Osman b. Mazun öldüğünde hanımı “Cennet sana mübarek olsun.” manasına gelen bir ifade kullanınca Hz. Peygamber (asm) ona ters ters baktı ve sonra da
“Sen onun cennetlik olduğunu nereden biliyorsun?” diye sordu. Hanımı
“Ya resulallah! O senin süvarin ve arkadaşın idi.” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
“Vallahi ben benim hakkında nasıl bir muamele yapılacağını bilmiyorum (diğer bir rivayette; ben Allah’ın Resulü olduğum halde bana nasıl bir muamele yapılacağını bilmiyorum)” dedi.
Peygamberimizin Osman b. Mazun gibi sahabelerin ileri gelenlerinden biri hakkında söylediği bu sözleri sahabeye çok ağır gelmişti. Nihayet Hz. Peygamberin kızı vefat edince kızına “Haydi sen de geçmişlerimizden Osman b. Mazun’un yanına git.” deyince herkes bir nefes aldı.” (Mecmau'z-Zevaid 9/302)
Hafiz Heysemî’nin bildirdiğine göre bu konudaki rivayetlerin senetlerinde bulunan bazı ravilerin durumu tartışmalıdır. (bk. Mecmauz’-zevaid a.y.)
Şayet bu rivayetleri doğru kabul etsek bile Hz. Peygamber (asm)'in bu sözlerinin bilmediğimiz bir anlamda kullanıldığını ve bir uyarı üslubunu taşıdığını kabul etmek gerekir.
Bununla beraber bu konuyla ilgili bir ayetin meali şöyledir:
“De ki: Peygamber olarak gelen ilk insan ben değilim ki! (Sanki peygamber olduğunu söyleyen ilk insan benmişim gibi nedir bu kadar tepkiniz?) (Dünya hayatında) benim ve sizin başınıza neler geleceğini bilemem. Ben sadece bana ne vahyediliyorsa ona uyarım. Çünkü ben açıkça uyaran bir elçiden başka bir şey değilim.” (Ahkaf 46/9)
Bu ayet hakkında farklı iki görüş vardır:
Birincisi: Bu ayette Hz. Peygamber ahirette kendisinin veya diğer insanların akıbetinin ne olacağını bilmediğini ifade etmesi söz konusudur. Ancak daha sonra Fetih suresinin başında -meal olarak- yer alan “Biz sana aşikâr bir fetih ve zafer ihsan ettik. Bu da Allah’ın senin geçmiş ve gelecek kusurlarını bağışlaması içindir” ifadesiyle onun akıbetinin güzel olacağına işaret edilmiştir.
İkinci yoruma göre bu ayette yer alan “benim ve sizin başınıza neler geleceğini bilemem” mealindeki ifade sadece dünya ile alakalıdır. Yani Peygamberimiz -Allah’ın emriyle- diyor ki:
“Ben dünya imtihanında benim başıma veya sizin başınıza nelerin geleceğini bilmem. Ben galib mi yoksa mağlub mu olacağım; Yahut da siz iman edip huzurlu bir hayat mı yaşayacaksınız yoksa inkâr edip helak mı olacaksınız? Bunların hiçbirini bilmem.” (bk. Taberî Razî İbn Kesir ilgili ayetin tefsiri).
Biz de bu görüşü tercih ettiğimiz için yukarıdaki mealde (dünya hayatında) ifadesini paranteze aldık. Konumuz olan hadis rivayetini de buna yakın bir yorumla yorumlamak gerekir diye düşünüyoruz.
Diğer taraftan tevazunun ibadetlerine güvenmemenin her şeyi Allah’tan bilmenin ve cenneti Allah’ın bir ikramı ve ihsanı olarak görmenin gereği olarak Allah Resülü şöyle buyurur:
"Bilin ki sizden hiçbiriniz ameliyle kurtulamaz."
Sahabe Allah Resûlü'nden bu ifadeyi duyunca hemen akıllarına Peygamber Efendimiz gelir. Çünkü onlar için Allah Resûlü'nün durumu hem bir ölçü hem de emniyet ağırlıklıdır. Bu itibarla da hemen O'nun akıbetini sorarlar:"Sen de mi (amelinle kurtulamazsın) yâ Resûlallah?"
Allah karşısında kulun takınması gereken tavır ve kendi büyüklüğü ölçüsünde müthiş bir cevap verir:
"Evet ben de. Eğer Rabbim beni katından bir rahmet ve lütufla kucaklamazsa..."(Buhârî Rikâk 18; Merdâ 19; Müslim Münâfıkîn 71-78)
Biz kullara düşen görev bu tutum ve davranış olmalıdır.. Kulluğun gereği de budur...
Hz. Mevlana'nın deyişiyle dile getirelim:
"Kul oldum kul oldum kul oldum!
Ben sana hizmette iki büklüm oldum.
Kullar azat olunca şâd olur;
Ben sana kul olduğumdan dolayı şâd oldum."
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi