Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Kur’ân Peygamberimize (a.s.m.) âyet âyet sûre sûre vahyedilmiştir. Cenab-ı Hak bu âyetlerden bazılarında insanlara öğüt verirken; bazılarında da üzerinde düşünmemizi ibret almamızı ve ders çıkarmamızı istediği tarihî hâdiseleri hikâye eder. Bazen de peygamberlerin meleklerin sözlerini haber verir. Hatta Firavun’un şeytanın ve müşriklerin sözlerini dahi nakleder.
Kur’ân’daki öğütler birer âyet olduğu gibi; peygamberlerin meleklerin şeytanın ve Firavun’un nakledilen sözleri de birer âyettir. Kur’ân onların sözünü nakletmekte birer İlâhî kelâm hüviyetine icrâ ederek zikretmektedir.
Yusuf Aleyhisselâmın
“Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis kötülüğü şiddetle emreder. Ancak Rabbimin esirgediği nefis müstesnadır.”1
sözü; meleklerin
“Biz Seni tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak Sen her şeyi hakkıyla bilensin üstün hikmet sahibisin.”2
sözleri ve Fravun’un
“Ben sizin en büyük rabbinizim.”3
sözü buna misâl olarak verilebilir.
Bütün bu âyetlerin Cenab-ı Hakk'ın kelâmı olması vahyetme haber verme ve Kur’ân’da anlatılması cihetiyledir. Meseleyi akla yaklaştırmak için şöyle bir misâl verebiliriz.
Meselâ bir tarih yazarı kitabında müsbet ve menfi şahısların sözlerine yer vermektedir. O şahıslar kendi zamanlarında o konuşmaları yapmışlar tarihçi de sonradan kendi üslûbu içinde onların sözünü nakletmiştir. Böylece o yazıların tamamı tarih yazarına âit olmaktadır. Kur’ân-ı Kerim'deki peygamber ve diğer insanların sözlerinin nakledilişini bu misalle kıyaslamamız mümkündür. Bu durumda bir sözün âyet olabilmesi için Kur’ân-ı Kerim'de zikredilmiş olması kâfidir.
Dipnotlar:
1. Yusuf Sûresi 53.
2. Yusuf Sûresi 32.
3. Nâziat Sûresi 24.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi