Değerli kardeşimiz
İbrahim Aleyhisselâm seksen altı yaşında bulunduğu sırada (1) İsmail Aleyhisselâm Hz. Hâcer'den doğdu. (2) Yüce Allah; İbrahim Aleyhisselâm'a Hz. Hacer'le İsmail Aleyhisselâm'ı Belde-i Haram'a götürmesini vahy etti. (3)
İbrahim Aleyhisselâm; Hz.Hâcerle İsmail Aleyhisselâmı görmek istediği zaman sabahleyin Şam'dan Burak'a biner gün ortasında Mekke'ye gelir. O gün Mekke'den kalkar geceyi Şam'daki ailesi yanında geçirirdi. (4)
İsmail Aleyhisselâm yedi yaşına bastığı sıralarda İbrahim Aleyhisselâm Şam'daki evinde uyurken rü'yasında oğlu İsmail Aleyhisselâmı kurban ettiğini görmüştü. Hemen Burak'a binip Mekke'ye geldi. Onu annesinin yanında buldu. (5) İsmail Aleyhisselâma:
"Oğulcuğum! Bir ip ve büyük bir bıçak al. Sonra şu vadiye gidelim " dedi. Rabb'inin kendisine emrettiği şeyden hiç bahsetmedi. (6)
Baba-Oğul Şı'b Vadisine doğru yöneldikleri zaman şeytan bir adam suretine girip Allah'ın emrini yerine getirmekten vaz geçirmek için İbrahim Aleyhisselâmın yolunu kesti:
"Ey ihtiyar! Nereye gidiyor ve ne yapmak istiyorsun?" diye sordu.
İbrahim Aleyhisselâm:
"Şu vadiye gidip oradaki bir işimi görmek istiyorum!" dedi.
Şeytan:
"Sen her halde İsmail'i boğazlamak istiyorsun!?" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm:
"Sen hiç bir babanın çocuğunu boğazladığını gördün mü?" diye sordu.
Şeytan:
"Evet O baba sensin!" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm:
"Ben çocuğumu ne için boğazlayacak mışım?" diye sordu. (7)
Şeytan:
"Sen bunu Allâh'ın sana emrettiğini sanıyor ve söylüyorsun!" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm:
"Eğer Allah bunu yapmamı bana emretti ise Allah'a boyun eğip onun emrini yerine getirmeyi uygun bulurum!" dedi. (8)
Şeytan:
"Vallahi sanıyorum ki: Şeytan rü'yanda sana gelip şu oğlunu boğazlamanı emretmiştir. Sen onu boğazlamağa gidiyorsun!" deyince İbrahim Aleyhisselâm onun şeytan olduğunu anladı:
"Ey Allah düşmanı! Vallahi ben Allah'ın emrini o vadide mutlaka yerine getireceğim!" dedi.
Şeytan İbrahim Aleyhisselâmdan ümidini kesince İbrahim Aleyhisselâmın arkasında ip ve bıçak taşıyan İsmail Aleyhisselâmın önünü kesti. Ona:
'Ey çocuk! Baban seni nereye götürüyor biliyor musun?" diye sordu. İsmail Aleyhisselâm:
"Ev halkımıza şu vadiden odun toplayacağız!" dedi. Şeytan:
'Vallahi baban seni boğazlamak istiyor.(9) boğazlamağa götürüyor!" dedi. (10)
İsmail Aleyhisselâm:
"O beni ne için boğazlayacak?(11) Sen bir babanın çocuğunu boğazladığını gördün mü?!" diye sordu.
Şeytan:
'İşte o baba budur!" dedi. İsmail Aleyhisselâm:
"Babam beni ne için boğazlayacakmış?" diye sordu. (12) Şeytan:
"Rabb'inin bunu kendisine emrettiğini sanıyor!" dedi. İsmail Aleyhisselâm:
"O Rabb'inin kendisine emr ettiği şeyi yapsın! (13) Onun her nerede olsa Rabb'ine boyun eğmesi Rabb'inin buyruğunu yerine getirmesi daha iyidir! (14) Ben de emri dinler ve ona boyun eğerim!" dedi.
Şeytan İsmail Aleyhisselâmın da kendisini dinlemekten kaçındığını görünce hemen onun annesine gitti. Hz. Hâcer o sırada evinde bulunuyordu. (15) Ona:
"Ey İsmail'in annesi! İbrahim'in İsmail'i nereye götürdüğünü biliyor musun?" diye sordu.
Hz. Hâcer.
"Şu vadiden bize odun toplamağa götürdü." dedi.
Şeytan:
"O İsmail'i ancak boğazlamak için götürdü!" dedi. (16)
Hz .Hâcer:
"Bir babanın çocuğunu boğazlayabileceğini nasıl düşünebiliyorsun?!.(17) Hayır! Öyle değildir. O oğluna karşı çok şefkatlidir!" dedi. (18)
Şeytan:
"O bunu Allah'ın kendisine emrettiğini söylüyor ve sanıyor!" dedi. (19)
Hz. Hâcer:
"Eğer Rabb'i bunu emretti ise Allah'ın emrine boyun eğmek gerekir! (20) Her nerede olsa onun Allah'a boyun eğmesi Allah'ın buyruğunu yerine getirmesi daha iyidir!" dedi.(21)
Şeytan İbrahim Aleyhisselâma ve onun ev halkına bir şey yapamadığına kızgın bir halde geri döndü. Hepsi de Allâh'ın buyruğunu dinlemek ve ona boyun eğmekte birleştiler. (22) İbrahim Aleyhisselâm Sebîr vadisinde oğlu ile başbaşa kalınca ona:
"Oğulcuğum! Ben seni rü'yamda boğazlıyorum gördüm!" diyerek kendisine emrolunanı haber verdi.
İsmail Aleyhisselâm:
"Babacığım! Sana emrolunanı yap! İnşâallâh beni sabredenlerden bulacaksın!(23) Allah'ın emrine boyun eğ! Her iyilik Rabb'inin emrine boyun eğmektedir!" dedikten sonra "Sen bunu anneme bildirdin mi?" diye sordu.
İbrahim Aleyhisselâm:
"Hayır! Bildirmedim!" dedi.
İsmail Aleyhisselam:
"Bildirmediğine iyi ettin." dedi. Sonra da: "Babacığım! boğazlamak istediğin zaman beni iple sıkıca bağla ki benden sana karşı bir şey isabet edip de ecrim eksilmesin! Çünkü ölüm çok çetin ve zordur. Bıçağın tenime dokunduğunu hissedince çırpınmayacağımdan emîn değilim! Bıçağını iyice bileyip keskinleştir ve boğazıma hemen çalıver ki beni çabuk öldürsün! Rahata kavuştursun!"
"Hem sen beni boğazlamak için yatıracağın zaman yüzü koyun yatır alnı yere getir. Yanımın üzerine yatırma. Çünkü yüzüme bakınca rıkkata gelip de benim hakkımda Allah'ın sana emrettiği şeyi yerine getirmene engel olabileceğinden korkarım!"
"Eğer gömleğimi anneme götürüp vermeyi uygun görürsen öyle yap! Belki bu onun için bir teselli olur gönlünü onunla eğler!" dedi.(24)
İbrahim Aleyhisselâm:
"Oğulcağızım! Sen bana Allah'ın emrettiği şey hakkında ne güzel yardımda bulundun!" dedi ve onu istediği gibi sımsıkı bağladı. Bıçağı iyice biledi. Sonra onu yüzü koyun yatırdı! Yüzüne bakmaktan sakındı.
İbrahim Aleyhisselâm bıçağı İsmail Aleyhisselâmın boğazına bastırınca(25) sanki bıçak bakır bir levha ile karşılaştı! Büyük bıçağın ağzı İsmail Aleyhisselamın boğazını kesmedi! İbrahim Aleyhisselâm bileği taşıyle iki veya üç kerre biledi. Fakat her defasında da kestirmeğe muvaffak olamadı. "Her halde bu iş Allâh'dandır!" dedi. (26)
İbrahim Aleyhisselâmın elindeki bıçağın ağzı tersine dönmüştü.(27) O sırada Yüce Allah tarafından:
"Ey İbrahim! Rü'yana sadâkat gösterdin! İşte sana oğlunun yerine boğazlayacağın kurbanlık! Boğazla onu!" buyruldu. (28) İbrahim Aleyhisselâm doğrulup bakınca Cebrail Aleyhisselâmın yanında iri boynuzlu bir koçun (29) veya önünde iri bir dağ tekesinin dikilip durduğunu gördü.
"Kalk yavrucuğum! Sana bir fidye indi!" dedi.
O teke'yi orada Mina'da kurban etti.(30) Bu teke'nin Sebîr dağından inip geldiği rivayet edildiği gibi iri boynuzlu güzel bir koç olduğu da rivayet edilir.(31)
İsmail Aleyhisselâma Allah tarafından fidye olarak gönderilip kurban edilen koçun iki boynuzu Kabe'de uzun zaman asılı durmuş ve Kabe'nin Abdullah b. Zübeyr ve Haccac zamanında yanması üzerine o da yanmıştır.
Rivayete göre: Koçun kuru başı Kabe Oluğunun yanında asılı bulunuyordu. (32) Ebüttufeyl ile Şa'bî de Kabe'de iki boynuzu gördüklerini söylemişlerdir. (33)
Peygamberimiz Aleyhisselâm da Mekkenin fethinde Kabe Anahtarcısı Osman b. Talha'yı çağırıp ona:
"Beytullâha girdiğimde Beytullahda iki koç boynuzu gördüm. Onların setrini emr etmeyi unuttum. Onları setr ve görünmez et! Çünkü Beytullah'da namaz kılanı meşgul eden şeyin bulunması yaraşmaz." buyurmuştur. (34)
Bu boynuz İbrahim Aleyhisselamın oğluna feda edilmiş olan koça aid olup Abdullah b. Zübeyr Kâbeyi yeniden yaptırmak üzere yıktığı zaman onu Kâbenin duvarında bulmuştu. Kırmızı çamurla suvanmış bulunan bu boynuzlara eliyle dokununca onlar ufanmış gitmişlerdir.
Hadîs'in Râvîlerinden Süfyan:
"Bu koç boynuzları Beytullâh yanıncaya kadar Beytullâh'ın içinde buluna geldi. Yangında onlar da yandı." demiştir. (36)
Dipnotlar:
(1) Yâkubî-Tarih c.1 s.25 İbn.Haldun-Tarih c.2 ks.1 s.36.
(2) Yâkubî-Tarih c.1 s.25 Taberî-tarih c.1 s.127 Sâlebî-Arais s.80 İbn-Esîr-Kâmil c.1 s.1O2.
(3) İbn.Sa'd-Tabakat c.1 s.5O ibn.Kuteybe-Maarif s.16 Taberî-Tarih c.1 s.13O Sâlebî-Arais s.82 ibn.Esîr-Kâmil C.1.S.103.
(4) Taberî-Tarih c.1 s.14O Sâlebî-Arais s.93.
(5) Hâkim-Müstedrek c.2 s.555.
(6) Taberî-Tarih c.1 s.14O Sâlebî-Arais s.93-94 İbn.Esîr-Kâmil c.1 s.111.
(7) Taberî-Tarih c.1 s.14O.
(8) Hâkim-Müstedrek c.2 s.555-556.
(9) Taberî-Tarih c.1 s.141 Sâlebî-Arais s.94-95.
(10) Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
(11) Taberî-Tarih c.1 s.141 Sâlebî-Arais s.95.
(12) Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
(13) Taberî-Tarih c.1 s.141 Sâlebî-Arais s.95 Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
(14) Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
(15) Taberî-Tarih c.1 8.141 Sâlebî-Arais s.95.
(16) Taberî-Tarih c.1 s.141 Sâlebî-Arais s.94.
(17) Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
(18) Taberî-Tarih c.1 s.141 Salebî-Arais s.94.
(19) Taberî-tarih c 1 s 141 Sâlebî-Arais s.94 Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
(20) Taberî-Tarih c.1 s.141 Salebî-Arais s.94.
(21) Hâkim-Müstedrek C.2.S.556.
(22) Taberî-Tarih c.1 s.141 Salebî-Arais s.95.
(23) Taberî-Tarih C.1.S.141.
(24) Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
(25) Taberî-Tarih c.1 s.141 Zemahşerî-Keşşaf c.3 s.349-350..
(26) Hâkim-Müstedrek c.2 s.556.
(27) Taberî-Tarih c.1 s.141.
(28) Taberî-Tarih C.1.S.141.
(29) Sâlebî-arais s.94 ibn.Esîr-Kâmil c.1 s.112.
(30) Hâkim-Müstedrek c.2 s.555-556.
(31) Taberî-Tarihc.1 s.141 Tefsir c.23 s.87 Salebî-Arais s.94 İbn.Esîr-Kâmil c.1 s. 112-113 Ebülfida-Elbidaye ven-nihaye c.1 s.157.
(32) Taberî-Tarihc.1 s.142 Sâlebî-Arais s.94 Zemahşerî-Keşşaf c.3 s.35O Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1 s.158
(32) İbn.Esîr-Kâmil c.1 s.110.
(33) Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1 s.223-224 Ahmed b.Hanbel-Müsned c.4 s.68.
(34) Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1 s.224.
(35)Ahmed b.Hanbel-Müsned c.4 s.68.
(M. Asım Köksal Peygamberler Tarihi)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet