Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Ayette geçen "yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar" kavramı neye işaret eder?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Cevap

Değerli kardeşimiz

"Onlar ayaktayken otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve "Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın Sen yücesin bizi ateşin azabından koru." derler." (Al-i İmran 3/191)

Bu ayet insanın bütün hallerinde tefekkür zikir ve dua edebileceğini göstermekte ve buna teşvik etmektedir.

Böyle yapmak aklî ve naklî bilgiler ile süslenmiş ve Allah'ın birliğine iman ile kulluk ve bilgide merhale katetmiş olgun akıl ve inanmış kalb sahiplerinin karı olabileceğinden aralarındaki farka işaret buyuruluyor ki: "Öyle tam akıl sahipleri ki ayaktayken otururken yatarken yani gerek meşguliyet ve gerekse dinlenme hallerinin hepsinde Allah'ı zikrederler dillerinden bırakmazlar." Bu üç hal insanın bütün hallerini içine alır. Hatta bedene ait hareketleri içine aldığı gibi yükselme ortada durma düşme gibi halleri de içerir.

Demek ki bu tam akıl sahipleri her ne halde bulunurlarsa bulunsunlar kalpleri Allah'ı zikir (anmak)den başka bir şey ile itmi'nan (tam güven) zevkini bulamadığından Allah'ı zikirden gaflet etmezler gönülleri ilâhî murakabe (kendi içine dönme)ye müstağrak (dalmış)tır. Burada zikirden maksad gerek zat gerek sıfat ve fiiller haysiyetiyle zikirden aynı şekilde lisanî (dile ait) zikre eşit olup olmamaktan daha genel olarak mutlak zikirdir. Abdullah b. Mesud Hazretlerinin açıklamasına göre bu zikirden maksad namazdır ki kudretleri yettikçe ayakta yoksa oturarak yoksa yattığı yerde namaz kılanlar demektir.

Bununla beraber namaz zikirler cümlesinden sayılırsa da bütün zikirler namazdan ibarettir de denemez namazdan e'am (daha genel)dır. "Ûlü'l-elbâb" (tam akıllılar)ın böyle Allah'ın zikrine devam etmeleri ile vasfedilişleri dinî terbiyede terakki etmiş halis kullar olduklarına işaret eder ki bu vasıf burada bahis konusu olan tefekkür (düşünme) sûretiyle keşf ve müşahede edecekleri ilimlerin fenlerinin geçmiş bir şartı demek olur. Bu durum tertibe delalet etmeyeceği için bunun bir geçmiş şart olmayıp düşüncenin bir ayrılmaz gereği olması da mümkün görünür. Şuhud (görünür)dan gıyabı (görünmezi) okuyabilen vehim şüphelerinden uzak nefse ait ilgiler ve karanlık engellerden sıyrılmış halis tam akıl sahibleri olan gidişatın gerçeklerini ve sıfatların hükümlerini düşünen mülkün tavırlarını ve gayb âleminin sırlarını gözeterek melik yaratıcı olan Allah Teâlâ'nın sanatının inceliklerini ve kudretinin alâmetlerini görebilen bu tam akıl sahipleri bütün hallerde Allah sevgisi ile dopdolu olarak Allah'ı anarlar.

(Elmalılı M.Hamdi YAZIR Kur'an-ı Kerim Tefsir)

İlave bilgi için tıklayınız:

Yüz üstü yatma ve uyku adabı hakkında bilgi verir misiniz?

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi