Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- Birbirinden ayrı gözüken durumlara nasıl bakmalı bu konulardan neyi anlamalıyız?
Değerli kardeşimiz
Miraç olayı insanlık camiasında Hz. Adem (as)’den itibaren başlamış ve Hz. Muhammed (asm)’de zirveye ulaşmıştır. Kâinatta cari olan tedriç ve tekâmül kanunu -insanların kendi yaratıcısını yakından tanıma onu görme merakını- gidermeye yönelik ilahî bir lütuf olan miraç hadisesinde de söz konusudur.
Buna göre Hz. Âdem (as) “Talim-i esma / isimlerin öğretilmesi” unvanıyla bir miraca mazhar olduğu gibi Hz. İbrahim (as) “göklerin ve yerin melekutuna” vakıf kılınarak miraca mazhar kılınmıştır. Keza Hz. Musa (as) da “ilahî kelama muhatap” olarak bir miraca mazhar kılınmıştır. Hz. İsa (as) da göklere çıkarılarak başka yönden bir miraca mazhar kılınmıştır. Bu farklı derecelerde gerçekleşen miraçlar bir yandan bir tekâmül kanunu içerisinde cereyan etmiş diğer yandan ilgili peygamberlerin bir nevi durumlarına paralel olarak gerçekleşmiştir.
Miracın zirvesini temsil eden “Allah’ı görme” miracı Allah’ın tecellilerine tahammül gücünün olup olmadığıyla da alakalıdır. Hz. Musa (as) dağa tecelli eden ilahî tecelli karşısında bayılıp yere yığılmış Hz. Muhammed (a.s.m) ise miraçta Zat-ı Akdes’in tecelli-i zatına mazhar olmuştur.
Öyle anlaşılıyor ki ilahî hikmet dünyada yalnız bir tek kuluna “cemalini görmekle şereflendirmeyi” uygun görmüştür. Bu bahtiyarlığa erdirdiği kulunu bir nevi kâinatın temsilcisi olarak kabul etmeyi planlamıştır. Böyle bir kul ancak velayetiyle bir “abd-i has” unvanının almış varlık ağacının aslî çekirdeği risaletiyle bütün peygamberlerin hakikî varisi bütün semavî dinlerin esaslarına cami bir dinin elçisi ve bütün peygamberlerin efendisi ve insanlık camiasının en mükemmel meyvesi olan Hz. Muhammed (as) olabilirdi.
Bu sebeple Hz. Musa (as)’ın “cemalini görme” teklifini reddeden Allah Hz. Muhammed (asm)’i huzuruna almak için özel davetiye yollamış onun haberi olmadan -adeta bir sürpriz kabilinden- Hz. Cebrail (as)’i ayağına kadar göndermiş ve mışıl mışıl uyuduğu uykusundan uyandırmış buraka bindirmiş Mescid-i Aksa’ya götürüp orada toplanmış peygamberlere namaz kıldırarak onlara imam yapmış oradan da refrefe bindirerek göklere seyahat ettirmiş nihayet “Sidre-i münteha”ya çıkarmış “kâbe kavseyn ev edna” makamına yükseltmiş ve cemaliyle müşerref kılmıştır.
Şair ne güzel söylemiştir:
“Muhammed’den başka yok dahil olmuş kâbe kavseyne
Kibar-ı enbiyadan girmedi bir fert o mabeyne."
"Haremgâh-ı visale Ahmed’i tenha alup Mevla
O halvet oldu mahsus hazret-i sultan-ı kevneyne”
İlave bilgi için tıklayınız:
- Cennette rü’yet yani Allah’ı görme olacak mıdır? ...
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi