Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kıyamet ve yeniden dirilmeyle ilgili niye çok sure ve ayet var?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16
Soru Detayı

- Kur'an-ı Kerim'de kıyamet olayıyla ilgili birçok kısa sure var. Sorum şu:
Acaba bu olayla ilgili niye bu kadar çok sure var?

Değerli kardeşimiz

Haşir ve kıyamet Kur’an’ın asıl maksatlarından biridir.

Kur'ân-ı Kerim'in bütün dünya dinlerinin ilahî veya gayr-ı ilahî kitaplarından farklı olan yönlerinin başında âhiretle alakalı meselelere geniş yer vermesi gelir. Bunun en önemli nedeni Ahiret konusunun Kur'ân'ın asıl maksatlarından biri olmasıdır.

Âhiret konusu bütün müfessirlerin ittifakıyla Kur'an'ın asıl maksatlarından birisi olarak kabul edilmiştir.

Kur'an-Kerim'in asıl maksatları esas mevzuları hakkında değişik tasnifler(1) bulunsa da pek çok tasnifte aynı zamanda Peygamber Efendimiz (asm)'in Mekke dönemindeki tebliğinin de temelini teşkil eden (2) şu üç maksat vardır: Tevhid nübüvvet/peygamberlik ve âhiret.

Gazalî mühimmâtu'l-Kur'ân olarak isimlendirdiği Kur'ân'ın asıl maksatlarının Allah'ı tanıma âhireti tanıma sırat-ı mustakimi tanıma olduğunu ifâde etmekte ve Kur'ân'daki diğer meselelerin ise bunlara tabi olduğunu söylemektedir. (3) 

Müfessir Razi bu üç asl'ın Kur'an âyetlerinde birbirinden ayrılmadığını birbirlerini takib ettiklerini birinin zikrinden sonra diğer ikisinin ikisinin zikrinden sonra diğerinin zikrolunduğunu söylüyor. (4)

Yine Razi'nin ifâdesiyle Kur'an'ın bütününde maksûd gâye; tevhid nübüvvet ve ahreti anlatmaktır. Kıssalar ise darb-ı mesel kabilinden bu asılları gerçekleştirmek için zikrolunmuştur. (5) Razi bu üç asl'a çoğu yerde dördüncü olarak kaza ve kaderi de ilave etmiştir. (6)

Bediüzzaman bu üç asl'a adaleti ilave etmiş bazen haşr yerine haşr-ı cismânî   adalet yerine de ibadet ve adalet tabirlerini kullanmıştır. O'na göre Kur'an-ı Kerim'de bu maksatlardan başka zikrolunan kâinat konusu ise istitradî olup san'atın intizamıyla Sani-i zü'l-Celâl'e istidlal yolu gösterilmek maksadıyla zikrolunmuştur. (7)

Dehlevî ise Kur'an'ın ihtiva ettiği manaların şu beş ilmin haricine çıkmadığını söyler: Ahkam cedel Allah'ın nimet ve ihsanlarını hatırlatma Allah'ın belli günlerini hatırlatma ölüm ve ölüm ötesini hatırlatma ilimleri. (8)

Muhammed el-Gazalî de el-Mehâviru'l-Hamse li'l-Kur'âni'l-Kerîm (Kur'an-ı Kerim'in Beş Mihveri) adlı eserinde Kur'ân'ın manalarının genişliğine ve sûrelerinin çokluğuna rağmen beş mihver üzerinde dönüp durduğunu söylemenin mümkün olduğunu ifâde ediyor. Aynı zamanda kitabının bölümlerini de teşkil eden bu beş mihver şunlardır: Bir olan Allah Hâlıkına delâlet eden kâinat Kur'an kıssaları yeniden dirilme terbiye ve hükümler. (9)

Abduh da Kur'an'ın indirildiği maksatların şu beş esas olduğunu ifâde ediyor: Tevhîd Va'd (cennetle) ve vaîd (cehennemle tehdîd) İbadet Saadet yolunu beyan Kıssalar. (10)

Fazlurrahman'ın Major Themes of the Qur'ân (Ana Konularıyla Kur'ân) adlı eserinde de Allah Ahiret Peygamberlik konularının yanında insan tabiat şeytan ve kötülük konuları da ele alınıp anlatılmıştır. (11)

Görüldüğü gibi bütün bu tasniflerde ortak olan noktalardan birinin âhiret konusu olduğu anlaşılıyor.

Bu mevzu sadece Kur'ân'ın bütününde değil hemen her sûresinde ele alınıp icmalî/özet veya tafsilî/detaylı olarak işlenmiştir. Nitekim Şehate'nin Ehdâfu Külli Sûretin ve makâsıduhâ (Kur'an-ı Kerim'deki Bütün Sûrelerin Hedef ve Maksatları) adlı eserine bakıldığında bu durum açıkça görülecektir.

Bu eserde Kur'ân'ın her sûresinde o surenin âyetlerine sirâyet etmiş ve o sûrenin mebadî (prensipler) ahkâm tevcihât ve üslubuna hakim olan bir rûh'un varlığından bahsediliyor. (12) Bu rûh Kur'ân'ın aslî maksatlarından olan tevhid nübüvvet haşir ve ibadettir. Bu maksatları bütün sûrelerde açıkça veya veya işarî bir tarzda bulmak zor değildir.

Bazı müfessirler bilhassa Fatiha sûresinde bu maksatların toplandığını söylemişlerdir. (13)         

Kur'ân'da Ahiretin Yeri ve Önemi

Kur'ân-ı Kerimde âhiretin yeri ve önemini gösteren durumları şöyle sıralayabiliriz:

a. Âhiretle alakalı âyetler sayıca çoktur:

Kur'ân-ı Kerim'de âhiretle dolaylı olarak ilgisi olan âyetler bir tarafa sadece direkt alakası olan âyetlerin sayısı bin dokuz yüz  civarında olup hemen hemen Kur'an'ın üçte biri dolayındadır. (14)

b. Âhiret hayatının çeşitli safhalarına geniş bir şekilde yer verilmiştir:

Kur'ân-ı Kerim'de âhiret mevzusu bütün teferruatıyla anlatılmıştır. İnsanın ölüm hengâmında melekler tarafından rûhunun kabzedilmesi kıyamet alametleri kıyametin vukuu esnasında kainat çapında meydana gelen dehşetli hadiseler sûra üfürülmesi insanların yeniden diriltilerek kabirlerinden çıkarılmaları mahşer yerine sevkolunmaları hesaba çekilmeleri bu esnasındaki karşılıklı konuşmalar amel sahifelerinin dağıtılması insanların gruplara ayrılarak cennet ve cehenneme sevkolunmaları cennet nimetleri ve cehennem azabının tafsilatlı olarak anlatılması cennet ve cehennemdekilere melekler tarafından yapılan hitaplar cennetliklerle cehennemlikler arasında cereyan eden karşılıklı konuşmalar cennet ve cehennem hayatının ebedî oluşları gibi meseleler Kur'an'da geniş bir şekilde anlatılan âhiretle alakalı meselelerdendir.

c. Bazı sûreler kıyamet günü manasına gelen tabirlerle veya o günde vuku bulan hadiselerle isimlendirilmiştir:  Kıyame Hakka Karia Ğaşiye İnfitar İnşikak Tekvîr gibi.

d. Pek çok âyette Allah'a imânla âhirete imânı birlikte zikredilmiştir: (15) Meselâ "Allah'a ve âhiret gününe imân edip salih amel işleyenlerin mükafatı Rableri katındadır..." (Bakara 2/26) "Fakat iyilik Allah'a ve âhiret gününe imân etmek... tir." (Bakara 2/177) "Eğer Allah'a ve âhiret gününe imân ediyorsanız..." (Nisâ 4/59; Nûr 24/2) gibi pek çok âyette Allah'a ve âhiret gününe imân birlikte zikrolunmuştur. (16)

Bu durum âhirete imânın Allah'a imândan hemen sonra geldiğini gösterdiği gibi âhirete imân olmadan Allah'a imân'ın da fayda vermeyeceğini ve gerçek bir imân olmayacağını göstermektedir.

e. Cenab-ı Hakk öldükten sonra dirilme ve va'd ettiği uhrevî şeyler hakkında yemin etmiştir: Cenab-ı Hakk'ın âhiretle alakalı yeminleri üç şekildedir:

1. Çeşitli varlıklarla âhiretle alakalı meselelere yemin etmesidir. Bu durumda varlıklar kendisiyle yemîn edilen (muksemun bih) âhiretle alakalı meseleler ise hakkında yemîn edilen şey (muksemun aleyh) durumundadır. Şu âyetlerde olduğu gibi:

"Tozdurup savuranlara yük yüklenenlere kolayca süzülüp yüzenlere işi taksim edenlere yemin olsun ki size va'dolunan kesinlikle doğrudur ve mücâzat mutlaka vuku bulacaktır."(Zâriyât 51/1-6)

"Tûr'a yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış Kitab'a Beyt-i Ma'mûr'a yükseltilmiş tavana dolu denize yemin olsun ki Rabbinin azabı mutlaka vuku bulacaktır. O'na engel olacak hiçbir şey yoktur." (Tûr 52/1- 7)

"Yemin olsun birbirinin peşi sıra gönderilenlere şiddetle esip savuranlara... size va'dolunan mutlaka vaki olacaktır!.."(Murselât 77/1-7)

2. Cenab-ı Hakk'ın âhiretin vukuuna dâir bizzat kendi adına yemin etmesidir. Şu âyette durum böyledir: "Sema ve arzın Rabbine yemin olsun ki o (17) sizin konuşmanız gibi gerçektir" (Zâriyât 23). Bu âyette Allah Taâla haber verdiği şeylerin muhakkak vuku bulacağını insanoğlunun konuşmasının ve varlığının katiyyetine benzetmiştir. Herkes bilir ki insan kat'i ve zarûri olarak konuşan bir varlıktır. Bu hususta delil getirmeye ihtiyaç yoktur. Konuştuğuna dâir aklından herhangi bir şüphe de geçmez. İşte bunun gibi Cenab-ı Hakk'ın tevhid nübüvvet meâd isim ve sıfatlarına dâir haber verdiği şeyler de haktır insanların konuşmalarının kat'iyyeti gibidir. (18) Kur'an-ı Kerimde kat'iyyet bildirmek için kullanılmış olan böyle bir üslûb insanların "bu güneş gibi bir gerçektir" demeleri kabilindendir. Bir şair de bu hususta şöyle demiştir: "Gündüzün varlığına da delil istenirse o zaman zihinlerdeki hiç bir şey sahih olmaz her şeye apaçık gerçeklere dahi şüpheyle bakılıp delil aranır duruma gelinir.“ (19)

3. Bazen de Cenab-ı Hak bizzat Kıyamet'in kendisine yemin etmiştir. Bu durumda kendisiyle yemîn edilen ve hakkında yemîn edilen aynı şeydir. Yani kıyamettir. Meselâ "Va'dolunan güne yemin olsun ki..." (Burûc 85/2) âyeti böyledir. Aynı tarzdaki yemin Kur'an'ın kendisi hakkında da varid olmuştur. Bu hususta bir diğer misâl ise lâ uksimu bi-yevmi'l-kıyâme (Kıyame 75/1) âyetidir. Burada mana "kıyamet kesin olacak bir şeydir yemine bile hacet yoktur" şeklindedir. Bu güne yemin ise vukuunu tekid şanını yüceltmek ve nazarları o güne çevirmek içindir. (20)

Şu üç âyette ise Peygamber Efendimiz âhiret ve mücazat hakkında yemin etmekle emrolunmuştur:

"Sana o (21) gerçek midir? diye soruyorlar. De ki Rabbime yemin olsun ki evet! o gerçektir..."(Yunus 10/53)

"İnkârcılar kıyamet bize gelmeyecek dediler. De ki hayır! gaybı bilen Rabbimin hakkı için o mutlaka size gelecektir"(Sebe 34/3)  

"İnkârcılar asla diriltilmeyeceklerini iddiâ ettiler. Deki hayır! Rabbime yemîn olsun ki muhakkak diriltileceksiniz..." (Teğabun 64/7)

f. Kur'ân-ı Kerîm'de âhiretle alakalı mevzular sadece naklî olarak ele alınmamış öldükten sonra yeniden dirilişin aklen mümkün olduğu ve vukuunu gerektiren sebep ve deliller üzerinde de durulmuştur.

Pek çok âyette âhireti öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenlerin şüphe ve iddiâlarına cevaplar verilmiş insanları âhireti inkâr etmeye götüren sebepler üzerinde durulmuştur.

Bu durum gösteriyor ki Kur'ân sadece bir nakil kitabı değildir. O aynı zamanda bir istidlal kitabıdır. Kur'ân'a Hakîm sıfatının verilmesi de bu gerçekten kaynaklanmaktadır.

Dipnotlar:

1)  Fatiha ve En'am Sureleri Tefsiri Çevik Matbaacılık İstanbul 1989 s. 7.
2)  Ebu'l-Ala Mevdudî Tefhimu'l-Kur'an 2. bsk. İnsan yay. İstanbul 1991   VII 7.
3)  bk. Ebu Hâmid Gazalî Cevâhiru'l-Kur'ân thk. M. el-Kabbâbî 2. bsk. 1986 s. 78.
4)  Razi et-Tefsîru'l-Kebîr (Mefâtîhu'l-Gayb) I-XXXII Beyrut 1990 XXV 41.
5)  Razî XXVIII 30.
6)  bk. Razî XX 179 ; XXVI 109.
7)  bk. Saîd Nursî. İşaratu'l-İ'caz fî Mezânni'l-İcâz thk. İhsân Kâsım es-Sâlihî Sözler Neşriyat İstanbul 1990 s. 29; es-Saykalu'l-İslamî Matbaatu'n-Nûr Ankara 1958   s. 9.
8)  Veliyyullah Ahmed b. Abdurrahîm ed-Dehlevî el-Fevzu'l-Kebîr fî Usûli't-Tefsîr Farsça'dan çev. Selmân el-Huseynî en-Nedvî Daru'l-Beşâiri'l-İslâmiyye Beyrut 1987 2. bsk. s.19.
9)  Gazalî   Muhammed el-Mehaviru'l-Hamse li'l-Kur'âni'l-Kerîm s. 20.
10) Muhammed Abduh. Durusun mine'l-Kur'ân Daru İhyâi'l-Ulum Beyrut 1987 4. bsk. s. 26-27.
11) bk. Fazlurrahman Ana Konularıyla Kur'an Fecir Yayınevi Ankara 1987. Ancak Fazlurrahman'ın "Kur'ân'ın ana hedefi Allah değil insan ve insanın davranışlarıdır"  (a.g.e. s. 44) görüşüne katılmak mümkün değil. Çünkü Kur'ân'ın en önemli gayesi Allah'ı tanıtmak tevhîdi anlatmaktır. İnsan ise Kur'ân'a muhatap olan kimsedir. Önemi buradadır.
12) bk.Abdullah Mahmûd Şehate Ehdafu Külli Suretin ve Makasiduha fi'l-Kur'ân'il-Kerîm el-Hey'etu'l-Mısriyyetu'l-Amme Kahire 1980 2. bsk. I 6-7.
13) Meselâ Razî Fatiha sûresinin tefsirinde şöyle diyor: el-Hamdu lillah Sani-i Muhtar'ın varlığına delâlet eder Rabbi'l-âlemîn vahdaniyyete delâlet eder er-Rahmâni'r-Rahîm   Allah'ın dünya ve âhiretteki rahmetine delâlet eder Mâliki yevmi'd-dîn âhiret yurdunu yaratması sebebiyle kemal-i hikmet ve rahmetine delâlet eder. Buraya kadar Rububiyyetin marifetine dâir ihtiyaç duyulan şeyler tamamlanmış oluyor. İyyâke na'budu'dan surenin sonuna kadar ise ubudiyyetin takririne dâir bilinmesi gereken şeylere işarettir" (Razî I 216). M. Abduh da el-Hamdu lillahi Rabbi'l-âlemîn'de tevhid   er-Rahmâni'r-Rahîm'de va'd Mâliki yevmi'd-dîn'de hem va'd hem vaîd İyyâke na'budu'de ibadet sırâtallezîne en'amte aleyhim'de haber ve kıssalar olduğunu böylece bu sûrenin Kur'an'ın asıl maksatlarını topladığını ifâde ediyor  (Abduh Durusun mine'l-Kur'ân s. 27-28). Nursî ise Kur'ân'ın her bir büyük parçasının müteselsilen küçük parçaları içinde dercedildiğini bu yüzden Kur'ân'ın her bir kelamında bu maksatlara telmihde hatta her bir kelimede remizde bulunulduğunu ifâdeyle misâl olarak bismillâh ve el-hamdu lillâh'da bu maksadların bulunduğunu şöyle izah etmiştir: "Bismillâh kullara ta'lim için inzal olununca kul (söyle!) tabiri mukadder olarak vardır ve bu tabir Kur'ânî kavillerin takdirinde ümm (asıl) mesâbesindedir. Buna göre kul!'de rîsâlete bir işaret vardır. Bismillah'da ise uluhiyete bir remiz vardır. Bâ'nın takdiminde ise tevhîde telvih vardır. er-Rahmân'da adalet ve ihsan nizamına telmih er-Rahîm'de ise haşre imâ vardır. Bunun gibi el-hamdu lillâh'da uluhiyyete işaret vardır. Lam-ı ihtîsâs'ta tevhide remiz vardır. Rabbi'l-âlemîn'de adalet ve nübüvvete imâ vardır. Zira beşerin terbiyesi peygamberler vasıtasıyla olur. Mâliki yevmi'd-dîn'de ise haşre tasrih vardır (Nursî İşaratu'l-İ'caz s. 30-31).
14) bk. Fâvî s. 14.
15) bk. M. Fuâd Abdulbakî el-Mu'cemu'l-Müfehres li-elfâzi'l-Kur'âni'l-Kerîm el-Mektebetu'l-İslâmiyye İstanbul 1982 s. 21; keza bk. Mevlüt Güngör Kur'ân Penceresinden İmân Amel Hayat Ahiret ve Kâinâta Bakış Kur'ân Kitaplığı İstanbul 1995 s. 83
16) Başka âyetler için bk. Bakara 228 232 264; Al-i İmrân 106; Nisâ 38 39 162; Tevbe 18 29 44 45 99; Ahzâb 21; Mücâdele 18; Mümtehine 6.
17) Bu âyetteki innehu (o) zamiriyle kastedilenin peygamberimizin tebliğ ettiği din bu sûrede zikri geçen meseleler ve bir önceki âyette geçen insanlara va'd edilmiş şeyler olabileceği ifâde edilmiştir (Maverdî V 368; İbnu'l-Cevzî VII 28) Ahiret konusu da bunlardan biridir.
18) Ebu Abdillâh Muhammed İbn Kayymi'l-Cevziyye. et-Tibyan fi Aksami'l-Kur'an thk. M. Şerîf Sukker Daru İhyâi'l-Ulûm 1988   s. 539.
19) Ve leyse yasihhu fi'l-ezhâni şey'un İza'htâce'n-nehâru ilâ delîlin. (İbn Kayyım et-Tibyân s. 539.
20) İbn Kayyım et-Tibyan s.120 170.
21) Bu âyetteki hüve (o) zamirinin mercii ba's veya âhiret azabıdır. (bk. Maverdî II 438).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet