Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Ahzab 33. ayet evinizde vakarlı olarak oturun demek midir?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16
Soru Detayı

- Ahzab suresi 33. ayette geçen “evlerinizde karar kılın” kısmının iki türlü okunuşu var. Bir tanesi kesreli diğeri fethalıdır hangi okunuş doğrudur?
- Aşağıdaki hadis hangi okunuşu doğruluyor?
- Hadisteki evlerinizde karar kılın kelimesi hangi kıraate göre okunmuştur?
- Taberi hangisini tercih etmiştir ve de niye tercih etmiştir?
- İlgili hadis şöyledir:
Rivayete göre Ammar Âişe (r.anha)'ya şöyle demiştir:
"Muhakkak Allah sana evinde kalıp oturmanı emretmiştir."
 Âişe ona şöyle cevap vermişti:
"Ey Ebu'l-Yakzan sen sürekli hakkı olduğu gibi söyleyen bir kimse olmaya devam ede geldin. "
 Bunun üzerine şöyle demişti:
"Senin de itirafın ile beni bu şekilde kılan Allah'a hamdolsun. "

Değerli kardeşimiz

İlgili ayette yer alan KRN fiili hem“karne” hem “kırne” olarak okunmuştur. Bunların ikisi de doğrudur.

Bu iki kıraat şeklinden “Kaf”ın fethesiyle “karne” şeklinde okumak elimizdeki Kur’an metnine uygundur ve Taberi’nin bildirdiğine göre Medine ve bir kısım Küfe âlimlerinin kıraati böyledir. (Taberi ilgili yer)

Bu şekilde okunduğu zaman manası: “Evlerinizde vakarlı olun.” şeklinde olur.

Eğer kesre ile “kırne” şeklinde okunsa manası: “Vakarlı / ağırbaşlı olarak evlerinizde durun!” şeklinde olur. (bk. Taberi Razi Kurtubi ilgili yer)

Taberi bu meksur kıraat şeklini tercih etmiştir. Çünkü vakarlı olmayı ifade etmek için bu fiilin “kırne” olarak okunması gerekir. Vekara-Yakıru’dan emir “kır”dır. Cem-i müennesi ise “kırne”dir.

Diğer okunuşta yalnız “karar kılma” manası vardır. “Vakarla karar kılma” teması yalnız “karar kılma” fehvasından daha fazla tercihe şayandır.

- Hz. Ammar’ın hadisinde bu fiil meftuh olarak “karen” şeklinde kullanılmıştır. Çünkü orada kullanılanإِنَّ اللَّهَ قَدْ أَمَرَكِ أَنْ تَقَرِّي فِي مَنْزِلِكِ” (Muhakkak ki Allah sana evinde oturmanı emretmiştir.) Arapça ifadesinde yer alan “tekarrî” fiili ayetteki ilgili emir kipinin “kırne” değil “karne” olduğunu göstermektedir. (krş. Kurtubi ilgili yer)

- Kadı Beydavi’ye göre meftuh şekli olan “karne” fiili hem vakar hem karar manasına gelir. (bk. Beydavi ilgili yer)

- İbn Kesir yalnız meftuh kalıbı söz konusu etmiş ve bunun “Evinizde karar kılın. Mescitte namaz kılmak gibi ihtiyaçlarınız dışında dışarı çıkmayın.” manasında olduğunu bildirmiştir. (İbn Kesir ilgili yer)

Not: Detaylı bilgi ve açıklama için Prof. Dr. Âdem DÖLEK Hocamızın aşağıdaki makalesini okumanızı önemle tavsiye ederiz:

Kadınların sosyal durumlarıyla ilgili olarak Kur’ān’daki “karne” fiilinin müfessirlerce yorumu 

ÖZET

Ahzāb sūresinin 33. āyetinde geçen ve kadınlarla ilgili olan “قَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ” āyetindeki “قَرْن” fiilinin Türkçe meallerde ve son zamanlarda yazılan tefsirlerde genellikle “Evlerinizde oturun” şeklinde veya buna yakın ifadelerle tercüme dildiği görülmektedir. Ancak böyle bir ifadenin “قَرْن” kelimesinin tam olarak manasını yansıtmadığı görülmüştür. Bu sebeple de bu fiilin ifade ettiği mananın ve kadınların sosyal durumları açısından daha iyi anlaşılması için Türkçe yazılan birçok meāle geçmişten günümüze kadar telif edilen Arapça Türkçe birçok tefsire ve i‘rābu’l-Kur’ān ile ilgili eserlere müracaat edildi.

Böylece bu çalışmada söz konusu fiilin müfessirler tarafından nasıl anladıkları ortaya konmaya çalışıldı.

GİRİŞ

Kur’ān’ın 33. sūresi Ahzāb sūresidir. Bu sūrenin 33. āyeti de “وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ /Evlerinizde kararlı olun” ifadesiyle başlamaktadır. Hz. Peygamber’in hanımlarına hitabeden āyetin bu kısmının Türkçe yazılmış birçok meāl ve tefsirde “Evlerinizde oturun” şeklinde çevirisinin yapıldığı görülmektedir. Esas itibariylebu emir “Sebeb-i nüzulü husūsī ahkāmı umūmī” kāidesince Hz. Peygamber’in hanımlarının (müminlerin annelerinin) şahıslarında bütün mümine hanımlar için de geçerli bir emirdir. Ancak bu emrin nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde farklı yorumlar bulunmaktadır. Çünkü “Evlerinizde oturun” şeklindeki bir çeviri ve kadınların evlerinde “oturmaları” emri birçok inanan kadınları da biraz rahatsız etmekte ya da bundan rahatsız olmaktadırlar. Hele feministleri ve feminizme meyledenleri oldukça rahatsız ettiği bir gerçektir. Zira kadınlar evlerinde sadece oturmak için yaratılmamışlardır. Günümüzde de ekseriyet itibariyle kadınlar da evlerinde oturmak istememektedirler. Oturmak isteyenler olsa da çevre baskısı onlara müsaade etmemektedir. Çünkü evlerinde oturan kadınlar hüsn-ü kabul görmeyen elinden bir iş gelmeyen tüketici beceriksiz yeteneksiz fertler olarak nitelendirilmektedir.“Evlerinizde oturun” ifadesi ise evlerinizde oturup sürekli dizi izleyin manasına hiç gelmemektedir.

Bu durum bizi āyette geçen “قَرْنَ” emir fiilinin manası üzerinde düşünmeye ve araştırmaya sevketti. “قَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ” ifadesindeki “قَرْنَ” emri gerçekten sadece “oturma”yı mı emrediyor? Yoksa birileri bu kelimeye “oturun”manasını verip sonraki gelenler de aynı manayı nakledip gittiler mi? Evde oturmaktan maksat nedir? Bu konu üzerinde biraz derinlemesine bir araştırma yapmak istedik ve elde ettiğimiz bilgileri okuyucularımızla paylaşmak istiyoruz.

Araştırma yapılırken önce Türkçe yazılan meāllere ilk dönemlerden itibaren kronolojik olarak yazılan temel tefsirlere müracaat edildi ve arkasından da “قَرْنَ” kelimesinin manası üzerinde durulmaya çalışıldı.

MEĀLLERDE VERİLEN MĀNĀLAR

Türkçe yazılan meāllere bakıldığında “قَرْنَ” kelimesinin “oturun” şeklinde meāllendirildiği görülmektedir. Ancak bu kelimenin manası araştırıldığında Arapçada “oturmak” manasına gelen “إِجْلِسْنَ- أُقْعُدْنَ” manasında olmadığı görülmektedir. O zaman nasıl anlamlıyız ya da nasıl düşünmeliyiz? Önce meāllere bir göz atalım:

1. Hasan Basri Çantay Kur’ān-ı Hakīm ve Meāl-i Kerim isimli eserinde “(vakar ile) evlerinizde oturun” şeklinde çevirisini yapmıştır[1].

“قَرْنَ”emir kipi “وَقَرَ / vakara” kelimesinden türetilmiş bir emir olunca esas itibariyle bu fiilin aslında “vakar” manası olduğu için parantez ile belirtmeye gerek olmadığı kanaatindeyiz. “Saygınlığınızı vakārınızı evlerinizde koruyun” şeklinde çevirmek daha uygun gözükmektedir.

2. Hayrat Neşriyat’ın yayınladığı Kur’ān-ı Kerim ve Muhtasar Meāli’nde ”Evlerinizde (vakarlarınızla) oturun”[2] şeklinde çevirisi yapılmıştır. Öncekinden hiçbir farkı yoktur sadece “vakar” kelimesinin tehiri söz konusudur.

3. Diyanet İşleri Başkanlığının yayınladığı Kur’an-ı Kerim Meāli’nde “Evlerinizde oturun” şeklinde meāl verilmiştir.[3]

4. Türkiye Diyanet Vakfının yayınladığı Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meāli’nde “Evlerinizde oturun” şeklinde meāl verilmiştir.[4] Bu iki meālde de cümle aynıdır.

5. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Hak Dini Kur’ān Dili isimli tefsirinde āyetin meālini verirken “Vakarlarınızla evlerinizde durun” şeklinde mana vermiştir[5].

6. Mehmet Yaşar Kandemir Halit Zavalsız ve Ümit Şimşek’in hazırladıkları Āyet ve Hadislerle Kur’ān-ı Kerim Meāli’nde “Evlerinizde ağırbaşlılıkla oturun” şeklinde çevirisi yapılmıştır.[6]

7. Hasan Tahsin Feyizli Feyzu’l-Furkan Kur’ān-ı Kerim ve Açıklamalı Meāli isimli meālinde āyeti “(Çoğu zaman vakarla) evlerinizde oturun” şeklinde çevirmiştir.[7]

Āyette “çoğu zaman”ı ifade edecek her hangi bir kelime bulunmamaktadır. Bunu anlamak biraz zor gözükmektedir.

8. Ahmed Davudoğlu’nun “Kur’ān-ı Kerim ve İzahlı Meāli” isimli eserinde de āyet şöyle tercüme edilmiştir: “Evlerinizde oturun”[8].

9. Hüseyin Atay ve Yaşar Kutluay tarafından yazılan ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından da yayınlanan meālde ayetin “Evlerinizde oturun” şeklinde çevirisi yapılmıştır.[9]

10. Mahmud Ustaosmanoğlu “Kur’ān-ı Mecid ve Tefsirli Meāl-i Ālīsi” isimli meālinde āyeti “(Ey Peygamber hanımları! Zaruri bir ihtiyacınız olmadığı sürece) evlerinizde karar kılın!”[10]şeklinde tercüme etmiştir. Parantez içindeki kısımāyette yoktur.

11- Ali Özek’inde içinde bulunduğu bir heyet tarafından hazırlanan Kur’ān-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meāli isimli meālde “Evlerinizde oturun…” şeklinde tercüme edilmiştir[11].

MÜFESSİRLERİN AÇIKLAMALARI

Örnek kabilinden verdiğimiz meāllerden sonra bir de vefat tarihi sırasına göre müfessirlerin açıklamalarına göz atalım:

İbnu Ebī Zemenīn

Muhammed İbnu Abdillah b.Ebī Zemenīn(v.299/911) Tefsiru’l-Kur’āni’l-Azīz isimli eserinde “karne/” kelimesini “karar” kökünden “karne/” şeklinde “vekūr” kökünden de “kırne” şeklinde değerlendirir.[12] Böylece “evlerinizde vakarlı ve kararlı olun” manasında değerlendirildiği anlaşılmaktadır.

Taberī

Ebū Cafer Muhammed b. Cerīr et-Taberī (v.310/922) “قَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ” āyetindeki “قرن” kelimesini şöyle açıklar: “قرن” kelimesini kıraat imam Āsım[13] ve imam Nāfi’[14] “karne” şeklinde Basra ve Kūfe kıraat ehli de “kırne” şeklinde okumuşlardır. Taberī de bu okuyuş tarzını tercih etmektedir. Bu durumda bu kelime “vekara” fiilinin emri olmuş olur tıpkı “vezene”nin emri “zin” “vaade-yeıdu-ıd / وعد يعد عد” geldiği gibi. “karar” kelimesinden emir yapıldığında ise “ikrır” gelir. Bu durumda aynu’l-fiili hazfedilerek harekesi fāü’l-fiiline verilir böylece baştaki elife gerek kalmaz yine “kırne”olur. Bir illete binaen “zalelne/ظللن”nin “zalne/ظلن”“ahsestü/احسستُ”nün “ahestü” okunduğu gibi bu da “karne” şeklinde fetha ile okunur. “Yenhıtne mine’l-cebel” ifadesinde olduğu gibi ki bunun aslı “yenhatıtne”dir. “Hatta/حَطَّ” fiili infial babına nakledilerek okunmaktadır (dağdan iniyorlar demektir). Bunun aynu’l-fiili hazfedilince “yenhıtne/ينحطن” şeklinde okunmaktadır[15].

“Kırne” okunduğun da mana “كُنّ أهْلَ وَقَارٍ و سَكِينةٍ/Evlerinizde vakar ve sekinet ehli olun”demektir şeklinde açıklar[16].

Zemahşerī

CarullahMahmūd b. Ömer ez-Zemahşerī(v.538/1143) “/karne” kelimesinin “vekara”dan ya da “karra”dan veyahut kārra kelimesinden olduğunu söyler “kārra”dan olduğunda “toplanma” manasına gelmektedir.[17] Zemahşerī’nin görüşünü Ebū Hayyan (v. 745/1344/’ında aynen teyit etmektedir.[18] Buna göre de “/karne” ifadesi “Evlerinizde kararlı ve vakarlı olun evlerimizde toplanın” manalarında kullanıldığını anlatmaktadır.

İbnu Atiyye

Abdulhak b. Gālib b. el-Atıyye el-Endelüsī (546/1151) el-Muharraru’l-Vecīz isimli tefsirinde şöyle açıklar: Cumhur “قرن /kırne” şeklinde okumuşlardır. Āsım ve Nāfi’ “قرن /karne” şeklinde okumuşlardır. Birinci görüşe göre “vakara”dan “قرن /kırne” gelir ve “vakār” kökünden türemiş olmaktadır. İkinci görüşe göre ise “karār” kökünden türemiş olup “akrarne” şeklinde gelir “rā”nın harekesi “kāf”a verilir hemze hazfedilir ve “rā”nın biri de tahfif için hazfedilir “قَرْنَ /karne” kalır. Böylece Allah Peygamberin hanımlarına evlerine bağlı kalmalarını/mülāzemetlerini emretmiş ve teberrücü yasaklamıştır. Es-Sa‘lebī ve başkalarının naklettiğine göre Āişe (r.anhā) bu āyeti okuduğunda öyle ağlardı ki başörtüsü ıslanırdı. Yine Sevde’ye ‘Niçin diğer kardeşlerinin (yani Rasūlüllah’ın diğer eşlerinin) yaptığı gibi sen de haccetmiyorsun umre yapmıyorsun?’ denildiğinde o da: Hac da yaptım umre de. Rasūlüllah (s.a.v.) bana evimde kararlı olmamı emretti diye cevap vermiştir. Rāvinin ‘Vallahi Sevde cenazesi çıkıncaya kadar evinden dışarı çıkmadı dediğini söyler.[19]

İbnu’l-Cevzī

İbnu’l-Cevzī (v.597/) Zādü’l-Mesīr fī İlmi’t-Tefsīr isimli eserinde “قَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ” ifadesini açıklarken müfessirler bu ifadenin manasında “Peygamber hanımlarının evlerinde vakarlı ve sükūnet içerisinde olmalarına emirdir” demişlerdir der.[20]

Rāzī

Razī(v.604/1207) “” āyetindeki bu emrin “karar” kökünden olduğunu söyler “vakar” kelimesindengeldiğinin söylendiğine de işaret eder.[21]Bu açıklamaya göre “/karne” kelimesi “kararlı ve vakarlı” olmayı ifade etmektedir.

Hāzin

Ebu’l-Hasen Alāuddin Ali b. Muhammed (v.741/1341) Lübābu’t-Te’vīl ve Meāni’l-t-Tenzīl isimli tefsirinde “” ifādesini “/ evlerinize bağlı kalın” şeklinde tefsir etmekte ve “vakār” kökünden “evlerinizde ehl-i vakar ve ehl-i sükūn olun” manasında emir olduğunun belirtildiğini söyler.[22]

Kurtubī

Muhammed b. Ahmedb. Ebī Bekir el-Kurtubī (v.671/671) “” āyetiyle Allah Nebi’nin hanımlarına evlerine bağlı kalmalarını (mülāzemetü büyūtihinne) emretmiş olmakla birlikte mana itibariyle diğer (Müslüman) kadınlar da bu emre dāhildir. Bu şayet tüm kadınları içine alacak şekilde vārid olan bir delil olmazsa o zaman şeriat nasıl tüm kadınların evlerine bağlı kalmalarını ihtiva edecek ve zaruret olmaksızın evlerinden çıkmalarını engelleyecek?Allah Teālā Nebinin hanımlarına evlerine bağlı kalmalarını emretmekte ve teşrifenonlarahitapta bulunmaktadır der.[23]

İbnu Kesīr

Ebu’l-Fidāİsmāilİbnu Kesīr(v.774/1372) de “” ifadesini “/ evlerinize bağlı kalın ve ihtiyaç olmaksızın dışarı çıkmayın” şeklinde tefsir eder ve Bezzār’ın (v.292/904) Hz. Enes’ten rivayet ettiği “Kadınlar (dan bir grup) Rasūlüllaha geldi ve ‘Ey Allah’ın Rasūlü! Erkekler fazileti ve Allah yolunda cihad sevabını alıp götürdüler bizi de Allah yolunda cihad edenlerin mertebesine eriştirecek bir amelimiz yok mu?’ dediler. Rasülüllah da: ‘من قعد -او كلمة نحوها- منكن في بيتها فإنها تدرك عمل المجاهد في سبيل الله Sizden kim evinde oturursa(veya buna benzer bir kelime kullandı) o Allah yolunda cihad eden kişinin ameline ulaşır.’ buyurdu”[24] hadisini kaydeder[25]. Akabinde de “Kadın avrettir evinden çıktığında şeytan onu cazibeli gösterir (erkeği ona baktırır) kadının Rabbine en yakın olduğu zamanı evinin en ücra yerinde olduğu zamandır./المرأة عورة فإذا خرجت استشرفها الشيطان وأقرب ما تكون مِنْ وَجْهِربها وهي في قعر بيتها” [26] hadīsini nakleder[27].

Suyūtī

Celāleddin es-Suyūtī (v.911/1505) Celāleyn isimli tefsirinde “” fiilini “karar” kökünden “rā”nın fetha ya da esresiyle okunan şekliyle değerlendirir. “Karartü” veya “karirtü” gibi.[28] Böylece kararlı olmak manasını vurgulamıştır.[29]

Yine Suyūtī ed-Dürru’l-Mensūr isimli tefsirinde de şöyle açıklama yapar: Muhammed b. Sīrīn (v.110/729) anlatıyor: Hz. Sevde’ye “Ne oluyor da diğer mümine kardeşlerin gibi hac ve umre yapmıyorsun?” denildiğinde Hz. Sevde:“Allah bana evimde kararlı olmamı emretti vallahi ölünceye kadar evimden çıkmam” diye cevap vermiştir. Rāvi de “Vallāhi Sevde de cenazesi çıkıncaya kadar evinden çıkmadı” der.[30]

Mesrūk (v.63/683) anlatıyor: Aişe “” āyetini okuduğu zaman öyle ağlardı ki başörtüsü ıslanırdı.[31]

Ebū Hureyre’nin naklettiğine göre Rasūlüllah (s.a.v.) Vedā Haccında eşlerine “Bundan sonra yeriniz evlerinizde hasrınızın üzeridir.” buyurmuştur. Rāvī der ki Zeyneb bintuCahş ile Sevde’nin dışındaki eşleri hac yaptılar. Bu ikisi ise “Biz bunu Rasūlüllah’tan duyduktan sonra hiçbir canlı bizi hareket ettiremez” derlerdi.[32]

Ālūsī

Şihabuddin Mahmud el-Ālūsī (v.1270/1860) “قَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ” āyetini ملازمة البيوت evlere bağlılık olarak açıklar.[33]

Hz. Aişe Cemel vakasına katılıp da “وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ” āyetini okuyunca öylesine ağlamış ki başörtüsü ıslanmıştır ve Cemel vakasına katılmasından dolayı son derece pişman olmuştur[34].

Kāsımī

Kāsımī (v.1029) Mehāsinü’t-Te’vīl isimli tefsirinde ilgili ayeti açıklarken “قَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ” ifadesini “/اسكنّ ولا تخرحن منها / evlerinizde sekīnet içerisinde olun ve evlerinizden çıkmayın” şeklinde açıklamıştır.[35]

Merāğī

Ahmed Mustafa el- Merāğī (v.1952) “karne/قَرْنَ” kelimesine “التزمن بيوتكن ولا تخرجن لغير حاجة Evlerinize bağlı kalın ihtiyaç olmaksızın dışarı çıkmayın” şeklinde mana verir ve bu emrin hem Hz. Peygamber’in hanımları hem de diğer Müslüman kadınlar için geçerli olduğunu belirtir.[36]

Mevdūdī

Ebu’l-A’lā el-Mevdūdī (v.1979) “قَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ” ifadesini şöyle açıklar “قَرْنَ” kelimesi eğer “karar” kelimesinden ise “الزمن بيوتكن” manasınadır. Eğer “vakar” kelimesinden ise o zaman mana “Evlerinizde sekīnet ve hilm içerisinde vakarla yaşayın / عشن في بيوتكن في سكينة وحلم و رزانة demektir. Her iki manada da ev kadının asıl işinin yeridir. Bu durumda kadınların bu devlerine bağlı kalmaları ve bu buradaki görevlerini vakar ve sekīnet içerisinde yerine getirmeleri gerekir. Sadece zaruri ihtiyaçlarını karşılamaları için dışarı çıkabilirler demektir. Āyetin lafzı oldukça açıktır hadīslerde bunu daha fazla izah etmektedir.[37]

Bu konuda Rasūlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kadın avrettir evinden çıktığında şeytan onu cazibeli gösterir (erkeği ona baktırır) kadının Rabbine en yakın olduğu zamanı evinin en ücra yerinde olduğu zamandır./ المرأة عورة فإذا خرجت استشرفها الشيطان وأقرب ما تكون من ربها إذا هي في قعر بيتها” şeklinde nakletmiştir.[38] Yani şeytan onu erkeklere ziynetli gösterir. Bu sebeple de şeytan erkeği yoldan çıkarır ya da kadınla erkeği iğva eder. Buradaki şeytandan kastedilenin insī şeytanın olabileceği de ifade edilmiştir[39]. Tirmizī de hadīsi kısaca şöyle nakleder: “Kadın avrettir evinden çıktığında şeytan onu cazibeli gösterir (erkeği ona baktırır) / المرأة عورة فإذا خرجت استشرفها الشيطان[40].

Birgün ashāb-ı kiramdan Esmā bintu Yezīd el-Ensāriyye etrafında toplanan hanımlar kendisini Allāh Rasūlü’ne elçi olarak göndermek istediklerini söylemişler ve onu kendilerine sözcü seçmişlerdi. Esmā şāirāne duygulara sahip yerinde ve güzel konuşan akıllı bir hanımdı. Rasūlüllāh (s.a.v.)’in huzūruna çıktığında Efendimize derin bir saygı içerisinde ve tatlı bir ifāde ile şunları söyledi:

“Anam babam sana fedā olsun ey Allāh’ın Rasūlü! Ben kadınlar tarafından elçi olarak gönderildim. Hak Teālā Hazretleri Seni bütün erkeklere ve kadınlara Peygamber olarak göndermiştir. Biz kadınlar sana ve senin Rabbine īmān ettik. Lākin biz evlere kapanıp kalıyoruz. Beylerimizin cinsī isteklerini tatmin edip çocuk yetiştiriyoruz. Siz ise cumā namazları kılmak cāmilere ve cemāate gitmek hastaları ziyāret etmek cenāze namazı kılmak hac üstüne hac yapmak daha da önemlisi Allāh yolunda muhārebe ve cihād etmek gibi fazīletlerle bizden üstün oluyorsunuz. Ancak siz hac umre yapmak ve kāfirlerle mücāhede etmek üzere evinizden çıktığınız vakitlerde biz sizin māllarınızı koruyor iplik eğirip elbiselerinizi dokuyor ve çocuklarınızı yetiştiriyoruz. O hālde bizler de o hayır ve sevaplı işlerin ecirlerinde sizlere ortak olur muyuz yā Rasūlallāh?” Peygamber Efendimiz Esmā’nın bu sözlerini dinledikten sonra yanlarında bulunan ashābına dönerek:

“Siz hiç din işlerinde soru soran bir kadından bundan daha güzel sözler işittiniz mi?” buyurdu. Onlar da:

“Ey Allāh’ın Rasūlü! Biz bir kadının böyle güzel ifādelere sahip olabilmesine ihtimāl vermezdik!” dediler. Rasūl-i Ekrem tekrar ona hitāp ederek:

“Ey kadın! Şunu iyice anla ve seni gönderen kadınlara da bildir ki: Birinizin kocası ile iyi geçinip kocasının hoşnutluğunu kazanması ve onun uygun gördüklerine uyması fazīletlerin hepsine muādil (eşit) olur.” buyurdu.

Esmā bu cevabı alınca sevincinden tehlil getirerek (lā ilahe illallah diyerek) ve tekbir getirerek (Allahu Ekber diyerek) geri döndü[41].

Enes b. Mālik (r.a.) naklediyor: “Kadınlar Rasūlüllah (s.a.v.)’e geldiler ve: “Ey Allah’ın Rasūlü! Erkekler sevapları ve cihad sevabını alıp gittiler. Bize de bir amel emret ki Allah yolunda cihad sevabına kavuşalım.” dediler. Rasūlüllah (s.a.v.) de: “Sizden birinizin evinde çektiği meşakkat onu Allah yolunda cihad eden kişinin ameline eriştirir.” buyurdu[42]. Bir başka rivāyette de “Sizden biriniz evlerinde oturursa (veya buna benzer bir kelime kullandı) onu Allah yolunda cihad edenlerin amellerinin sevablarına ulaştırır.” şeklinde geçmektedir. Buradaki kelimenin kullanımındaki tereddüt rāvinin tereddüdüdür.[43]

İsmail Hakkı

İsmail Hakkı (v.1137 h.) Tefsīru Rūhı’l-Beyan isimli tefsirinde “”yi “/ Ey Peygamber hanımları! Evlerinize bağlı kalın ve meskenlerinizde sabit olun” şeklinde açıklamakta ve “Her ne kadar bu Peygamberin hanımlarına emir ise de diğer Müslüman kadınlar da buna dāhildirler” diyerek şunu nakleder: Sevde bintu Zem’a ki ezvāc-ı tāhirāttandır cenazesi evinden çıkıncaya kadar ne namaz kılmak (mescide gitmek) ne de hac ve umre yapmak için bile odasının kapısına dahi çıkmamıştır. Ömer zamanında kendisine hac ve umre yapmak için niçin çıkmadığı sorulduğunda ‘Bize “” āyeti nāzil oldu’ demiştir.[44]

İbnu Āşūr

Muhammed et-Tāhir İbnu Āşūr (v.1973) kadınların evlerinde kararlı olmalarının ibadet olduğunu söylemektedir.[45]

Muhammed el-Emin b. Abdillah el-Herarī

Muhammed el-Emin b. Abdillah el-Herarī (v.1429/2008) Tefsīru Hadāikı’r-Ravhı ve’r-Reyhan fī Ravābī Ulūmi’l-Kur’ān isimli eserinde mezkūr āyeti “Ey Peygamber hanımları! Evlerinize bağlı kalın evlerinizde sābit olun ihtiyaç olmaksızın dışarı çıkmayınاِلْزَمْنَ يا نساءَ النبيِّ بُيُوتَكُنَّ وَاثْبُتْنَ فِي مَسَاكِنُكُنّ فَلا تَخْرُجْنَ لِغَيْرِ حاجَةٍ şeklinde manalandırmaktadır. “Karne” kelimesi “vakar” kelimesindendir denilmiştir. Bu durumda “Ehl-i vakar ve sükūn sahibi olun demektir ve bu emir her ne kadar Peygamberin hanımlarına ise de bu emre diğer Müslüman kadınlar da dāhildir” der.[46]

Hz. Peygamber’in vefatından sonra evinden dışarı çıkmayan Sevde validemize niçin çıkmadığı sorulduğunda bu āyeti okmuş ve “Kadınların mescidlerinin en hayırlısı evlerinin köşesidir”[47] hadīsini nakletmiştir[48].

Vehbe Zuhaylī

Vehbe Zuhaylī “” kelimesini “/ Evlerinizde sabit olun ve meşru bir ihtiyaç olmaksızın dışarıya çok çıkmayın” şeklinde açıklar.[49]

Şaʻrāvī

Şaʻrāvī de “karne/ قَرْنَ” kelimesini “ilzemne/evlerinize bağlı kalın ve fazla dışarı çıkmayın” şeklinde açıklamış ve buradaki emrin bütün kadınlar için bir edep olduğunu belirtmiştir.[50]

Sābūnī

Muhammed Ali es-Sābūnī Safvetu’t-Tefāsir isimli eserinde “قَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ” yi “اِلْزَمْنَ بُيُوتَكُنَّ وَلاَ تَخْرُجْنَ لِغَيْرِ حاجَةٍ evlerinize bağlı kalın ihtiyaç olmaksızın dışarı çıkmayın” şeklinde açıklamaktadır.[51]

Elmalılı

Elmalılı M. Hamdi Yazır da bu āyeti tefsir ederken şöyle der:

Hem evlerinizde oturun/” emr-i hāzır cem-i müennes olup aslı “”dir “” gibi yani evlerinizde karar edin ve evvelki cahiliyet çıkışı gibi çıkmayın yani İslām’dan evvelki cahiliyet ādeti gibi süslerini göstererek ve görünmek için kırıtarak çıkmayın. Bu āyet bu emir ve nehiy ile Rasūlüllahın zevcelerine yalnız tesettürü değil bilhassa hıdri yani yabancı erkeğe görünmemek demek olan muhadderliği dahi vācib kılmıştır. Diğer İslām kadınları için tesettür vacip ise de hıdır vacib değil müstehabdır. Bütün İslām kadınlarının da Peygamberin zevcelerinin siyret ve ahlākını nümūne ittihaz etmeleri elbette bir hakları ve şerefleridir.”[52]

Said Havva

Said Havva’nın el-Esas fi’t-Tefsīr isimli eseri Türkçeye çevrilirken āyet “ ‘Evlerinizde oturun’ ihtiyacınız olmadıkça dışarıya çıkmayın” şeklinde tercüme dilmiştir.[53]

Seyyid Kutub

Seyyid Kutub (v.1966) Fī Zılāli’l-Kur’ān isimli tefsirinde ilgili āyeti tefsir ederken şöyle der: “ vekarayekıru/ fiilindendir ağır başlılık ve istikrar. Bu İlāhī emir müminlerin analarının eve kapanıp dışarı asla çıkmamaları anlamına gelmez. Bu ancak onların yaşayacakları yerde asıl olan mekānın ‘ev’ olduğunu ince bir uslūb ile işaretlemektedir. Evet ev; meskendir karargāhtır Evin haricinde bulunmaları ise istisnā nev’indendir geçicidir. Orada uzun uzadıya kalıp oturmazlar Bir iş için bir ihtiyaç için çıkmışlardır. İhtiyaçları nisbetinde kalır işleri biter bitmez yuvalarına dönerler.

Ev kadının yeri ve yuvasıdır. Kadın bu yuvada Allah’ın iradesine uygun aslī hüviyet ve hakikati içinde kendini bulur. Çirkinleşmemiş yoldan sapmamış batağa batmamış ve Yüce Yaratıcının -onun tabiatına uygun olarak- tayin ettiği vazifenin haricine çıkıp didinip durmamış olarak bulur kendini…

İslām aile yuvasına gerekli havayı sağlamak ve içindeki yavruların en iyi vasıfta yetişmelerini temin etmek için geçimi erkeğin omzuna yüklemiştir. Çoluk çocuğunun geçimini temine çalışmak aile reisi olan erkeğe farz kılınmıştır. Henüz tüyü bitmemiş taze yavrularına kalp huzuru ile sükūn ve emniyet içinde- bakıp yetiştirmek için çaba sarf etmek zaman harcamak anaya aittir. Bu imkāna sahip olan ana evi düzenleyecek yuvaya güzel koku ve ferahlık getirecektir

Kazanç peşinde koşup yorulan işinin ağırlığı altında bunalıp kalan belirli mesāī saatlerine bağlı olarak çalışmak suretiyle takatten kesilen kadın… Böyle bir kadının toplumca özlemi çekilen tatlı havayı ve güzel kokuyu eve bahşetmesi mümkün değildir elbette. Evinin haricinde çalışan kadınların evlerinde otel ve han havasından başka bir şey bulunmaz. İdeal evde hissedilen o tatlı kokuya o biçim evlerde rastlanmaz. Evin hakikatini ancak ev hanımı kadın meydana getirir. Evin mis gibi kokusunu ancak öyle olan hanımlar sağlar. Evinde görülen sevgi şefkat tezahürlerini de vasıflı analar temin eder. Bütün vaktini güç ve takatini ev haricindeki işde harcayıp tüketen bir kadın bir zevce veya bir ana o eve ağırlık ve bezginlikten başka bir hayır getirmez.

Kadının çalışmak için evden çıkması o yuva için çok üzücü bir hādisedir. Zaruret olursa bir şey denemez. Ortada böyle bir mecburiyet yokken –çalışabilecek imkāna sahip erkekler mevcutken- kadın çalışmaya zorlanırsa bu geri kalmış olan şer ve dalālet asırlarında ruhlara vicdan ve akıllara musallat olmuş kötü bir zihniyetten başka bir şey değildir…”[54]

Ğassan  Hamdun

Gassan  Hamdun Tefsīrun min Nesemāti’l-Kur’ān isimli eserinde “قَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ” yi