- Kur'an-ı Kerim'de Dünyanın yuvarlak olduğunun belirtilmesi: Kur'an'da yapılan bilimsel hatalardan birisi de dünyanın yuvarlak olmadığının ima edilmesi ve güneşin balçık içinde batmasıdır?
Kur'an'da yapılan bilimsel hatalardan birisi de dünyanın yuvarlak olmadığının ima edilmesi ve güneşin balçık içinde batmasıdır. Kehf suresinden ayetlere bakalım: 18/83. Sana Zulkarneyni sorarlar "Onu size anlatacağım" de. 18/84. Dogrusu biz onu yeryüzüne yerleştirmiş ve her şeyin yolunu ona öğretmiştik. 18/85. O da bir yol tuttu. 18/86. Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu kara balçıklı bir suda batıyor gördü. Orada bir millete rastladı. "Zulkarneyn! Onlara azap da edebilirsin iyi muamelede de bulunabilirsin" dedik. 18/87-88. "Haksızlık yapana azap edeceğiz sonra Rabbine döndürülür onu görülmemis bir azaba uğratır; ama inanıp yararlı iş işleyene mükafat olarak güzel şeyler vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleriz" dedi. 18/89. Sonra yine bir yol tuttu. 18/90. Sonunda güneşin doğduğu yere ulaşınca güneşi kendilerini elbise bina gibi şeylerle örtmediğimiz bir millet üzerine doğuyor buldu. Görülüyor ki Kurana göre insan dünya üzerinde yürüyerek güneşin battığı yere ulaşabiliyor ve güneşin kara balçıklı bir suda battığını görüyor." Bu ifadeden Muhammed'in dünyayı tepsi gibi düz sandığı anlaşılıyor. Dünyanın yuvarlak olduğunu bilseydi kişinin dönüp dolaşıp yola çıktığı noktaya geleceğini söylerdi. Ayrıca güneşin batma yerinin de günümüz astronomi bilgisine göre yanlış verildiği görülüyor.
Değerli kardeşimiz
Ayette geçen ve "Kara bir balçık" diye tercüme edilen "aynin hamietin" tamlaması farklı iki okunuşa göre "siyah balçıklı göze sıcak göze" anlamlarına gelir. Her iki kıraat da güneşin batışı esnasında okyanusta meydana gelen manzarayı tasvir eder. Okyanusta güneşin battığı yerde ya siyah balçıklı bir göze veya buharlaşmakta olan bir sıcak su gözesi görünümü meydana gelmektedir. Bu iki mânayı birleştirerek "güneşi siyah balçıklı bir sıcak su gözesine batıyor gibi gördü" şeklinde bir mâna vermek de mümkündür.
Yüce Allah Zülkarneyn'i yeryüzünde güç kuvvet ilim irfan ve her türlü maddî ve manevî imkâna sahip bir lider kıldı. Bu imkânlar sayesinde dilediğini elde edebiliyor ve dilediğini yapabiliyordu. O bu imkânları Allah yolunda kullanmak üzere cihad ve fütuhata çıktı. Tefsirlerde nakledildiğine göre Zülkarneyn batıda Atlas Okyanusu'na veya Karadeniz'e kadar gitti. Orada güneşin deniz ufkunda batışını seyretti. Güneş sislerle kaplı deniz ufkunda sanki balçıklı bir su gözesine veya sıcak su gözesine gömülür gibi batıyordu. Kur'an burada coğrafî ve kozmografik bilgi vermemiş bakanın ufukta gördüğünü tasvir etmiştir.
Tefsircilerin kanaatine göre Zülkarneyn'in sahilde karşılaştığı kavim inkarcı bir topluluk idi. O yüzden Allah Teâlâ onu bu kavmi cezalandırmak veya eğitmek ve böylece iyilikle yola getirmek arasında serbest bıraktı.
Zülkarneyn batıda işlerini bitirdikten sonra doğunun yolunu tuttu. Neticede muhtemelen Afrika'nın veya Asya'nın doğu kıyılarına Hint Okyanusu'ııa yahut Hazar denizine ulaştı. Âyetlerin akışından anlaşıldığına göre burada medenî hayat gelişmemişti. Zülkameyn'in karşılaştığı insanlar medeniyetten uzak olduklarından güneşin sıcağına ve yağmura karşı korunmak için ne elbise dikip giymesini biliyorlardı ne de barınabilecekleri evleri vardı topraklarında güneşe karşı koruyabilecek bitki örtüsü de bulunmuyordu.
Bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere dünyanın düz olduğu gibi bir ifade olmadığı gibi böyle bir mana da çıkarılamamaktadır. Aksine Kur'an-ı Kerim'de dünyanı yuvarlak olduğu ifade edilmiştir.
"Dağları görürsün de donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Herşeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O işlediklerinizden haberdardır." (Neml 27/88)
Neml suresindeki ayette Dünya'nın sadece döndüğü değil dönüş yönü de vurgulanmaktadır. 3.500-4.000 metre yükseklikteki ana bulut kümelerinin hareket yönü daima batıdan doğuya doğrudur. Hava durumu tahminleri için çoğunlukla batıdaki duruma bakılmasının sebebi de budur.
Bulut kümelerinin batıdan doğuya doğru sürüklenmesinin asıl sebebi Dünya’nın dönüş yönüdür. Günümüzde bilindiği gibi Dünyamız da batıdan doğuya doğru dönmektedir. Bilimin yakın tarihlerde tespit ettiği bu bilimsel gerçek Kur'an’da yüzyıllar öncesinden -Dünya'nın bir düzlem olduğu bir öküzün başının üstünde sabit durduğu sanılan 14.yy.da haber verilmiştir.
Dünyanın yuvarlak olduğunu haber veren diğer ayetler:
“Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin kuturlarından geçmeye gücünüz yetiyorsa haydi çıkın. Çıkamazsınız ancak bir imkan ile çıkabilirsiniz.”(Rahman 55/33)
Ayetteki ‘kuturlar’ tabiri bilindiği gibi çaplar demektir. Çap yuvarlak bir şekil olduğuna göre hem göklerin hem dünyanın yuvarlak olduğu anlaşılır.
Einstein’e göre kainatta her şey kainata tabi olarak küreseldir. Ondan yedi yüz sene önce yaşamış olan Muhyiddin ibn Arabî ise Fütuhat'ın birinci cildinde aynen şöyle der: “Allah kemal sahibidir. Kainatta kendi kemal sıfatını göstermiş gökleri mükemmel yaratmıştır.” Mükemmel şekil küredir. Onun için Allah kainatı küreler şeklinde yaratmıştır.
“Bundan sonra arzı yapıp düzenledi ondan suyunu ve otlağını çıkardı.” (Nâziât 79/31-31)
“Allah geceyi gündüze dolar gündüzü de geceye dolar.” (Zümer 39/5)
Ayetlerindeki ‘daha’ fiili yapıp düzenlemek’ anlamına geldiği gibi ‘deve kuşunun yumurtlama yeri udhiyye uhuvve yuvarlak taş ve ceviz atmak’ anlamına gelen 'dahu’ mastarıyla da alakalıdır. Arapça’da bir fiilin iki değişik anlama gelebilmesi özelliğinden faydalanılarak Dünya’nın yuvarlak olduğu anlatılmaktadır. Ayrıca ikinci ayette “dolamak” diye tercüme edilen Arapça ‘tekvir’ kelimesi yuvarlak şekilde sarmak manasına gelir. Bu ayette de gece ve gündüzün oluşmasına Dünya’nın yuvarlak olması ve dönmesinin sebep olduğu kastedilmektedir.
“Gece de bir alamettir onlara. Ondan gündüzü soyar çıkarırız.”(Yâsîn 36/37)
“Soyup çıkarmak” fiilinin Arapça’sı olan ’sehl’ kelimesinin “yuvarlak bir şeyi soymak”tır. Türkçe’de de hayvanların derilerinin soyulduğu yere ’salhane’ (selhhane) denir.
“Onlar hiç bilmedikleri bir zamanda aniden kıyametin gelmesini mi gözlüyorlar?” (Zuhruf 43/66)
Kur’an-ı Kerim kıyametin ansızın bir anda kopacağını bu ayetle ifade ederken A’raf suresinin 97. ve 98. ayetleri şöyle demektedir:
“Kasabaların halkı geceleri uyurken onlara gelecek baskınımızdan güvende midirler? Yahut kasabaların halkı kuşluk vakti eğlenirken
baskınımızın kendilerine gelmesinden güvende midirler?”
Kıyamet aniden gelecek ve geldiği zaman Dünya’nın bir tarafında gündüz öbür tarafında gece olacaktır. Bu da küre şeklinden başka bir şey değildir.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi