Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Denilebilir ki bütün hafızlar Kur’an’ı ezberlemekle onu kalplerine indirmiş olurlar. Allah dostları da -herkes kendi kabiliyetine göre- Kur’an’ın emir ve yasaklarını işaret ve remizlerini telvih ve telmihlerini îcaz ve i’cazlarını kalplerinin derinliklerinde hissedebilirler. Ancak şunu unutmamak lazımdır ki Kur’an’ın semavî bir vahiy olarak Hz. Peygamber (asv)'in kalbine inmesi ile bu hafızların veya Allah dostlarının kalbine inmesi arasında bir paralellik bir benzerlik kurmak yanlıştır.
Hafızların kalbinde sürekli ezberlerinde bulunan Kur’an’ın bununla hatim etmeleri söz konusu değildir. Haidis-i şerifte “Kur’an’ın her bir harfine en az on sevap verilir.” (Tirmizi Sevabü'l Kur'an 16 2912) denilirken bu harflerin lisan ile kıraat tilavet edilmesi okunması ön görülmüştür. Bir de samimî olarak dinleyenlerin alacağı sevap vardır. Yoksa her bir sureyi ezberleyen kimse her zaman o sureyi veya sureleri okuyormuş gibi bir sevap kazanacağına dair İslamî Literatürde bir bilgiye sahip değiliz.
Kalbin okuması fikirdir. Kur’an’ın manasını kalbine yerleştirenler onun üzerinde tefekkür edenler güzel istinbatlarda bulunanlar hatta müçtehitler gibi istihraçlarına dayanarak şer’î hükümler çıkaranlar elbette çok önemli sevaplar kazanırlar. Bu bir nevi kalbî tilavet sayılabilir.
Kuşkusuz Kur’an’ı ezberleyen hafızlar -kendilerinden beklenen tarzda amel yaparlarsa- bu hafızlıktan dolayı da sevap kazanacaklardır. Fakat bunları Hz. Peygamber (asv) için söz konusu olan “kalbine indirme” deyişiyle ifade edilmemelidir diye düşünüyoruz.
Bediüzzaman Hazretlerinin de dikkat çektiği gibi bu konuda en tehlikelisi insanların kalplerine gelen ilhamlara (Kur’an gibi düşünüp) Allah’ın kelamı nazarıyla bakmaları veya “Allah benimle konuşuyor” gibi ifadeler kullanmalarıdır.
Gerçekten her şey kendi konumunda güzeldir.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi