Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kâfirun suresi hangi olay üzerine inmiştir; nüzul sebepleri nelerdir? Kafirun suresinin tefsiri nedir?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:16    Güncellendi: 31.01.2025 23:16
Cevap

Değerli kardeşimiz

Mushaftaki sıralamada yüz dokuzuncu iniş sırasına göre on sekizinci sûre­dir. Mâûn sûresinden sonra Fîl sûresinden önce Mekke'de inmiştir. Medine'de in­diğine dair rivayet de vardır. (bk. Şevkânî V 597)

Tefsirlerde anlatıldığına göre Kureyşliler Hz. Peygamber (asm)'den bir sene kendi ilâhlarına tapmasını bir sene de kendilerinin onun İlâhına tapmalarını istemişler. Hz. Peygamber (asm) de "Kendisine bir şeyi ortak koşmaktan Allah'a sığınırım!" demiş; bu kez Kureyşliler "Bizim ilâh­larımızdan bazılarını istilâm et (öp el sür) biz de seni tasdik edip ilâhına ibadet edelim." demişler. Bunun üzerine Kâfurun sûresi inmiştir. (Taberî XXX 213-214; Kurtubî XX 225)

Sûre adını ilk âyetinde geçen ve "inkarcılar" anlamına gelen "kâfirun" keli­mesinden almıştır. "Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn Mukaşkışe İhlâs İbadet Dîn" adla­rıyla da anılmaktadır. Aynca İhlâs suresiyle birlikte bu iki sûreye "İhlâsayn (iki İhlâs)" adı verilmiştir.

Sûrede Hz. Peygamber (asm)'in inkarcılarla şirk ve sapkınlıkta birleşemeyeceği ifade edilmekte ve İslâm dininin şirkten uzak tutulması hedeflenmektedir.

Müfessirler bu sûrenin faziletiyle ilgili olarak Hz. Peygamber'in "Kul hüvellahu ehad Kur'an'ın üçte birine denktir Kul yâ eyyühel-kâfirûn ise dörtte birine denktir." buyurduğunu; Sahâbe'den birine "Uyumak üzere yatağına yattığında Kul yâ eyyuhel-kâfırûn sûresini oku; bunu okursan şirk inancına sapmaktan korunur­sun." dediğini naklederler. (İbn Kesîr VIII 526; Şevkânî V 597-598)

Surenin Meali:
Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla...
1. De ki: "Ey inkarcılar!
2. Ben sizin tapmakta olduğunuz şeylere tapmam.
3. Siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz.
4. Ben sizin taptıklarınıza tapıyor değilim.
5. Siz de benim taptığı­ma tapıyor değilsiniz.
6. Sizin dininiz size benim dinim banadır."
Tefsiri:

1-6. Tevhîd ilkesinin sembolü olarak Mekke döneminin ilk yıllarında inen bu sûrede müşriklerin şahsında tüm putperestlere İlân edilmek üzere iman ile şirkin ayrı şeyler olduğu bu iki inanç sistemi arasında bir benzerlik bulunmadığı dola­yısıyla ikisinin birlikte bulunmasının mümkün olmadığı kesin olarak ifade edil­miştir.

Bazı müfessirlere göre 2-3. âyetlerde gelecekte Hz. Peygamber (asm)'in müşrikle­rin taptığına tapmayacağı onların da Hz. Peygamber'in taptığına tapmayacakları ifade edilmiş; 4-5. âyetlerde ise halihazırda da onların tutumlarının farklı olmadı­ğı bildirilmiştir.

Ancak Şevkânî bu yorumu reddetmekte 4-5. âyetlerin 2-3. âyet-lerdeki gerçeği pekiştirdiğini söylemekte; bu tekrarlara dil kurallarından ve Arap şiirinden örnekler getirmekte Hz. Peygamber'in hadislerinde de benzer tekrarla­rın bulunduğunu ifade etmektedir (bk. V 599-600).

Bizim tercihimiz de bu yön­dedir. Zira 2-3. âyetlerde Hz. Peygamber (asm)'in şahsında müminlerin sadece bir Al­lah'a kulluk etmeleri emredilmiş Allah'a ortak koşanlarla gerek inanç gerekse ibadet bakımından hiçbir şekilde benzerliklerinin bulunmadığı vurgulanmıştır. 4-5. âyetlerde ise Hz. Peygamber'i kendi dinlerine döndürmek isteyen putperestlerin ümidini kırmak maksadıyla vurgu tekrar edilmiştir.

"Sizin dininiz size benim di­nim banadır." şeklinde tercüme ettiğimiz 6. âyet daha geniş kapsamlı ve daha vur­gulu bir şekilde önceki âyetleri tekit eder ve bu iki din arasında uzlaşmanın olama­yacağını gösterir. Zira bu iki dini uzlaştırmak hak ile bâtılı uzlaştırmak anlamına gelir.

Son âyetten dîn vicdan ve ibadet özgürlüğünün esas olduğu kimsenin her­hangi bir dine girmeye zorlanamayacağı anlamının da çıkarılabileceğini düşünen bir kısım müfessirler bu âyetin müşriklere karşı savaşılmasını emreden âyetle (bk. Tevbe 9/36) neshedildiğini yani hükmünün kaldırıldığını ileri sürmüşlerdir.

An­cak bizim de katıldığımız görüşe göre âyetin hükmü kaldırılmamıştır; çünkü bura­da bir emir veya yasak değil bir vakıanın tespiti ve ifade edilmesi (haber) söz konusudur; haber ise Allah'tan olduğu için gerçektir değişmez kıyamete kadar ge­çerlidir. (bk. Şevkânî V 600)

Bu âyet bir vakıa tespiti olduğu ve müslümanların zayıf durumda bulundukları bir dönemde indiği için ondan din ve vicdan özgürlü­ğü anlamının çıkarılamayacağı da düşünülebilir. Kuşkusuz İslâm'da din vicdan ve ibadet özgürlüğü vardır; ancak bu özgürlükler Medine döneminde inen âyetler­de ifade edilmiş müslümanların hakim oldukları zaman ve mekânlarda uygulan­mış hayata geçirilmiştir.

(bk. Diyanet Tefsiri Kur’an Yolu:V/671-673.)

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi