"Sizin dostunuz yalnız ve yalnız Allah O’nun Rasulü ve namaz kılan rüku etmiş haldeyken zekat veren mü’minlerdir." (Maide 5/55) - Bu ayetin nuzül sebebi hakkında bilgi verir misiniz?
Değerli kardeşimiz
Maide Suresi 55-56. Ayetler:
"Sizin dostunuz yalnız ve yalnız Allah O’nun Rasulü ve namaz kılan rüku etmiş haldeyken zekat veren mü’minlerdir."
"Her kim ki Allah’ı Rasulü’nü ve mü’minleri dost edinirse muhakkak ki galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır."
İlgili Ayetlerin Nüzul Sebebi:
Bu ayet-i kerimelerin Ubade İbnu’s-Samit Abdullah İbn Selam ve Hz. Ali haklarında nazil olduğuna dair üç ayrı rivayet vardır.
1. Atıyye ibn Sa'd'den rivayet ediliyor: el-Hâris ibnu'l-Hazrec oğullarından Ubâde ibnu's-Sâmit Rasûl-i Ekrem (asm)'e gelip:
"Ey Allah'ın elçisi benim Yahudilerden bir çok dostum var. Onların dar zamanımda bana yardım edeceklerinden de eminim. Ama ben o Yahudi dostlarımın dostluğunu terkedip Allah ve Rasûlü'ün dostluğuna dönüyorum. Ben Allah'a ve Rasûlü'ne dostluk besliyorum." dedi.
Orada bulunan Abdullah ibn Übeyy:
"Ben zamanın ilerde başımıza getirebileceği felâketlerden korkan bir adamım. Onun için daha önceki dostlarımın dostluğundan ayrılacak değilim." dedi.
Resûl-i Ekrem (asm) Abdullah ibn Übeyy'e:
"Ey Ebu'l-Hubâb Yahudilerin dostluğunu Ubâde ibnu's-Sâmit'inkine tercih ediyorsan buyur yap!.." buyurdu.
Abdullah İbn Übeyy: "Evet öyle yaptım." dedi de bunun üzerine Allah Tealâ:
"Kalblerinde bir hastalık olanların bize bir felâket gelmesinden korkuyoruz diyerek onlara koştuklarını görürsen..."e kadar olmak üzere "Ey iman edenler Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin..." âyetlerini indirdi. (Taberî age. VI 177-178; Vahidî Esbâbu'n-Nüzûl s. 136.)
Ubade İbnu’s-Samit hakkında rivayet edilen hadise İbn İshak tarafından bu ayet-i kerimelerin (Maide 7/55-56) nüzul sebebi olarak kaydedilmektedir. Oradakinden farklı olarak bu rivayette Ubade İbnu’s-Samit’in dostluklarından teberri ettiği Yahudilerin Kaynukaoğulları Yahudileri olduğu ayrıntısına da yer verilmektedir. (Taberi Câmiu'l-Beyân VI 186.)
2. Cabir ibn Abdullah ve İbn Abbas’tan bu ayet-i kerimenin Abdullah İbn Selam ve arkadaşları hakkında nazil olduğu da rivayet edilmiştir.
Buna göre Abdullah İbn Selam bir gün yanında kavminden iman eden bazı kimselerle birlikte Hz. Peygamber’e gelmişler ve:
“Ey Allah’ın elçisi bizim evlerimiz Medine’ye uzak. Ne bizimle oturan var ne konuşan. Kavmimiz Kurayza ve Nadiroğulları bizim Allah’a ve Rasulüne iman ettiğimizi onu tasdik ettiğimizi görünce bizi dışladılar; bizimle birlikte oturmamaya bizden kız alıp vermemeye ve bizimle konuşmamaya karar verdiler. Çevremizde oturup konuşabileceğimiz muaşerette bulunabileceğimiz kimse olmaması bize çok zor geliyor.” dediler.
Hz. Peygamber (asm): "Sizin dostunuz ancak Allah'tır Rasûlü'dür ve iman etmiş olanlardır." âyetini tilâvet buyurdu. (Vahidî Esbâbu'n-Nüzûl s. 137.)
Bunun üzerine Abdullah ibn Selâm: "Dost olarak Allah Rasûlü ve mü'minlerden elbette razıyız." Demiştir. (Kurtubî el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an VI 143.)
3. Suddî'den âyet-i kerimedeki "rükû etmiş haldeyken zekât veren mü'minlerdir." kısmı ile örtüştüğü için âyetin Hz. Ali hakkında nazil olduğu; rükû halindeyken yanına gelip de sadaka isteyen bir fakire parmağındaki yüzüğü almasını işaret ettiği ve rükû halinde bile tasaddukta bulunduğu rivayet edilmekteyse de (Taberî Câmiu'l-Beyân VI 186.) bu bu vasıf bütün mü'minlerin vasfı olmakla birlikte Hz. Ali'nin de evleviyyetle âyet-i kerimenin hükmüne dahil olduğu şeklinde anlaşılmalıdır.
Hz. Ali'nin rükûda iken tasaddukta bulunduğu anlatılan rivayet Râzî'de bu âyetin nüzul sebebi olduğu tasrih edilmeksizin geniş olarak anlatılıyor:
Ebu Zerr'den rivayet ediliyor ki o şöyle anlatmış:
Bir gün Allah'ın Rasûlü (asm) ile birlikte öğle namazı kıldık. Mescide bir dilenci geldi ve oradakilerden sadaka istedi fakat kimse sadaka vermedi. Dilenci ellerini göğe kaldırdı ve:
"Ey Allah'ım ben şehadet ederim ki Rasûlullah (asm)'ın mescidinde sadaka istedim ama kimse bana bir sadaka vermedi." dedi.
Hz. Ali o sırada rükûda idi. O dilenciye sağ elinin küçük parmağmdaki yüzüğü işaret etti. Dilenci de gelip onun parmağındaki yüzüğü aldı.
Hz. Ali'nin işaretini ve dilencinin yüzüğünü alıp gidişini Rasûl-i Ekrem (asm) de gördü ve:
"Ey Allah'ım kardeşim Musa senden istedi ve: 'Rabbim göğsüme inşirah ver işimde bana bir ortak ver. Kardeşim Harun'la beni kuvvetlendir...' dedi de onun hakkında vahiy indirildi; 'Senin pazunu kardeşinle kuvvetlendireceğiz ve ikinize hükümranlık vereceğiz.' buyruldu. Ey Allah'ım ben de senin peygamberin safiyyin Muhammedim. Benim sadrıma da inşirah ver işimi kolaylaştır Ailemden bana bir vezir ver Ali'yi; onunla benim sırtımı güçlendir." diye dua etti.
Ebu Zerr der ki: Allah'a yemin olsun Allah'ın Rasûlü (asm) daha duasını bitirmemişti ki Cibrîl geldi ve: Ey Muhammed oku:
"Sizin dostunuz yalnız ve yalnız Allah O'nun Rasûlü ve namaz kılan rükû etmiş haldeyken zekât veren mü'minlerdir..."
dedi. (Râzî Mefâtîhu'i-Ğayb Tahran tarihsiz XI 26.)
Hz. Ali de diğer bütün mü'minler gibi tasaddukta bulunmayı severdi ve bu âyet-i kerimenin hükmüne evleviyyetle dahildir. Ebu Zerr'den gelen bu rivayet sebebi hususileştirmekle birlikte âyetin umumu üzere bütün mü'minler hakkında genel olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır.
(bk. Bedreddin Çetiner Esbab-ı Nüzul Çağrı Yayınları: 1/319-320)
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi