Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Hz. Musa vahyin gelişinden sonra Firavun’un ve saray ehlinin karşısındaki tebliğini neden alenen yapmıştır?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16
Soru Detayı

- Tebliğini gizliden gizliye yapıp yeterli güce ulaşınca Firavun ve ehlinin karşısına çıkması daha doğru olmaz mıydı?

Değerli kardeşimiz

Hz. Musa (as)'ın doğrudan Firavun’a gidip açıkça tebliğde bulunmasının bazı hikmetlerini şöyle açıklamak mümkündür:

Allah Hz. Musa (as)’ı doğrudan Firavun’a göndermiştir. Çünkü ilahlık dava eden Firavun’un bulunduğu Mısır’da başka insanlara gizlice tebliğde bulunmak ve onların iman etmelerini sağlamak çok zordu. İnsanların o zorbalık ortamında böyle bir şeye yanaşmaları hayatlarına mal olabilirdi.

Hz. Musa (as) daha önce bir Mısırlının ölümüne sebebiyet vermiş ve idamına karar verildiği için orayı terk edip Medyen’e kaçmıştı. Aranan bir sanık pozisyonunda olan Hz. Musa (as)’ın tebliğ işini Mısır’da gizli sürdürmesi de oldukça zor görünüyor. Zira onu görenlerden bazıları her an kendisini Firavun’a ihbar edebilirlerdi. Böyle bir ihbar sonucu yakalandıktan sonra peygamberlik iddiasını ortaya koyması samimiyetten uzak ceza almaktan kurtulmaya yönelik gayri ciddi bir iddia olarak değerlendirilebilirdi. Firavun ve taraftarlarının yanında İsrail oğulları nezdinde de samimiyetten uzak kendisini cezadan kurtarma adına uydurulmuş bir dava olarak görülebilirdi. Böyle bir ihtimal İsrail oğullarını da kendisine karşı tereddütlere sevk edebilirdi.

Hz. Musa (as) esas itibariyle İsrailoğullarına peygamber olarak gönderilmiştir. İlk önce  Firavun’u muhatap alması İsrailoğullarını onun zulmünden kurtarmak için kendisini ikna etmeye yönelik göstermesi gereken bir diyalog  kurma çabasıdır. İlahî hikmet “peygamber göndermeden kimseye azap etmediğinden” (bk. İsrâ 17/15) Firavun’a da mucizeler göstererek elçisi Musa (as)’ı tasdik etmeye davet etmiştir. Firavun bütün bu mucizeleri reddettikten sonra hakkettiği cezasını bulmuştur.

Hz. Musa (as) çocukluğunu krallık sarayında geçirmiş Firavun ile aynı mekânı paylaşmıştı. Onun bu durumu bu konumu Firavun’u yumuşatabilirdi. İlk önce işi saraydan başlamak daha mantıklı idi.

İslam ümmetinin konumu tebliğin önce gizli daha sonra açıktan yapılmasına uygundu. Peygamberimiz (asm)'in bu metodu kıyamete kadar geçerlidir. Genel kural bu olmakla beraber ilim hikmet ve aklın açıktan ön gördüğü bir ortam varsa bu takdirde açıktan tebliğde bulunmakta elbette bir sakınca olmaz.

“En büyük şehit zalim hükümdarın yanında hakkı söyleyip de öldürülen kimsedir.” (Tirmizi Ahkam 4)

manasına gelen hadis-i şeriften de alınacak mesajlar vardır.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi