Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Risalet Allah’tan bir tavzif (görevlendirme) velâyet ise Allah’a bir yükseliştir. Yani Allah bazı insanları insanlara resul olarak göndermiştir. Bu bir görevlendirmedir.
“Allah kime risalet görevini vereceğini en iyi bilendir.”(En’am 6/124)
ayetinin hükmünce kim buna ehilse görevlendirilir. İlk insan Hz. Âdem aynı zamanda ilk peygamberdir.
“Her ümmet için bir resul vardır.”(Yunus 10/47)
ayetinin belirttiği gibi her kavme peygamber gönderilmiştir. Hz. Muhammed (asm.) son peygamberdir (Ahzab 33/40) risaleti bütün insanlığa şümullüdür.
Risalet Peygamberimizle noktalanmıştır. Fakat velayet devam etmektedir. Risalet ve velayet birbirine karışmayan iki deniz gibidir. Hiçbir veli nebi mertebesine ulaşamaz.
Velayet risaletin bir delilidir. Risaletin tebliğ ettiği iman hakikatlarını velayet bir nevi kalbî müşahede ve ruhanî zevk ile aynelyakîn derecesinde görür tasdîk eder.(1)
Risalete mucize verilmiştir velayete de kerâmet. Keramet Allah’ın veli kullarında meydana gelen harikulade hâllerdir. Mesela gönüllerden geçeni bilmek bast-ı zaman ve tayy-ı mekan gibi.
Velayet için illa keramet şart değildir. Bütün evliyalardan daha üst mertebede yer alan sahabelerde kerametin fazla görülmemiş olması bunu ispat eder. Asr ı saadeti anlatan kitaplarda zikredilen kerametlerin sayısı üç-beş tanedir. Bunlardan en meşhuru Hz. Ömer’in hilafeti döneminde Medine’de bir gün hutbede iken “Ya Sariye! Dağa dağa!” diye bağırmasıdır. Sariye Hz. Ömer’in komutanıdır. O esnada İran’da Mecusilere karşı savaşmaktadır. Hz. Ömer’in sesini duyar ordunun sırtını dağa yaslar ve galip gelir.(2)
Kerametten daha mühimi istikamettir.
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”(Hud 11/112)
ayeti istikameti emreder. Tarîkattan gaye keramet değil istikamet olmalıdır. Çünkü
“Bu dünya daru’l- hikmettir daru’l-hizmettir. Daru’l ücret ve mükafat değildir.”(3)
Allah’ın veli kulları her devirde olmuşlardır ve kıyamete kadar da olmaya devam edeceklerdir.Veli görüldüğünde Allah hatıra gelen kimsedir.
(4) Böyle insanlar “Dikkat edin! Allah’ın evliyası için ne bir korku vardır. Ne de onlar üzülürler.” (Yunus Sûresi 10/62) ayetinin mazharıdırlar. İç alemleri çalkantılardan uzaktır. Huzur ve itminana ermişlerdir. İç âlemlerindeki nuraniyet dışlarına da aksetmiştir. Onları görmek insana huzur verir mukaddes şeyleri hatırlatır.
Veliler rahmetin celbine belaların def’ine vesiledirler. Birer manevi cazibe alanına sahiptirler. Ordudaki subaylardaki rütbeler misali onların da rütbeleri vardır. İnd-i İlahide makbul insanlar olduklarından onlara düşmanlık edenler semâvi afetlere maruz kalırlar.
Kaynaklar:
1. Nursî Mektubat s. 444.
2. Celaleddin Süyuti Tarihul Hulefa s.117 Sadeddin Taftezanî Şerhul Akaid s. 78-79.
3. Nursî Mektubat s 451.
4. İbnu Mace Zühd 4.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi