Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Cahiliye şiirinin çok basit olduğuna ne dersiniz?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16
Soru Detayı

- Cahiliye şiirinin çok basit olduğunu söyleyerek Kur'an'ın yüksekliğini anlamak için o şiirlerin yeterli olmadığını iddia edenler var. Bunlara ne dersiniz?

Değerli kardeşimiz

- Hani “Şam’da binite binip merdivenle dama çıktığını.” söyleyen adama demişler ya!: “Şam uzak ama diğerleri..! İşte binit işte merdiven işte dam! Buyurun bakalım çıkın da görelim!”

“Cahiliye şiirleri diyelim ki çok basit idi... İşte modern şiirleriniz işte Kur’an... Buyurun Kur’an’ın i’caz damına çıkın da görelim!”

- Cahiliye dönemi şiirlerini tenkit edenler özellikle muhtevasının basitliğinden şikayet ederler. Yoksa genel olarak onların edebi yönlerini belagatlarını sanat değerlerini inkâr etmek ya bir hamakatin veya art niyetli bir hezeyan-ı küfrinin işaretidir. Başta muallekat-ı saba denilen eşsiz şiirlerin şairlerinden Müslüman olmuş Kâb b. Züheyr olmak üzere Hz. Hassan Hz. Abdullah b. Ravaha sonra bu edebiyatın zirvesinde olan Zemahşerî Sekkakî Abdulkahir Cürcanî Bakıllanî -çağımızın en önde edebiyatçılarından biri kabul edilen Mahmud Akkad Mustafa Sadık er-Rafiî gibi yüz binlerce uzmanın açıklamalarına kulak asmamak gibi bir vurdumduymazlıktır.

- İmam Şafii’nin İslam hukuku alanında olduğu gibi şiir ve Arap edebiyatı konusunda da zirvede olan bir şahsiyet olduğunda hiç şüphe yoktur. Kendisi bir şiirinde mealen “Eğer alimler için şiirin biraz küçültücü bir yanı olmasaydı / Ben Lebid’den daha şair olurdum.” demektedir. Bu ifade de -sonradan Müslüman olmuş- Cahiliye devrinin dev bir şairinin övüldüğünü anlamak zor değildir. Demek ki İmam Şafii cahiliye şiirlerinin edebi güzelliğini itiraf etmektedir. Acaba bunlar İmam Şafii’den daha mı bilgili daha mı edebiyatçı daha mı şairdir! Gülerler adama!

- Bununla beraber Kur’an’da özellikle şairlere karşı bir meydan okuma yoktur. Bilakis Edebiyatın her türünü ilmin her çeşidini malzeme olarak kullanan insanları ve cinleri Kur’an’ın bir benzerini hatta en küçük bir suresinin bir benzerini yapmaya davet ediyor ve bu davetinin kıyamete kadar geçerli olduğunu ilan ediyor.

On beş asırdan beri bu çağrıyı duyan ve Kur’an’a karşı düşmanlıkları bu cahillerin düşmanlığından çok daha fazla olduğu halde şimdiye kadar onlardan hiç kimse  bu çağrıya cevap verememiştir.

- Kur’an’ın indiği devirde genel olarak var olan bilgilerin düzeyleri düşük seviyedeydi.

Arap yarımadasında en ziyade revaçta olan dört şey idi:

Birincisi: Belâgat ve fesahat.

İkincisi: Şiir ve hitabet.

Üçüncüsü: Kâhinlik ve gaipten haber vermek.

Dördüncüsü: Geçmiş zamana ait olaylar ve varlıkla ilgili ontolojik bilgiler.

İşte Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan geldiği zaman bu dört nevi malûmat sahiplerini karşısında buldu ve bunlara  karşı meydan okudu.

Başta ehl-i belâgata birden diz çöktürdü; hayretle Kur'ân'ı dinlediler.

Sonra şiir ve hitabet erbabına yani muntazam nutuk okuyan ve güzel şiir söyleyenlere karşı öyle bir hayret verdi ki parmaklarını ısırttı. Altınla yazılan en güzel şiirlerini ve Kâbeduvarlarına medar-ı iftihar için asılan meşhur Muallâkat-ı Seb'alarını indirtti kıymetten düşürdü.

Sonra   gaipten haber veren kâhinleri ve sihirbazları susturdu. Onların gaybî haberlerini onlara unutturdu. Cinnîlerini tard ettirdi. Kâhinliğe hâtime çektirdi.

Ayrıca geçmiş milletlerin kıssalarını ve ontolojik hadiselerin durumuna vakıf olanları hurafelerden ve yalandan kurtarıp onlara gerçekleri ders verdi.

İşte bu dört tabaka Kur'ân'a karşı kemâl-i hayret ve hürmetle onun önüne diz çökerek şakirt oldular. Hiçbirisi hiçbir vakit bir tek sûreyle bile muarazaya kalkışamadı.

 Eğer böyle  bir  muaraza olsaydı herhalde tarihlere kitaplara şâşaalı bir surette geçecekti. İşte meydanda bütün tarihler kitaplar; hiçbirisinde Müseylime-i Kezzâbın birkaç fıkrasından başka bir şey yoktur. Oysa   Kur'ân-ı Hakîm yirmi üç sene mütemadiyen inkârcıların damarlarına dokunduracak ve inatlarını tahrik edecek bir tarzda meydan okudu.(bk. Mektubat On Dokuzuncu Mektup On Sekizinci İşaret). Ve yaklaşık bin beş yüz yıldır bu manevî meydan okuyuşu devam etmekte ve Kur’an-ı Hakim galibiyetini devam ettirmektedir. Ve bu hâkimiyet kıyamete kadar da devam edecektir.

İlave bilgiler için tıklayınız: 

Kur'an’ın mucizelik yönleri kırk tanedir deniliyor; bunu nasıl anlamak gerekir?

Bediüzzaman Said Nursi Düşüncesinde İ'caz-ı Kur'an ve İ'caz Yönleri.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi