Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- Diyanetin bu haftaki hutbesi beni çok şaşırttı ve akıl sınırlarımı zorladı. Şimdi size o hutbenin girişini yazıyorum.
"Aziz Müminler! Buhârî ve Müslim’in naklettiği bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) önceki peygamberlerden biri ile ilgili şöyle bir hadise anlatır:
'Eski zamanlarda bir peygamber ağacın altında konaklarken kendisini bir karınca ısırır. Bu sebeple o peygamber karınca yuvasının yakılmasını emreder ve yuva yakılır. Bunun üzerine Yüce Rabbimizden ona şöyle bir uyarı gelir:'
“Seni bir karınca ısırdı diye mi Allah’ı tesbih eden ümmetlerden bir ümmeti toptan yok ettin!” "
- Zannederim sorumu siz anladınız. Bir peygamber karınca ısırdı diye karınca yuvasını nasıl yerle bir eder?
- Bırakın peygamberi en aşağı mü'min seviyesindeki bir insan bile karınca beni ısırdı diye yuva dağıtmaz. Bu tamamen akıl sınırlarını zorlayan bir durum. Hem karınca ısırmasından ne olur ki?
- Bu kişi peygamber olmayı bırak insan bile olamaz. Bu işin sırrı nedir Allah aşkına. İzah edin rahatlayayım.
Değerli kardeşimiz
Bu konuyu birkaç madde halinde açıklamakta fayda vardır:
1) Bu hadis rivayeti Kur’an’dan sonra en sahih iki kaynakta geçmektedir. Hadis ilmi kriterlerine göre bu kıssanın uydurma olduğunu söylemek mümkün değildir. (Kıssanın kaynakları için bk. Buhari Bed’ü’l-halk 16 Cihad 153; Müslim Selam 148 149 150)
2) Böyle sahih bir haberde Peygamber Efendimiz (asm)'in bildirdiği bir habere “Böyle bir şey olamaz!..” türünden itiraz yöneltmek hem ilmî değil hem de bilmeden Peygamberimiz (asm)'in söylediklerine karşı bir saygısızlık ifade eder. Çünkü söylenen bir sözün doğru olup olmadığı konusunda başvuracağımız kaynağımız haberin kaynağıdır. Kabul edilen ilmi kurallara uygun ise onu kabul etmekten başka bir çıkış yolumuz olamaz. Bu konumuz da böyledir…
3) Dünyada öyle bazı gizemli/esrarlı olaylar vardır ki akıl ile hikmetini idrak etmek imkânsız gibidir. Bizzat Kur’an’da/Kehf suresinde yer alan kıssada; Hz. Hızır’ın -zahiren masum- bir çocuğu öldürmesi de bu nevidendir. Onun için hissiyatımızı ve aklımızı her konu için yegâne ölçü olamayız. Birçok meselenin hikmetin aklımızla bilmediğimiz gibi bu hadisteki “karıncanın yuvasının yakılması” olayını da bu “bilinmezlerimiz” olan listeye kaydetmeliyiz.
4) Bu kıssanın bir sebebi de anlatılmaktadır. Kaynakların verdiği bilgiye göre kıssanın kahramanı olan peygamber altı üstüne getirilerek cezalandırılmış bir köyü/kasabayı görmüştür. Şaşkın şaşkın o korkunç manzarayı seyrederken hissiyatına kapılmış ve bir beşer olarak kendi kendine “Ya Rabb! Burada masum günahsız çocuklar ve hayvanlar da vardı!..” diyerek yürümüş ve nihayet kıssanın geçtiği ağacın altında istirahat etmeye başlamıştır.
İşte bu olayın vuku bulması onun sessiz de olsa içinden seslendirdiği bir nevi itirazına fiili bir cevap teşkil etmiş ve pratikte uygulanmıştır. (bk. İbn Hacer Fethu’l-Bari 6/358)
Yani bir karıncının kendisini rahatsız etmesinden gazaplanan peygamberin içinde -diyelim ki ısıran karıncaya ceza verdi fakat- masumların da bulunduğu oradaki karıncaların yuvasını yakması olayı Allah’ın -içinde masum çocuk ve hayvanların da bulunduğu- bir kasabayı yıkmasına benzetilmiş ve o kasaba halkının isyanlarıyla Allah’ın gazabına dokunduğu gerçeğine canlı bir örnekle işaret edilmiştir.
“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o içinizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz hepinize şamil olur. Biliniz ki Allah’ın cezalandırması şiddetlidir.”(Enfal 8/25)
mealindeki ayette bu hususa işaret edilmiştir.
Tabii ki imtihan sırrının bir gereği olarak masumlar da o zalimlere gelen musibetten payını alırlar fakat ölümden sonra yolları ayrılır. Zalimler cehenneme; masumlar ise cennete giderler.
5) Kuvvetli rivayetlere göre bu peygamber Hz. Musa’dır. (bk. İbn Hacer a.g.y)
Her peygamber de bir insan olarak bazen kendi hissiyatına göre hareket edebilir ve bu kıssada olduğu gibi Allah tarafından ikaz edilebilir.
Özellikle Hz. Musa gibi beşeri mizacı itibariyle asabi bir kişinin bir sefer sırasında çok yorgun ve bitkin olduğu bir sırada kendisini oldukça fazla incittiği anlaşılan bir karınca yüzünden hiddetlenmesi ve oradaki yuvasını yakmasında bu sert beşeri mizacın önemli bir payı vardır.
Fakat hadiste geçtiği üzere Allah tarafından derhal uyarılmış ve yaptığının yanlış olduğu bildirilmiştir.
Hz. Musa gerçekten çok asabi bir mizaca sahip olduğunu Kur’an’dan da öğrenebiliyoruz:
“Musa öfkeli ve kederli bir halde kavmine dönünce:‘Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız? Rabbinizin emrini (benimle sözleştiği kırk günün sonunu beklemeyip) acele mi ettiniz?’ dedi. Levhaları yere attı ve kardeşinin başını tutup kendisine doğru çekmeye başladı. Kardeşi şöyle dedi: ‘Ey anamın oğlu! Bu kavim beni küçümsedi neredeyse beni öldürüyorlardı. Bana düşmanları sevindirecek şekilde davranma beni bu zalim kavimle bir tutma!’” (A'raf 7/150)
mealindeki ayette Hz. Musa’nın bu sert mizacına da işaret edilmiştir.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi