Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Peygamberimizin küçükken göğsü yarılıp kalbinin çıkarılarak temizlendiği ve tekrar yerine takıldığını duyuyoruz. Bu olay ne kadar doğrudur manevi mi yoksa maddi bir olay mıdır?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16
Cevap

Değerli kardeşimiz

Nur yüzlü Efendimiz (asm) süt kardeşi Abdullah ile beraber evlerine yakın çayırlıkta kuzularını otlatıyordu. Bir ağacın altında çimenden yemyeşil halının üzerine oturmuş tatlı tatlı konuşuyorlardı. Bir müddet sonra da Abdullah ağacın serin gölgesinde uykuya daldı.

Kâinatın Efendisi (asm) ise oturduğu yerden kâinatı kuşatan eşsiz güzelliklerin Yaratıcısını düşünmeye koyuldu. Bu sırada kuzular yayıla yayıla epeyce uzaklaşmışlardı. onları geri çevirmek için Peygamberimiz (asm) Abdullah'ın yanından ayrıldı. Bir müddet gittikten sonra karşısına beyaz elbiseli iki kişinin çıktığını gördü. İkisi de güler yüzlü ve sevimli idiler. Birinin elinde içi karla dolu altın bir tas vardı. Nur yüzlü Efendimizin (asm) yanına usulca yaklaştılar. Onu tutup İlâhî bir halı gibi duran yemyeşil çimenlerin üzerine uzattılar. Efendimizde (asm) ne ses ne seda ne de telâş vardı. Bu güler yüzlü bu temiz sîmalı ve bu sevimli insanların kendisine kötülük yapmayacağını biliyordu.

Ağacın serin gölgesinde uyumakta olan Abdullah bu sırada uyandı. Manzarayı görünce olanca hızıyla telâşlı telâşlı eve vardı. Gördüğü manzarayı anne ve babasına anlattı. Heyecan ve telâşlarından evlerinden nasıl çıktıklarının farkında bile olmayan Halîme ile kocası bir anda Peygamberimizin (asm) yanına vardılar. Fakat Abdullah'ın anlattıklarından eser yoktu. Ortalıkta kimseler görünmüyordu. Zira gelenler memur edildikleri vazifelerini bir anda bitirip gözden kaybolmuşlardı. Sadece ayakta duran Kâinatın Efendisinin (asm) benzi uçuktu ve hafiften gülümsüyordu.

Fazlasıyla telâşa kapılan Halîme ve kocası "Ne oldu sana yavrucuğum?" diye sordular.

Kâinatın Efendisi (asm) şunları anlattı:

"Yanıma beyaz elbiseli iki kişi geldi. Birinin elinde içi karla dolu bir tas vardı. Beni tuttular göğsümü yardılar. Kalbimi de çıkarıp yardılar. Ondan siyah bir kan pıhtısı çıkarıp bir yana attılar. Göğsümü ve kalbimi o karla temizledikten sonra ayrılıp gittiler."1

Aradan yıllar geçecek kendilerine peygamberlik vazifesi verilecekti. Birgün sahabîlerden bazıları "Yâ Resulallah bize kendinizden bahseder misiniz?" diyecekler; Resûlullah (asm) da

"Ben babam İbrâhim'in duâsıyım. Kardeşim İsâ'nın müjdesiyim. Annemin ise rüyâsıyım. O bana hâmile iken Şam saraylarını aydınlatan bir nurun kendisinden çıktığını görmüştü."

dedikten sonra bahsi geçen hâdiseyi de şöyle anlatacaktır:

"Ben Sa'd bin Bekroğulları yanında emzirilip büyütüldüm. Birgün süt kardeşimle birlikte evlerimizin arkasında kuzuları otlatıyorduk. O sırada yanıma beyaz elbiseli iki kişi geldi. Birinin elinde içi karla dolu bir altın tas vardı. Beni tuttular göğsümü yardılar. Kalbimi de çıkarıp yardılar. Ondan siyah bir kan parçası çıkarıp bir yana attılar. Göğsümü ve kalbimi o karla temizlediler."2

Bu hâdise ile Peygamber Efendimizin (asm) mübârek kalbi İlâhî bir nur ve Cenâb-ı Hak tarafından bir sekînet ve bir ruh ile genişletilmiş oluyordu. Aynı zamanda Resûlullah Efendimizin (asm) nefsi o yaşından itibaren kudsî duygular ve İlâhî nurlar ile te'yid edilerek her türlü vesvese ve şüpheden temiz hale getiriliyordu.

Burada şunu da hatırlatmak gerekir ki kalb sadece çam kozalağı gibi bir et parçası olarak düşünülmemelidir. O bir lâtife-i Rabbaniyedir. Meseleye ışık tutması bakımından Bediüzzaman Hazretlerinin kalb ile ilgili şu açıklamasını da nazarlara arzetmekte fayda vardır:

"Kalbden maksad sanevberî (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir. Ancak bir lâtife-i Rabbaniyedir ki mazhar-ı hissiyatı vicdan; ma'kes-i efkârı dimağdır. Binâenaleyh o lâtife-i Rabbaniyeyi tazammun eden o et parçasına kalb tabirinde şöyle bir letâfet çıkıyor ki; o lâtife-i Rabbaniyenin insanın mâneviyatına yaptığı hizmet cism-i sanevberînin cesede yaptığı hizmet gibidir. Evet nasıl ki bütün aktar-ı bedene mâü'l-hayatı neşreden o cism-i sanevberî bir makine-i hayattır; ve maddî hayat onun işlemesiyle kaimdir; sekteye uğradığı zaman cesed de sukuta uğrar. Kezâlik o lâtife-i Rabbaniyye a'mâl ve ahvâl ile canlandırır ışıklandırır; nur-u îmânın sönmesiyle mahiyeti meyyit-i gayr-ı müteharrik gibi bir heykelden ibaret kalır."3

Anlaşılan odur ki maddî kalbin îmân ilim hikmet şefkat gibi mâneviyat ile yakın alakası vardır. Aynı şekilde maddî temizliğin de mânevî temizlik ile münasebeti mevcuttur. Bu itibarla Resûl-i Ekrem Efendimizin (asm) maddî kalbinin yıkanıp temizlendikten sonra ilim hikmet İlâhî nur ve feyizlerle doldurulmasını akıldan uzak görmemek lâzımdır.4

Dipnotlar:

1. Sîre 1/174; Tabakât 1/112; Taberî 2/128
2. Sîre 1/175; Taberî 2/128
3. Bediüzzaman Said Nursî İşârâtü'l-İ'câz s. 79
4. bk. Muhammed Hamdi Yazır Hak Dini Kur'ân Dili VIII/5911-5915.

[bk. Salih SURUÇ Kainat'ın Efendisi (asm)]

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi