Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Peygamber Efendimizin unutması caiz midir? Ya da unuttuğu şeyler olmuş mudur?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16

Konuyla ilgili kısa bir açıklama yaptıktan sonra daha detaylı bilgiler vermeye çalışacağız:

Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:

“Eğer şeytan sana unutturursa artık hatırladıktan sonra o zalimler topluluğu ile oturma.”(Enam 6/68)

1. “…unutturursa…”

(Âyet-i kerimenin) anlamı şudur: Ey Muhammed (aleyhissalatu vesselam) eğer şeytan yanlarından kalkıp gitmeyi sana unutturur da yasaktan sonra onlarla beraber oturmaya devam edecek olursan “artık hatırladıktan sonra” yani bu yasağı hatırladığın takdirde “o zalimler” yani müşrikler “topluluğu ile oturma.”

2. Bu Buyruğun Muhatapları ve Hz. Peygamberin Unutması:

Bu buyruk Peygamber (sav)’a hitap olmakla birlikte ümmetinin kastedildiği söylenmiştir.

Bu görüşü ileri sürenler Hz. Peygamber (sav)'in unutmaktan uzak olduğu kanaatiyle bu görüşü belirtmişlerdir. Bunun Hz. Peygamber (sav)'e has bir hitap olduğu ve Hz. Peygamber (sav)'in unutmasının mümkün olduğu da söylenmiştir.

İbnü’l-Arabî der ki: Hz. Peygamber (sav)'in unutması mümkündür. Çünkü Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

“Adem unuttu o sebepten onun zürriyeti de unuttu.”(Tirmizî Tefsir 7. sûre.)

Yine Hz. Peygamber (sav) kendisi hakkında da şöylece haber vermektedir;

“Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Siz nasıl unutuyorsanız ben de unuturum. O bakımdan unutacak olursam bana hatırlatınız.” (Buharı Salât 31; Müslim Mesâcid 89 92-94; Ebû Dâvüd Salât 189-190; Nesâî Sehv 25 26; İbn Mâce tkametıı’s-Salât 129 133; Müsned 1 379 420 424 438.)

Görüldüğü gibi Hz.Peygamber (sav) bu hadiste unutmayı kendisine izafe etmiştir. Yine bir adamın Kur’an okuyuşunu işittiği sırada şöyle buyurmuştur:

“Bu bana daha önce unutturulmuş bulunan şu şu âyeti hatırlattı.”(Buhâri Fedâilu’l-Kurân 26; Müslim Salâtu’l-Müsafırîn 225; Müsned VI/138.)

Hz. Peygamber (sav)'in unutmasının mümkün olduğunu kabul edenler bu unutmasının tebliğ ile ve ulaştırılması gereken fiiller ile şeriatin hükümleri hakkında söz konusu olup olmadığı konusunda farklı görüşlere sahiptir. Kadı İyaz’ın naklettiğine göre genel olarak ilim adamları ve kelâmcılar Peygamber Efendimiz (sav)'in de unutmasının mümkün olduğunu kabul etmişlerdir. Nitekim Kur’an ve hadisin zahirinden de anlaşılan budur. Şu kadar var ki ileri gelen kelâmcılar şu şartı koşmuşlardır: Şanı yüce Allah bu durumda onu uyarır ve onu bu unutkanlık hali üzere bırakmaz.

İlim adamlarından bir kesim ise tebliğ ile ilgili fiiller ve şer’î ibadetler hususunda yanılmasını mümkün kabul etmezler. Tebliğ ile ilgili sözlerde unutmanın söz konusu olmayacağını ittifakla kabul etmişlerdir. (İmam Kurtubi el-Câmiu li-Ahkâmil’l-Kur’an VII/53-54.)

“Sana (Kur’an’ı) okutacağız unutmayacaksın. Yalnız Allah’ın dilediğini unutursun. O açığı da bilir gizli olanı da.”1

Abdullah b. Mes’ud (r.a)’dan rivâyete göre Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Kur’an’ı öğrenen hafızlardan birisinin şu ayeti unuttum demesi ne kötüdür. Belki de unutturuldu demelidir. Kur’an’ı daima okuyup mutalaa ve müzakere edin çünkü Kur’an’ın hafızların hafızalarından kaçması develerin iplerinden kurtulup kaçmasından daha hızlıdır.” (Müslim Salatül Müsafirin: 33; Buhârî Fedailül Kur’an: 26)

Bu ayetlerde vahyi veren Peygamber (sav)’e kendisine vahyedilenleri okutacağını kendisinin onları unutmayacağını ancak Allah’ın dilediği kadarını unutacağını bildirmektedir. Tâhâ ve Kıyamet surelerinde Peygamber (sav)’e Kur’an’ın vahyi tamamlanmadan unutmamak için acele ile vahyedilenleri yinelememesi vahyin devamını dinlemesi Allah’ın Kur’an’ı kendisinin belleğinde toplayıp manasını da açıklayacağı bildirilmiş. 2

”Yalnız Allah’ın dilediğini unutursun.”3 cümlesi Peygamber (sav)’in Allah’ın unutmasını dilediği bazı vahiyleri unutturacağını belirtir. Kur’an’ın bazı ayetlerinin unutulmuş olabileceği ihtimalinden kaçınmak için müfessirler bu ayeti çeşitli biçimlerde te’vil etmişlerdir.

1) Bu istisnanın amacı şudur: Eğer Allah onun unutmasını dilerse bunu yapar. Bu tıpkı:

“Dilersek sana vahyettiğimizi gideririz.”4

ayeti gibidir. Ama Allah onun unutmasını dilememiştir. Gerçekte bu istisnanın kavramı olmuş değildir. Allah böyle bir şey dilememiştir ve bu ayet indikten sonra Peygamber (sav) hiçbir şey unutmamıştır.

2) Buradaki istisnadan maksat nesihtir. Manâ: "Sen Kur’an’ı unutmayacaksın ancak Allah’ın dilediği şeyleri unutursun." Bu ayet:

“Biz bir ayeti siler veya unutturursak ondan daha iyisini ya da benzerini getiririz. Allah’ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedin mi?”5

Yani Ey Muhammed sen Allah’ın unutmanı dilediği şeyleri unutursun. Allah sana onları okumamanı emreder böylece okumaya okumaya onları unutursun demektir.

3) Bu istisna Hz. Peygamber (asm)’in az da olsa bazı ayetleri unuttuğunu kanıtlar onun unuttukları şeriatın farzlarına esaslarına ilişkin şeyler olmayıp âdâba ve geleneklere ilişkin şeylerdir. Bunları unutması dinin aslına bir zarar vermez.6

Peygamber (sav) de insandır; Onun da unutması normaldir. Bir hadis-i şeriflerinde buna şu şekilde dikkat çekmiştir.

“Ben de sizin gibi bir beşerim. Sizin unuttuğunuz gibi unuturum; unuttuğum zaman bana hatırlatın.”7

Bir gün kendisi Abbad İbn Bişr’in okuduğunu işitmiş.

“Bana şu şu ayetleri hatırlat ben onları unutmuştum.” demiştir.8

Taberî de bu son görüşün en doğru görüş olduğunu söylemiştir.9

"Ayetlerimiz hakkında (münasebetsizliğe) dalanları gördüğün zaman onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevirir; eğer şeytan sana (bunu) unutturursa hatırladıktan sonra (hemen kalk) o zalimler topluluğuyla beraber oturma!”10

ayetinde Peygamber (sav)’e münasebetsiz kimselerin Allah’ın ayetlerine dil uzattıklarını görünce onlar konuyu değiştirinceye kadar onlardan uzak durmasını şâyet şeytan bunu kendisine unutturursa hatırladıktan sonra o zalimlerle birlikte oturmamasını emretmektedir. Hakkın ayetlerine karşı münasebetsiz sözler söyleyenlerle birlikte oturmama emrini unutmak bir kusurdur. Bir kusur olan bu eylem şeytan etkenine bağlanmıştır. Fakat Bakara: 106. ayette vahyedilen ayetlerden kimini unutmak Allah’ın dilemesiyle olduğundan bir kusur değil hikmet gereği olduğundan orada unutturma eylemi Allah’a nispet edilmiştir. Ayetler ister Allah’ın dilemesiyle ister şeytanın müdahalesiyle olsun Peygamber (sav)’de de unutma eyleminin olabileceğini gösterir.11

Gerçekten Peygamber(sav) bazen namazda yanılır bu kendisine anımsatılınca yanılma secdesi yapardı. Ebû Hureyre’nin rivayetine göre Allah’ın elçisi (sav) öğle ve ikindi namazlarından birini kıldıktan sonra mescidin önünde kıble yönündeki dalın yanına gelmiş sırtını ağaca dayayarak oturmuş eliyle de ağaca dayanmış sağ elini sol  elinin üzerine koyup parmaklarını birbirine geçirmiş sağ yanağını sol elinin arkası üstüne koymak suretiyle kızgın bir vaziyette oturmuş. Herhalde Müslümanların bazı işlerine canı sıkılmış. Cemâattan bazıları mescidin kapılarından ”Namaz kısaldı!” diyerek hızlı hızlı çıkmaya başlamışlar. Ebû Bekir ve Ömer’in orada olmalarına karşın Peygambere (sav) saygılarından dolayı kendisine soramamışlar. Ancak iki elinin uzunluğundan dolayı “zu’l yedeyn” lakabıyla çağırılan sahâbi:

"Ya Rasûlallah unuttun mu yoksa namaz mı kısaltıldı?" demiş.
Allah Elçisi:
"Unutmadım namaz da kısalmadı." demiş.
Zu’l-Yedeyn :
"Ama sen sadece iki rek’at kıldın?" demiş.
Allah’ın Elçisi cemâate:
"Zu’l-Yedeyn’in dediği doğru mu?" diye sormuş.
"Evet!.." demişler.

Peygamber (sav) geçip kılmadığı rek’atleri kılmış selâm vermiş tekbir almış ilk iki secde gibi hatta daha uzun bir secde daha yapıp başını kaldırmış tekbir almıştır.12

Başka bir rivayette de namazda eksik veya fazla kılmak suretiyle yanıldığı kendisine söylendiğinde Peygamber (sav):

“Ben de sizin gibi bir insanım sizin gibi hatırlarım ve sizin gibi unuturum. Unuttuğum zaman bana hatırlatın. Biriniz namazında kuşkulanırsa doğruyu arasın kaç kıldığına kâni ise onun üzerine tamamlasın sonra iki secde yapsın.” demiştir.13

Kadir Gecesi hakkındaki rivayetlerde de Peygamber (sav)’in unuttuğu ifade edilmektedir. Ebû Saîd el-Hudri’nin rivayet ettiği hadiste: “Peygamber (sav) Ramazan'ın orta sonunda i’tikafa girerdi. Bir sene yine i’tikafa girdi. Sabahında i’tikaftan çıkacağı yirmi birinci gece olunca şöyle dedi:

“Benimle beraber i’tikafa girmiş olan son onunda i’tikaf etsin. Çünkü bana o gece –yani Kadir Gecesi gösterildi sonra unutturuldum…”14

denilmektedir. Ubâde İbn Sâmit’in rivayetinde de : “Peygamber (sav) Kadir Gecesi'ni bize bildirmek üzere geldi iki kişi tartıştı. Allah’ın elçisi buyurdu ki:

”Size Kadir Gecesi'ni bildirmek üzere çıktım; iki kişi kavga etti o bilgi kalbimden silindi kaldırıldı. Herhalde bu hakkınızda daha iyidir. Onu dokuzuncu yahut yedinci ya da beşinci gecesinde arayın!” (Başka rivayette) Onu son onun dokuzuncu yahut yedinci ya da beşinci gecesinde arayın!" buyurulmaktadır.15

Ayetlerin yanında bu hadisler de Peygamber (sav)’in bir insan olarak bazen unuttuğunu bildirmektedir. İnsan unutur yanılır. Bunun nisbeti bazı zeki insanlar da sıradan insanlara göre az da olsa yine de her insan unutur. “Hafıza-ı beşer illet-i nisyan ile ma’lûldür.” Peygamberlerin unutmayacağına dair hiçbir delil yoktur fakat unuttuklarına dair delil çoktur. Kur’an-ı Kerim ilk peygamber olan Hz. Adem (as)’in unuttuğunu bildirmektedir:

“Andolsun biz önceden Adem’e (o ağaçtan yememesini) emretmiştik unuttu. Biz onda bir azim (ve sebât) bulmadık."16

Hz. Peygamber’in Unutması Caiz Değil mi?

İslâm âlimleri büyük çoğunluğu ile yukarıda kaydedilen fiilî örnekleri ve Aleyhissalatu Vesselam’ın

“Muhakkak ki ben sizin gibi bir insanım sizlerin unutması gibi ben de unuturum öyleyse unuttuğum vakit hatırlatın.”

şeklindeki sözlerini göz önüne alarak peygamberlerden sehiv vukuunu caiz görmüşlerdir. Caiz görmeyenler de olmuştur.17 Caiz görenler Kur’an’da Hızır aleyhisselam’la olan maceranın kıssasında Hz. Musa (as)’dan sâdır olan: “Unutmam sebebiyle beni muaheze etme.”(Kehf 18/73) âyetini de delil gösterirler.18 Kurtubî:

“Sahih olan şu ki Hz. Peygamber’in (sav) sehvetmesi mutlak olarak caizdir. Çünkü o insanlardan bir ferttir. İnsanlar için caiz olan ona da caizdir.” demiştir.19

Bununla beraber “Resûlullah’a nisyan arız olmaz.” diyenlerin görüşü her ne kadar şaz addedilmişse de bir kalemde yabana atılacak bir görüş değildir. “Hz. Peygamber (sav)’e unutma nisbet etmek caiz değildir.” diyen âlimlerin yaptığı açıklamalardan bir kısmını kaydeden Kadı Iyaz hepsinden daha muteber olduğunu belirtetrek kendisi de bir açıklama sunar. Bu açıklamada o da yukarıda Zülyedeyn hadisesinde geçen ve rivayetin Buharî vechinde gelen -ikindi namazında iki rek’atte selam verince Zülyedeyn radıyallahu anh’ın: “Namaz kısaldı mı yoksa unuttunuz mu?” sorusu üzerine Aleyhissalatu Vesselam’ın “Ne kısaldı ne de unuttum.” cevabından hareket eder. Burada görüldüğü üzere Hz. Peygamber (sav) ortadaki unutma hadisesine rağmen “unutmuş olmasını nefyediyor reddediyor. İşte Kadı Iyaz bu nefyi bir başka rivayette gelen ikinci bir nefiyle destekler ve bu unutma hadisesini yine bazı rivayetlerde gelen “unutturulma” ile te’vil eder. Kendi ifadesinden takip edelim:

“Resûlullah Aleyhissalatu Vesselam’ın “unutmadım” sözü bir başka hadiste gelen bir beyanı sebebiyle bir inkârdır. Mezkur hadiste “Sizden birinin: “Falan falan âyeti unuttum demesi ne kadar yakışıksız; hiç olmazsa “bana unutturuldu desin.” buyurulmuştur."20

Görüldüğü üzere hadiste Aleyhissalatu Vesselam meseleyi (unutmayı) kendinden nefyettiği gibi başkasında da hoş karşılamamıştır. Keza bu inkâr bir başka hadisin rivayetlerinden birinde gelen şu ibareye de uygundur: “Ben unutmadım fakat bana unutturuldu.” Sual sahibi Aleyhissalatu Vesselam’a: “Namaz kısaldı mı veya unuttunuz mu?” deyince bu mânâya uygun olarak namazda zannedildiği şekilde bir kısaltmayı inkâr ettiği gibi kendi tarafından vukua gelen bir unutmayı da inkâr etti.

Öyleyse böyle bir şey cereyan etmişse bu bir “unutturma”dır. Nitekim Aleyhissalatu Vesselam namazın kısa kılınıp kılınmadığını başkalarına da sordu. Cemaatin tasdik etmesi üzerine anlaşıldı ki unutturulmuştur ve -bu şekilde unutarak namazı kısa kılanların ne şekilde hareket edeceklerini gösteren- bir sünnet koyması için Resûlullah (sav)’ta bu ameliye icra edilmiştir. Şu halde bu durum muvacehesinde Resûlullah (sav)’ın “Unutmadım namaz da kısaltılmadı her ikisi de olmadı.” sözü doğrudur haktır. Gerçekten de ne namaz kısalmıştır ne de Efendimiz (sav) unutmuştur fakat O’na unutturulmuştur.”21

Sünnet Koyması İçin Unutturma

Hemen belirtelim ki sadece unutma vak’alarının değil Resûlullah (sav)’ın hayatında görülen diğer bir kısım “sehiv” ve “re’yinden dönme” gibi vak’aların açıklanmasında da baş vurulan mühim bir rivayeti burada hatırlatmamız gerekecek. Rivayet Muvatta’da gelmiştir. Muvatta’ın mutlak muallak olan dört hadisinden biridir. Orada şöyle buyurulur:

“Ben muhakkak ki unutur veya unutturulurum tâ ki sünnet koyayım.”22

Hadis senet yönünden eksik de olsa mânâ yönünden sahihdir. Şifa’da hadisin muhtelif vecihleri kaydedilmiştir.

“Ben unutmam fakat unutturulurum ta ki benim vasıtamla sünnet konsun.”23

Şu halde Hz. Peygamber (sav)’in nisyan sehiv hata gibi fiillerinde dini kemale erdiren Allah’ın kullarına olan nimetlerini tamamlayan feyizler bereketler hikmetler vardır.24

Bazılarını şöyle hatırlatabiliriz:

1) Hz. Peygamber (sav)’in hata yaptığı hususlarda aynı şekilde hata yapacak ümmetine bu hata karşısında nasıl hareket edeceğini göstermek. Nitekim sehiv secdesi Aleyhissalatu Vesselam’ın sehvi üzerine teşri olunmuştur.

2) Herkesin hata yapabileceği prensibinin takriri. Böylece İslâm âlimleri “Peygamber: “Ben de sizin gibi bir insanım sizin gibi ben de hata yaparım.” dedikten sonra onun dışında kalan kim hata yapmaz ki…” diyerek seleflerinde gördükleri ve hata sezdikleri hataları -bu selef ne kadar namlı şanlı biri olursa olsun- cesaretle tenkit edebilmişlerdir.25

3) Bu aynı zamanda peygamber dışındaki insanların masumluk iddiasını reddetmeye de bir delildir.

4) Mevki ve makamca büyük olan kimseler hata yaptıkları zaman hatalarında ısrar ve taannüdde bulunmadan hatalarını itiraf ederek gerçeği benimsemeye Hz. Peygamber’den örnek buluyorlar. Bilhassa istibdadın hüküm sürdüğü devrelerde makam sahiplerinin yanlış fikirlerinde gösterdikleri taannüdün (inadın) sebep olduğu ızdırapları İslâm ümmeti daha yakından bilmektedir. İçerisinde az bile olsa peygamber inancı olan bir büyük (âlim âmir komutan vs.): “Peygamberim bile hata yaparım buyurmuştur" diyerek yanlışlığını itirafla gerçeğe çabucak rücû edecektir. 26

Dipnotlar:

1. A’la 87/6-7.
2. Kıyame 75/17-19.
3. A’la 87/7.
4. İsra 17/86.
5. Bakara 2/106.
6. Razi C: 31 S:143 .
7. Buhari Kitabu’s-Salat C:1 Bab: 31.
8. Buhari Kitabu Fezailu’l-Kur’an 26.
9. İbni Cerir et-Taberi Camiu’l-Beyan an Te’vili Ayı’l-Kur’an Külliyetul-Fikr Beyrut 1999 C:30 S:154.
10. En’am 55/68.
11. Süleyman Ateş Kur’an Ansiklopedisi Kuba Vak. Yay. 30C C:21 S: 453.
12. Buhari Ezan 69 Sehv 4; Müslim Mesacid 97-99.
13. Buhari Salat 31; Ebû Davut Salat 189 190; Nesaî Sehv 25; İbni Mace İkame 129 133.
14. Buhari İ’tikaf 1.
15. Buhari Leyletu!’l-Kadr 2 ;3; Ebû Davut Ramazan 3; Nesaî Sehv 98.
16. Taha 45/115.
17. îbnu Hacer Fethu’1-Bari 2 50.
18. Zeynud’d-Din el-Irâkî Tarhu’t-Tesrib Bulak 1353 3 9.
19. a.e. 3 10.
20. Bakınız: Buharî Fedailu’l-Kur’an 23 26 Müslim müsafırin 229 230; Tirmizî Kıraat 8 Nesaî Kahire 1930 İftitah 37.
21. Şifa 2 159.
22. Muvatta Sehiv 2.
23. Şifa 2 159.
24. Münavî F. Kadir 2 564.
25. Usdü’1-Gabe 1 82-83.
26. Geniş bilgi için bk. Peygamberimizin Yanılması Meselesi İbrahim Canan Rağbet Y.

Okunma sayısı : 10.000+