Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Bazıları Hz. İbrahim'in kurban etmeye niyetlendiği oğlunun Hz. İshak olduğunu söylüyor... hangisi ne kadar doğrudur?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16
Cevap

Değerli kardeşimiz

Rasûlulllah (s.a.s.) Efendimizin Hz. İsmail'in kurban edilmesi teşebbüsüne işâretle:

"Ben iki kurbanlığın oğluyum." [Hakim el-Müstedrek II 604 609; el-Aclûnî Keşfü'l-Hafa 1/199 (Hadis No.606) Beyrut 1351]

buyurduğu nakledilmiştir. Peygamber Efendimiz Hz. İsmail'in soyundan geldiğine göre kurban edilmek istenenin İsmail aleyhisselam olduğu anlaşılır.

İsmail Aleyhisselâm yedi yaşına bastığı sıralarda İbrahim Aleyhisselâm Şam'daki evinde uyurken rü'yasında oğlu İsmail Aleyhisselâmı kurban ettiğini görmüştü. Hemen Burak'a binip Mekke'ye geldi. Onu annesinin yanında buldu. [1] İsmail Aleyhisselâma:

"Oğulcuğum! Bir ip ve büyük bir bıçak al. Sonra şu vadiye gidelim de ev halkına odun toplayalım." dedi. Rabb'inin kendisine emrettiği şeyden hiç bahsetmedi. [2]

Baba-Oğul Şı'b Vadisine doğru yöneldikleri zaman şeytan bir adam suretine girip Allah'ın emrini yerine getirmekten vaz geçirmek için İbrahim Aleyhisselâmın yolunu kesti:

"Ey ihtiyar! Nereye gidiyor ve ne yapmak istiyorsun?" diye sordu.

İbrahim Aleyhisselâm:

"Şu vadiye gidip oradaki bir işimi görmek istiyorum!" dedi.

Şeytan:

"Sen her halde İsmail'i boğazlamak istiyorsun!?" dedi.

İbrahim Aleyhisselâm:

"Sen hiç bir babanın çocuğunu boğazladığını gördün mü?" diye sordu.

Şeytan:

"Evet O baba sensin!" dedi.

İbrahim Aleyhisselâm:

"Ben çocuğumu ne için boğazlayacak mışım?" diye sordu.[3]

Şeytan:

"Sen bunu Allâh'ın sana emrettiğini sanıyor ve söylüyorsun!" dedi.

İbrahim Aleyhisselâm:

"Eğer Allah bunu yapmamı bana emretti ise Allah'a boyun eğip onun emrini yerine getirmeyi uygun bulurum!" dedi.[4]

Şeytan:

"Vallahi sanıyorum ki: Şeytan rü'yanda sana gelip şu oğlunu boğazlamanı emretmiştir. Sen onu boğazlamağa gidiyorsun!" deyince İbrahim Aleyhisselâm onun şeytan olduğunu anladı:

"Ey Allah düşmanı! Vallahi ben Allah'ın emrini o vadide mutlaka yerine getireceğim!" dedi.

Şeytan İbrahim Aleyhisselâmdan ümidini kesince İbrahim Aleyhisselâmın arkdasında ip ve bıçak taşıyan İsmail Aleyhisselâmın önünü kesti. Ona:

"Ey çocuk! Baban seni nereye götürüyor biliyor musun?" diye sordu. İsmail Aleyhisselâm:

"Ev halkımıza şu vadiden odun toplayacağız!" dedi. Şeytan:

"Vallahi baban seni boğazlamak istiyor[5] boğazlamağa götürüyor!" dedi. [6]

İsmail Aleyhisselâm:

"O beni ne için boğazlayacak? Sen bir babanın çocuğunu boğazladığını gördün mü?!." [7]diye sordu.

Şeytan:

"İşte o baba budur!" dedi. İsmail Aleyhisselâm:

"Babam beni ne için boğazlayacakmış?" diye sordu. [8] Şeytan:

"Rabb'inin bunu kendisine emrettiğini sanıyor!" dedi. İsmail Aleyhisselâm:

"O Rabb'inin kendisine emrettiği şeyi yapsın![9] Onun her nerede olsa Rabb'ine boyun eğmesi Rabb'inin buyruğunu yerine getirmesi daha iyidir! [10] Ben de emri dinler ve ona boyun eğerim!" dedi.

Şeytan İsmail Aleyhisselâmın da kendisini dinlemekten kaçındığını görünce hemen onun annesine gitti. Hz. Hâcer o sırada evinde bulunuyordu. [11] Ona:

"Ey İsmailin annesi! İbrahimin İsmail'i nereye götürdüğünü biliyor musun?" diye sordu. Hz. Hâcer:

"Şu vadiden bize odun toplamağa götürdü." dedi. Şeytan:

"O İsmail'i ancak boğazlamak için götürdü!" dedi. [12]

Hz . Hâcer:

"Bir babanın çocuğunu boğazlayabileceğini nasıl düşünebiliyorsun?! [13] Hayır! Öyle değildir. O oğluna karşı çok şefkatlidir!" dedi. [14]

Şeytan:

"O bunu Allah'ın kendisine emrettiğini söylüyor ve sanıyor!" dedi. [15]

Hz. Hâcer:

"Eğer Rabb'i bunu emretti ise Allah'ın emrine boyun eğmek gerekir! [16] Her nerede olsa onun Allah'a boyun eğmesi Allah'ın buyruğunu yerine getirmesi daha iyidir!" dedi. [17]

Şeytan İbrahim Aleyhisselâma ve onun ev halkına bir şey yapamadığına kızgın bir halde geri döndü. Hepsi de Allâh'ın buyruğunu dinlemek ve ona boyun eğmekte birleştiler. [18] İbrahim Aleyhisselâm Sebîr vadisinde oğlu ile baş başa kalınca ona:

"Oğulcuğum! Ben seni rü'yamda boğazlıyorum gördüm!" diyerek kendisine emrolunanı haber verdi.

İsmail Aleyhisselâm:

"Babacığım! Sana emrolunanı yap! İnşâallâh beni sabredenlerden bulacaksın! [19] Allah'ın emrine boyun eğ! Her iyilik Rabb'inin emrine boyun eğmektedir!" dedikten sonra "Sen bunu anneme bildirdin mi?" diye sordu.

İbrahim Aleyhisselâm:

"Hayır! Bildirmedim!" dedi.

İsmail Aleyhisselam:

"Bildirmediğine iyi ettin." dedi. [20] Sonra da:

"Babacığım! boğazlamak istediğin zaman beni iple sıkıca bağla ki benden sana karşı bir şey isabet edip de ecrim eksilmesin! Çünkü ölüm çok çetin ve zordur. Bıçağın tenime dokunduğunu hissedince çırpınmayacağımdan emîn değilim! Bıçağını iyice bileyip keskinleştir ve boğazıma hemen çalıver ki beni çabuk öldürsün! Rahata kavuştursun!"

"Hem sen beni boğazlamak için yatıracağın zaman yüzükoyun yatır alnı yere getir. Yanımın üzerine yatırma. Çünkü yüzüme bakınca şefkata gelip de benim hakkımda Allah'ın sana emrettiği şeyi yerine getirmene engel olabileceğinden korkarım! Eğer gömleğimi anneme götürüp vermeyi uygun görürsen öyle yap! Belki bu onun için bir teselli olur gönlünü onunla eğler!" dedi.

İbrahim Aleyhisselâm:

"Oğulcağızım! Sen bana Allah'ın emr ettiği şey hakkında ne güzel yardımda bulundun!" dedi ve onu istediği gibi sımsıkı bağladı. Bıçağı iyice biledi. Sonra onu yüzükoyun yatırdı! Yüzüne bakmaktan sakındı.

İbrahim Aleyhisselâm bıçağı İsmail Aleyhisselâmın boğazına bastırınca[21] sanki bıçak bakır bir levha ile karşılaştı! Büyük bıçağın ağzı İsmail Aleyhisselamın boğazını kesmedi! İbrahim Aleyhisselâm bileği taşıyla iki veya üç defa biledi. Fakat her defasında da kestirmeğe muvaffak olamadı. "Her halde bu iş Allah’tandır!" dedi.[22]

İbrahim Aleyhisselâmın elindeki bıçağın ağzı tersine dönmüştü.[23] O sırada Yüce Allah tarafından:

"Ey İbrahim! Rü'yana sadâkat gösterdin! İşte sana oğlunun yerine boğazlayacağın kurbanlık! Boğazla onu!" buyruldu. [24] İbrahim Aleyhisselâm doğrulup bakınca Cebrail Aleyhisselâmın yanında iri boynuzlu bir koçun[25] dikilip durduğunu gördü.

"Kalk yavrucuğum! Sana bir Fidye indi!" dedi. Onu (koçu) orada Mina'da kurban etti. [26]

Bunun bir teke olduğu rivayet edildiği gibi iri boynuzlu güzel bir koç olduğu da rivayet edilir.[27]

İsmail Aleyhisselâma Allah tarafından Fidye olarak gönderilip kurban edilen koçun iki boynuzu Kabe'de uzun zaman asılı durmuş ve Kabe'nin Abdullah b. Zübeyr ve Haccac zamanında yanması üzerine o da yanmıştır.

Rivayete göre: Koçun kuru başı Kabe Oluğunun yanında asılı bulunuyordu.[28] Ebüttufeyl ile Şa'bî de Kabe'de iki boynuzu gördüklerini söylemişlerdir.[29] Peygamberimiz Aleyhissalatü vesselâm da Mekkenin fethinde Kabe Anahtarcısı Osman b. Talha'yı çağırıp ona:

"Beytullâha girdiğimde Beytullahda iki koç boynuzu gördüm. Onların gizlemeni emr etmeyi unuttum. Onları gizle ve görünmez et! Çünkü Beytullah'da namaz kılanı meşgul eden şeyin bulunması yaraşmaz." buyurmuştur. [30]

Bu boynuz İbrahim Aleyhisselamın oğluna feda edilmiş olan koça aid olup Abdullah b. Zübeyr Kâbeyi yeniden yaptırmak üzere yıktığı zaman onu Kâbenin duvarında bulmuştu. Kırmızı çamurla suvanmış bulunan bu boynuzlara eliyle dokununca onlar ufanmış gitmişlerdir.[31]

Hadîs'in Râvîlerinden Süfyan:

"Bu koç boynuzları Beytullâh yanıncaya kadar Beytullâh'ın içinde buluna geldi. Yangında onlar da yandı." demiştir. [32]

Kurban Hâdisesinin Kur'ân-ı Kerimdeki Açıklaması:

Kurban edilme hâdisesi Kur'ân-ı Kerim'de şöyle açıklanır:

"İbrahim: 'Ey Rabb'im! Bana bir oğul ihsan et!' diye dua etti. Biz de ona çok uysal bir oğul müjdesini verdik. Artık o oğul İbrahim'in yanında koşma çağına erince babası: 'Oğulcağızım! Ben seni rü'yamda boğazlıyorum görüyorum! Bak artık ne düşünürsün!' dedi."

"Oğlu: 'Babacığım! Sana verilen emir ne ise yap! İnşâallâh beni sabredenlerden bulacaksın!' dedi."

"Vaktâ ki böylece ikisi de Allah'ın emrine boyun eğdiler. İbrahim onu alnı üzere yıktı. Biz ona: 'Ey İbrahim! Sen rü'yana sadakat gösterdin. Şüphesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız!' diye seslendik."

"Gerçekten bu apaçık ve kesin bir imtihandı. Ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. Sonra gelenler arasında ona iyi bir nam bıraktık. Selâm olsun İbrahime! Biz iyi hareket edenleri işte böyle mükâfatlandırırız. Gerçekten de o inanmış kullarımızdandı. Ona salihlerden bir peygamber olmak üzere de İshak'ı müjdeledik. Hem ona hem İshak'a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden iyi hareket edeni de nefsine apaçık zulüm edeni de vardır. "[33]

Kurban Edilme Hâdisesinin Yahudilerce İshak Aleyhisselâma Mal Edilmek İstenilmesinin Sebebi:

Halîfe Ömer b. Abdul'aziz (vefatı: 101 Hicrî) Müslüman olan bir Yahudî bilginini Şam'da huzuruna davet edip kendisine:

"İbrahim Aleyhisselâm'a iki oğlundan hangisini kurban etmesi emrolunmuş?" diye sormuştu. O da:

"İsmail'i! Vallahi ey Mü'minler Emîri! Bunu Yahudîler de bilirler. Fakat onlar siz Arap cemâatini kıskanırlar: Babanız İsmail'in kurban edilmesi Hakkındaki İlâhi emre boyun eğişi ve sabr edişi faziletinin Allah tarafından anılışını çekemezler de kurban emrinin onun hakkında verilmediğini iddia ederler ve kendilerinin babaları İshak olduğu için bu husustaki emrin İshak hakkına verildiğini ileri sürerler." dedi.[34]

Ahd-i Atîk adıyla anılan ve Yahudilerle Hristiyanlarca mukaddes sayılan kitapta her ne kadar İbrahim Aleyhisselâmın oğlu İsmail Aleyhisselâmı değil İshak Aleyhisselâmı kurban etmek istediği kaydedilmekte ise de Ahd-ı Atîk metinleri üzerinde durulunca bunun sonradan bu şekle sokulduğu anlaşılır.

Tekvin kitabının 16. Babının 15. ve 16. fıkralarında şöyle denir:

"Ve Hâcer'den Abram'a bir oğul olup Abram dahi kendine Hâcer'den doğan oğlana İsmail tesmiye eyledi. Ve Hâcer'den Abram'a İsmail doğduğu vakit Abram seksen altı yaşında idi."

Tekvin kitabının 21. Babının 5. fıkrasında da:

"Ve İbrahim oğlu İshak'ın doğduğunda yüz yaşında idi." denilmektedir.

Tekvin kitabının 22. Babının 2 10 11 12 15 ve 16. fıkralarında ise

"Ve Allah: 'Şimdi biricik oğlunu yâni sevdiğin İshak'ı alıp Meriya diyarına git ve anı orada sana söyleyeceğim dağların birisi üzerinde onu yakılacak kurban olarak takdim eyle!' dedi. Bundan sonra İbrahim oğlunu boğazlamak için elini uzatıp bıçağı aldıkta Rabbin Meleği: 'İbrahim! İbrahim!' diye semâdan ana nida eyledi. O dahi:

"Lebbeyk!" dedi. Melek dahi:

"Elini çocuğa uzatma ve ana bir şey yapma. Zira Biricik oğlunu benden diriğ etmediğinden Allah'dan korkar idüğünü şimdi bildim!' dedi."

"Ve Rabb'in Meleği ikinci defa olarak semadan İbrahim'e nida idüp Rab buyurur ki: Zâtım içün yemin ettüm sen bu nesneyi işleyüp Biricik oğlunu benden diriğ etmediğün içün.." denilmektedir.

İbrahim Aleyhisselâmın iki oğlundan ikincisi olan İshak Aleyhisselâmın İsmail Aleyhisselâm'dan on dört yıl sonra doğmuş bulunduğu göz önünde tutulunca İbrahim Aleyhisselâma verilen kurban emrindeki (biricik oğlunu) tâbirinin ancak İsmail Aleyhisselâm hakkında kullanılması doğru ve yerinde olur. Fakat İsmail Aleyhisselâm mevcud iken İshak Aleyhisselâm hakkında (biricik oğlunu) denilebileceği kabul edilemez. Esasen 22. Babın 2. fıkrasının metninde de (biricik oğlunu) denildikten sonra (yâni sevdiğin İshak'ı) denilerek İshak isminin metne tefsir yolu ile katıldığı açıkça görülür.

Yine aynı fıkrada Kurban mahalli olarak Meriya sözü zikr edilmektedir. Peygamberimiz Aleyhisselâm:

"Mekke'nin bütün caddeleri yolları ve Mina'nın her tarafı kurban kesme yeridir." [35]

buyurduğu gibi Umre kurbanı için de:

"İşte burası kesim yeri!" buyurarak Merve tepeciğini göstermiştir. [36]

Asmaî (122-213 Hicrî) der ki:

"Ebû Amr b.Alâ'dan (70-154) Kurbanlığın İsmâil mi yoksa İshak mı olduğunu sordum. Bana:

'(Ey Asmaî! Senin aklın nerede?!) İshak ne zaman Mekke'de bulundu ki?! Mekke'de bulunan ancak İsmail'di ve babası ile birlikte Beytullâh'ı yapan da O idi. Kurban kesim yeri de Mekke'dedir.' dedi." [37]

Kaynaklar:

[1] Hâkim-Müstedrek c.2 s.555.
[2] Taberî-Tarih c.1 s.140 Sâlebî-Arais s.93-94 İbn.Esîr-Kâmil c.1 s.111.
[3] Taberî-Tarih c.1 s.140.
[4] Hâkim-Müstedrek c.2 s.555-556.
[5] Taberî-Tarih c.1 s.141 Sâlebî-Arais s.94-95.
[6] Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
[7] Taberî-Tarih c.1 s.141 Sâlebî-Arais s.95.
[8] Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
[9] Taberî-Tarih c.1 s.141 Sâlebî-Arais s.95 Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
[10] Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
[11] Taberî-Tarih c.1 8.141 Sâlebî-Arais s.95.
[12] Taberî-Tarih c.1 s.141 Sâlebî-Arais s.94.
[13] Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
[14] Taberî-Tarih c.1 s.141 Salebî-Arais s.94.
[15] Taberî-tarih c 1 s 141 Sâlebî-Arais s.94 Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
[16] Taberî-Tarih c.1 s.141 Salebî-Arais s.94.
[17] Hâkim-Müstedrek C.2.S.556.
[18] Taberî-Tarih c.1 s.141 Salebî-Arais s.95.
[19] Taberî-Tarih C.1.S.141.
[10] Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
[21] Taberî-Tarih c.1 s.141 Zemahşerî-Keşşaf c.3 s.349-350.
[22] Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
[23] Taberî-Tarih c.1 s.141.
[24] Taberî-Tarih C.1.S.141.
[25] Sâlebî-arais s.94 ibn.Esîr-Kâmil c.1 s.112.
[26] Hâkim-Müstedrek c.2 s.555-556.
[27] Taberî-Tarihc.1 s.141 Tefsir c.23 s.87 Salebî-Arais s.94 İbn.Esîr-Kâmil c.1 s. 112-113 Ebülfida-Elbidaye ven-nihaye c.1 s.157.
[28] Taberî-Tarihc.1 s.142 Sâlebî-Arais s.94 Zemahşerî-Keşşaf c.3 s.35O Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1 s.158
[29] ibn.Esîr-Kâmil c.1 s.110.
[30 Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1 s.223-224 Ahmed b.Hanbel-Müsned c.4 s.68.
[31 Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1 s.224.
[32] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.4 s.68.
[33] Saffâl: 100-113.
[34] 356) Taberî-Tarih c.1 s.138-139 Tefsir c.23 s.84-85 Sâlebî-Arais s.92 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1 s.16O.
[35] Mâlik-Muvatta' c.1 s.393 Vâkıdî-Megazîc.3 s.1108 Ebû Dâvud-Sünen c.2 s.194 ibn.Mâce-Sünen c.2 s.1O13.
[36] Mâlik-Muvatta d.s.393.
[37]Zemahşeıî-keşşaf c.3 s.35O Fahrurrazi-Tefsir c.26 s.153. Nesefî-Medârik C.4.S.26. Kurtubî-Tefsir c 15.s.100.

(M. Asım Köksal Peygamberler Tarihi Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: I/191-193).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet