Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- Her asrın Kuran’da bir hissesi olduğuna göre eski asırlarda insanlar Kuran’da hangi gaybi bilgileri ya da bilimsel bilgileri bulabilmişlerdir?
Değerli kardeşimiz
- Eski asırlarda Kur'an’ın asli maksatları olan iman esasları ve İslam esaslarını Kuran’dan istinbat etmişlerdir.
- Hayatın her safhasını kapsayan ilahi emir ve yasakları tetkik ve tahkik etmişlerdir. Fıkıh tefsir hadis kelam tasavvuf ilim dallarının ortaya çıkması bu çalışmaların ürünüdür.
- Çok değer verdiğimiz ilmi keşiflerin değeri eski asırlarda istinbat edilen ilgili ilimlerin yanında çok cılız kalır. Ne muhteva ne makasıd-ı şeriye ne de dünyevi ve uhrevi zaruretler ve ihtiyacat-ı beşeriye bakımından kıyas kabul edilebilir.
- Asıl muhtaç olduğumuz Kur'anî ilimlerin tahlil tetkik tahkik ve orijinal istinbatların 4. ve 5. asra kadar yapıldığına dair İslam alimlerinin ittifakı bu söylediklerimizin tartışmasız delilidir.
- Bugünkü marifet ile o günkü marifet arasındaki farkı görmek için Bediüzzaman Hazretlerinin şu sözlerine kulak vermek yeterlidir:
“Ve selef-i sâlihîn asrında ve o zaman çarşısında en mergub meta Hâlık-ı Semavat ve Arz'ın marziyatlarını ve bizden arzularını kelâmından istinbat etmek ve nur-u nübüvvet ve Kur'an ile kapatılmayacak derecede açılan âhiret âlemindeki saadet-i ebediyeyi kazandırmak vesailini elde etmek idi."
"İşte o zamanda zihinler kalbler ruhlar bütün kuvvetleriyle yerler ve gökler Rabbinin marziyatını anlamağa müteveccih olduğundan; içtimaiyat-ı beşeriyenin sohbetleri muhavereleri vukuatları ahvalleri ona bakıyordu. Ona göre cereyan ettiğinden her kimin güzelce bir istidadı bulunsa onun kalbi ve fıtratı şuursuz olarak her şeyden bir ders-i marifet alır.”
“O zamanda cereyan eden ahval ve vukuat ve muhaverattan taallüm ediyordu. Güya her bir şey ona bir muallim hükmüne geçip onun fıtrat ve istidadına içtihada bir istidad-ı ihzarî telkin ediyordu. Hattâ o derece şu fıtrî ders tenvir ediyordu ki; yakın idi ki kesbsiz içtihada kabiliyeti ola ateşsiz nurlana... İşte şu tarzda fıtrî bir ders alan bir müstaid içtihada çalışmağa başladığı vakit kibrit hükmüne geçen istidadı 'nurun alâ nur' sırrına mazhar olur; çabuk ve az zamanda müçtehid olurdu.”
“Amma şu zamanda medeniyet-i Avrupa'nın tahakkümüyle felsefe-i tabiiyenin tasallutuyla şerait-i hayat-ı dünyeviyenin ağırlaşmasıyla efkâr ve kulûb dağılmış himmet ve inayet inkısam etmiştir. Zihinler maneviyata karşı yabanileşmiştir. İşte bunun içindir ki şu zamanda birisi; dört yaşında Kur'an'ı hıfzedip âlimlerle mübahase eden Süfyan İbn-i Uyeyne olan bir müçtehidin zekâsında bulunsa Süfyan'ın içtihadı kazandığı zamana nisbeten on defa daha fazla zamana muhtaçtır. Süfyan on senede içtihadı tahsil etmiş ise şu adam yüz seneye muhtaçtır ki tahsil edebilsin.” (bk. Sözler Yirmi Yedinci Söz s. 481)
Bugün elimizde bulunan ilmi keşiflerin değeri yine de imanın esaslarına hizmet etmesi nisbetinde bir değer kazanır. Bu da özellikle Risale-i Nur gibi bütün mesaisini bu konuya tahsis eden eserlerin varlığı sayesindedir. Şu ifadelerde bu hakikatin altı çizilmiştir:
“Madem hakikat böyledir; ben tahmin ediyorum ki: Eğer Şeyh Abdülkadir-i Geylanî (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) ve İmam-ı Rabbanî (r.a) gibi zâtlar bu zamanda olsaydılar bütün himmetlerini hakaik-i imaniyenin ve akaid-i İslâmiyenin takviyesine sarfedeceklerdi. Çünki saadet-i ebediyenin medarı onlardır. Onlarda kusur edilse şekavet-i ebediyeye sebebiyet verir. İmansız cennete gidemez fakat tasavvufsuz cennete giden pek çoktur. Ekmeksiz insan yaşayamaz fakat meyvesiz yaşayabilir. Tasavvuf meyvedir hakaik-i İslâmiye gıdadır.”
“Eskiden kırk günden tut tâ kırk seneye kadar bir seyrü sülûk ile bazı hakaik-i imaniyeye ancak çıkılabilirdi. Şimdi ise Cenab-ı Hakk'ın rahmetiyle kırk dakikada o hakaika çıkılacak bir yol bulunsa; o yola karşı lâkayd kalmak elbette kâr-ı akıl değil…” (Mektubat Beşinci Mektup s. 23)
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi