KUR’AN İNCİL VE İSLAMİ ÇELİŞKİ
İDDİALAR:
Ankebut Suresi (29/46)’ da Kur’an şöyle demektedir;
“İçlerinden zulmedenleri bir yana ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de size indirilene de iman ettik. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O´na teslim olmuşuzdur.”
Ancak Müslümanların çoğunluğu Hristiyanlara oldukça farklı bir şey söylemektedirler; “Biz sizin kitabınıza inanmıyoruz çünkü tahrif olmuştur. Ve İlahınız da batıldır!”
Eğer Müslümanlara bize indirilene inanmaları emrediliyorsa bize indirilen tek vahiy ürününe neden inanmadıklarını söylemektedirler?
Eğer hem bizim hem de onların Tanrısının tek olduğunu söylemeleri emrediliyor ise neden Müslümanlar Tanrımızın batıl olduğunu söylemektedirler?
İncil’e göre (Matta 28:18-20) Tanrı Teslistir. Birincisi doğada veya ruhta iken esas olarak üçtür; Baba Oğul ve Kutsal Ruh. Söz insan olup aramızda yaşadı (Yuhanna 1:1-14) İsa günahlar için çarmıhta öldü (Markos 10:32-34 45) ve sonra dirildi. (Luka 24)
Kur’an tüm bunları inkâr eder; bu sebeple de bir Müslüman İncil’e inandığını veya inandıkları Allah’ın İncil’in Tanrısı ile aynı Tanrı olduğunu söyleyemez.
Müslümanlar İncil’i reddetmek zorundadırlar!
Çünkü İncil Kur’an ile çelişmektedir.
Fakat burada Müslümanların bir sorunu var.
Kur’an Tevrat ve İncil’in Allah tarafından indirildiğini ilan etmektedir.
Ali İmran Suresi (3:3-4) şöyle demektedir.
“O sana Kitab´ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha önce de insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncil´i indirmişti.”
Yani Allah Tevratı ve İncil’i rehber olarak indiriyor.
Fakat Müslümanlar Allah’ın Tevrat ve İncil’i koruyamadığını söylemektedirler ve onlara göre her iki kitap da insanlar tarafından tahrif edilmiştir.
Yani Allah’ın rehber olarak gönderdiği kitap sonradan yoldan saptıracak hale geliyor ve şunu söyleyerek Hristiyanları ikna etmeye çalışıyor; Tanrı üçlüdür ve İsa çarmıhta günahlar için ölmüştür.
Elbette Müslümanlar Tevrat ve İncil’in tahrif edildiğini söylediklerinde bizler şaşırmalıyız çünkü Kur’an Allah kelamını kimse değiştiremez diyor.
Kehf Suresi 18:27 ayette Rabbinin Kitabı´ndan sana vahyedileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O´ndan başka bir sığınak da bulamazsın.
Müslümanlar bu ayetin sadece Kur’an’ın değiştirilemeyeceğini kastettiğini söyleyebilirler. Fakat bu ayet Kur’an’ın kimse tarafından değiştirilemez olduğunu söylememektedir. Ayet “Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur.” demektedir. Ve Kur’an’a göre Tevrat ve İncil Allah’ın kelimeleridir.
Allah’ın “kelamını kimse değiştiremez” şeklindeki açık ifadesine rağmen birçok Müslüman İncil’in havari Pavlus veya daha sonra gelen Hristiyanlar tarafından tahrif edildiğini iddia etmektedirler.
Eğer İncil tahrif edildi ise Kur’an neden Hristiyanların Hz. Muhammed zamanında halen İncil’e sahip olduklarını söylemektedir? Merak ediyoruz…
Araf Suresi 7:157 ayette “Yanlarındaki Tevrat ve İncil´de yazılı buldukları o elçiye o ümmî Peygamber´e uyanlar (var ya) … işte kurtuluşa erenler onlardır.” Hristiyanlar yüzyıllar öncesi tahrif olduğu iddia edilen İncil’de bahsi geçen Hz. Muhammed’i nasıl bulacaklar?
Allah tahrif olmuş kitaplarımızdan Hz. Muhammed’i bulmamızı mı söylüyor?
Ancak bizler kutsal kitaplarımızda Hz. Muhammed’i bulamamakla birlikte gördüğümüz tek şey İncil’den insanları uzaklaştırmak isteyen sahte peygamberlerden uzak durmamızı öğütleyen genel uyarı bölümdür.
Eğer ki Hz. Muhammed’i kutsal kitaplarımızda bulsaydık bunun tahrif edilmiş bölümlerden olmadığına nasıl emin olabilirdik?
Kutsal kitaplarımız İslam ile çelişiyor ise Allah hangi sebeple bunları İslam’ın doğruluğuna kanıt gösteriyor?
Fakat Allah bundan daha fazlasını söylüyor. Hristiyanlara İncil ile hüküm vermelerini söylüyor.
Maide Suresi 5:47 ayette “İncil´e inananlar Allah´ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetsinler. Kim Allah´ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fâsıklardır.”
Allah neden tahrif olmuş bir kitap ile bizden hükmetmemizi istiyor?
Elimizde ki tek kitap olan İncil İslam ile çelişiyor. Bu sebeple Allah’ın emrine itaat etmek istiyorsak İncil ile hüküm vermemiz gerekiyor ve İslam’ın batıl olduğu sonucuna varıyoruz.
Allah Maide Suresi 5:68 ayetlerde şöyle devam ediyor. «Ey Kitap ehli! Siz Tevrat´ı İncil´i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyle uygulamadıkça (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsinizdir» de.
Allah bize hangi sebeple tahrif olmuş bir kitaba uymadıkça doğru yol üzerinde olmadığımızı söylüyor?
İncil tahrif oldu ise Allah’ın bize ondan uzak durup Kur’an’a inanmamızı söylemesi gerekmiyor mu?
Kur’an burada açıkça İncil’in Hristiyanlar için güvenilir olduğunu söylüyor.
Bu sadece şu durumda bir anlam ifade ediyor; Kur’an’ı getiren kişi (yazarı) Hristiyanların ilahi kelama sahip olduğuna inanması…
İncil sadece Hristiyanlar için güvenilir değil aynı zamanda Hz. Muhammed ve dahi Müslümanlar için güvenilirdi.
Bir gün Hz. Muhammed vahiyleri ile ilgili için de şüphe oluşmaya başladı. Bunun sonucunda Allah Hz. Muhammed’e ehl-i kitaba gitmesini emretti. Teyit için Yahudi ve Hristiyanlara gitmesi emredildi.
Yunus Suresi 10:94 “(Resülüm!) Eğer sana indirdiğimizden (bu anlattığımız olaylardan) kuşkuda isen senden önce Kitab’ı (Tevrat’ı) okuyanlara sor. Andolsun ki Rabbinden sana hak gelmiştir. Sakın şüphecilerden olma!”
Günümüz Müslümanları Kur’an’ın İncil’i batıl olduğuna hükmettiği düşüncesindedir. Çünkü İncil Kur’an ile çelişmektedir. Ve bu sebeple de İncil reddedilmelidir. Fakat Kur’an da bu tam tersidir. Esasen İncil Kur’an’a karşı hükümde bulunmaktadır. Muhammed kendisine gelen vahiylerden kuşkulandığında sadede kitap ehlinin elinde ki kutsal metinler ile bu kuşkudan kurtulabilecektir.
Fakat Muhammed İslam-ı yaymak ile meşgul olduğundan bu yolu hiçbir zaman ciddiye almamıştır. Teyit amacı ile ehli kitaba gitseydi Kur’an’ı reddetmek zorunda bırakılacaktı. Çünkü Kur’an Müslümanları çıkamayacakları bir ikilem içine sokuyor.
Biz Hristiyanlar vahiy ürünü korunmuş güvenilir Tanrı kelamına sahibiz veya değiliz. Sadece iki ihtimal vardır.
Biz Hristiyanlar vahiy ürünü korunmuş güvenilir Tanrı kelamına sahip isek İslam dini batıldır! Çünkü İslam dini sahip olduğumuz kitaplar ile çelişmektedir.
Biz Hristiyanlar vahiy ürünü korunmuş güvenilir Tanrı kelamına sahip değil isek İslam dini yine batıldır! Çünkü Kur’an sahip olduğumuz kitabımızın vahiy ürünü korunmuş güvenilir olduğunu teyit ediyor.
- Sonuç olarak eğer İncil Tanrı kelamı ise İslam batıldır. Eğer İncil Tanrı kelamı değilse yine İslam batıldır. Her iki durumda da İslam Batıldır!
Temel öğretileri ile ters düşen kutsal metinleri tasdik ettiğinden İslam kendini tahrip ediyor. Bu yüzden Müslümanlar yeni bir din bulmalıdırlar.
Müslüman kardeşlerimize tavsiyemiz dinlerimizin emrettiğine uysunlar; İncil’e itaat etsinler.
Değerli kardeşimiz
Bu iddia ve iftiralar cerbezeden ibarettir önce iddiayı yazıp sonra cevabını vermeye çalışalım:
İddia:
Ankebut Suresi (29/46)’ da Kur’an şöyle demektedir;
“İçlerinden zulmedenleri bir yana ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de size indirilene de iman ettik. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O´na teslim olmuşuzdur.”
Ancak Müslümanların çoğunluğu Hristiyanlara oldukça farklı bir şey söylemektedirler; “Biz sizin kitabınıza inanmıyoruz çünkü tahrif olmuştur. Ve İlahınız da batıldır!”
Eğer Müslümanlara bize indirilene inanmaları emrediliyorsa bize indirilen tek vahiy ürününe neden inanmadıklarını söylemektedirler?
Eğer hem bizim hem de onların Tanrısının tek olduğunu söylemeleri emrediliyor ise neden Müslümanlar Tanrımızın batıl olduğunu söylemektedirler?
Cevap:
Ankebut ayeti:
- Kuran-ı kerim; Tevrat ve İncil kitabının Allah tarafından indirilen vahiy olduğunu kabul eder. Tevrat ve İncil adındaki kitapların vahiy ürünü olmadığını söyleyen tek bir Müslüman yoktur. Bunu söyleyen zaten İslam dininden çıkar.
- Bununla beraber ilgili ayette çok ince nükteler ve ince işaretler vardır. Şöyle ki:
a. Ayetin “İçlerinden zulmedenleri bir yana” mealindeki ifadesi Ehl-i kitaptan zalimlerin olduğunu göstermektedir.
Bu zulüm Allah’ın indirdiği Tevrat ve İncil’in emirlerine aykırı tutum ve davranışlar olduğu kesindir. Çünkü Allah’ın emir ve yasakları adil olduğuna göre zalim olan hareketler ise bunlara aykırı olanlardır. Bu aykırı davranışlar insanlara yönelik haksızlıklar olduğu gibi indirilen kitaplara yönelik yönelik yapılan lafzi ve ya manevi / yoruma dayalı bir tahrifat da olabilir.
Bununla beraber bir kısım Ehl-i kitabın “zulümkâr” diye vasıflandırılması onların Allah’a -haşa- çocuk isnat etmeleri teslis akidesini savunmakla şirke girmeleri sebebiyle de olabilir. Çünkü Kuran’da “Şirk büyük bir zulümdür.”(Lokman 31/13) diye ifade edilmiştir.
Müfessir Razi’nin de ifade ettiği gibi demek ki bu ayette teslis akidesine saplanmış kimseler müşrik ve zalim olarak nitelendirilmiştir.
Ayrıca bu ayetin ardından gelen ayette Ehl-i kitaptan Hz. Muhammed (asm)’e iman edenlerin yanında iman etmeyenlerin de bulunduğu ve bunların kâfir oldukları vurgulanmıştır. (krş. Razi ilgili ayetin tefsiri)
b. Ayetin “Ve deyin ki: Bize indirilene de size indirilene de iman ettik” mealindeki ifadesinde: “Elinizdeki Tevrat ve İncil” denilmeyip de “size indirilene de iman ettik” denilmesi müminlerin iman etmeleri gereken kitapların Allah tarafından vahiy edilen asıl kitaplar olduğu sonradan insanların elleriyle tahrif ettikleri kitaplar olmadığına işarettir.
c. Ayette -meal olarak- yer alan “Bizim Tanrımız (ilahımız) da sizin Tanrınız (ilahınız) da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur.” ifadesinde de ince dokunmuş işaret incileri vardır. Şöyle ki;
önce “Bizim ilahımız” ifadesine yer verilmesi burada kastedilen ilahın Hz. Muhammed (asm)’in getirdiği ve “Allah’ın birliğini her türlü şirk ve teslisten münezzeh oluşunu hiçbir haham papaz ve alimin rububiyetine iştirak etmediğini vurgulayan hakiki tevhidi” ifade etmesine yöneliktir.
d. “Bizim Tanrımız (ilahımız) da sizin Tanrınız (ilahınız) da birdir.” mealindeki ifadede yer alan “...birdir” sözcüğü bir yandan “hepimizin ilahı yaratıcısı mabudu aynıdır” şeklindeki gerçeği vurgularken diğer yandan teslis akidesini reddederek Allah’ın “bir” olduğuna da işaret etmektedir.
İddia:
İncil’e göre (Matta 28:18-20) Tanrı Teslistir. Birincisi doğada veya ruhta iken esas olarak üçtür; Baba Oğul ve Kutsal Ruh. Söz insan olup aramızda yaşadı (Yuhanna 1:1-14) İsa günahlar için çarmıhta öldü (Markos 10:32-34 45) ve sonra dirildi. (Luka 24)
Kur’an tüm bunları inkâr eder; bu sebeple de bir Müslüman İncil’e inandığını veya inandıkları Allah’ın İncil’in Tanrısı ile aynı Tanrı olduğunu söyleyemez.
Müslümanlar İncil’i reddetmek zorundadırlar!
Çünkü İncil Kur’an ile çelişmektedir.
Cevap:
İncil Kitabı
İncil'in Hz. İsa’ya vahiy edildiğine dair bir görüş mevcut değildir. Fakat İslam’da mevcuttur.
Ancak Hz. İsa’nın hayatında var olan bir İncil’in elimizde olmadığı kesindir. Yüzden fazla yazarlar tarafından yazılan İncillerden meşhur olan dört İncilin kabul edilmesi Hz. İsa’dan yaklaşık 300 yıldan sonra söz konusu olmuştur.
Tarihçilerin bildirdiğine göre “Teslis” inancı İncillerin yazarı da olmayan Pavlous tarafından Hristiyanlık inancına sokulmuştur.
- Şunu unutmamak gerekir ki tarih boyunca Ehl-i kitaptan yüzbinlerce insan araştırarak İslam dinine girmiştir. İlmi araştırma ve akli muhakeme sonucu İslam dinini terk edip Hristiyan veya Yahudi olmuş belki bir tek Müslüman yoktur.
Fakirliğin istismarı cehaletin sonucu böyle yola girenlerin sayısı iki elin parmaklarını geçmez.
Zaten bir Müslüman İslam dinini bırakırsa daha hiç bir dine inanmaz. Çünkü bütün peygamberleri Hz. İsa’yı ancak İslam’dan öğrenmiştir.
Kaldı ki ne Tevrat ne de İncil Kur'an metni gibi mucizevi değildir. Bu sebeple kırk yönden mucize olduğu ispat edilen Kur'an’ı bırakan kimsenin diğer kitaplara inanması çok zordur.
Ayrıca Hz. Muhammed (asm)’e iman eden kimse Hz. Musa ve Hz. İsa dahil bütün peygamberlere de iman etmek zorundadır. Buna mukabil Ehl-i kitap Hz. Muhammed (asm)’e inanmayabiliyor.
Bu sebeple bir kimse İslam dinine inanmaz ise diğer dinlere hiç inanmaz.
- Bugün teslis inancı birçok Hristiyan din adamlarını bile tatmin etmemektedir. Bu gibi itiraflara biz de şahit olmuşuz. Hatta ABD’de doktora derslerine giren bir papaza bunu çok açık ifade ettiğine biz de şahit olmuşuzdur.
Şimdi elle tutulur hiçbir tarafı olmayan bu teslis inancını kabul etmemek Kuran’a -haşa- bir noksanlık değil Allah’ın kelamı olduğunun açık bir göstergesidir.
İddia:
Fakat burada Müslümanların bir sorunu var.
Kur’an Tevrat ve İncil’in Allah tarafından indirildiğini ilan etmektedir.
Ali İmran Suresi (3:3-4) şöyle demektedir.
“O sana Kitab´ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha önce de insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncil´i indirmişti.”
Yani Allah Tevratı ve İncil’i rehber olarak indiriyor.;
Fakat Müslümanlar Allah’ın Tevrat ve İncil’i koruyamadığını söylemektedirler. Ve onlara göre her iki kitap da insanlar tarafından tahrif edilmiştir.
Yani Allah’ın rehber olarak gönderdiği kitap sonradan yoldan saptıracak hale geliyor ve şunu söyleyerek Hristiyanları ikna etmeye çalışıyor; Tanrı üçlüdür ve İsa çarmıhta günahlar için ölmüştür.
Elbette Müslümanlar Tevrat ve İncil’in tahrif edildiğini söylediklerinde bizler şaşırmalıyız çünkü Kur’an Allah kelamını kimse değiştiremez diyor.
Kehf Suresi 18:27 ayette Rabbinin Kitabı´ndan sana vahyedileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O´ndan başka bir sığınak da bulamazsın.
...
Cevap:
Al-i İmran suresi 3-4. ayetler:
Kur'an’ın önceki kitapları tasdik etmesi bazı hükümlerini neshetmesi ve onlarda tahrifin yapıldığını söylemesi arasında bir çelişki yoktur. Çünkü;
a. Kur’an Tevrat ve İncil’in Allah tarafından indirilen birer vahiy olduğunu söylerken onların asıl semavi hüviyetlerini gösteriyor. Bu inanç / semavi kitaplara iman Müslümanların en temel iman esaslarından biridir.
b. Onların birer rehber olduğunu söylerken Kur'an’ın indirilmesinden sonra da bu rehberliklerinin devam ettiğini söylemiyor. Bilakis bu iki kitabın vahiy olarak indikleri dönemlerinde insanlara doğru yolu gösteren birer ilahi vahiy olduğuna işaret etmiştir.
c. Ehl-i tahkik Müslümanlar Tevrat ve İncil’in tahrifi konusuna bakarken onlarda asla doğrular yoktur demezler. Zira bazı çıkarmalar eklemeler değiştirmeler olsa da bu tahriflerin yanında pek çok vahiy mahsulü doğru bilgiler de vardır.
Nitekim bu hususta Ebû Hüreyre (ra) şöyle demiştir (bk. Buhari İtisam 25):
"Ehl-i Kitab Tevrat'ı İbranice (metni) ile okurlar Arab diliyle de Müslümanlara tefsir ederlerdi. Bu hususta Resûlüllah (asm) ashabına şöyle buyurdu:
Siz Ehl-i kitabın sözlerini ne doğrulayın ne e yalanlayın. Ancak deyiniz ki:
"Biz Allah'a bize indirilen Kur'an'a; İbrahim'e İsmail'e İshak'a Yakub ve torunlarına indirilenlere; Musa'ya ve İsa'ya verilenlere ve (bütün) peygamberlere Rabları katından gönderilen (kitab ve ayetler)'e îman ettik. Onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırdetmeyiz. Biz (Allah'a) teslim olmuş Müslümanlarız."(Bakara 2/136)
Kehf suresi 27. ayet:
Meali: “Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku! Onun kelimelerini değiştirecek hiç kimse yoktur. Ondan başka bir sığınak da bulamazsın.”
İslam âlimlerinin bu ayetin tefsirinde farklı yorumları söz konusudur:
a. Bu ayette zikredilen “Kelimat/kelimeler”den maksat ne Kur’an ne de diğer vahiy kitaplarındaki kelimeler değildir. Buradaki kelimelerden maksat Allah’ın Kur’an’daki kelimeleriyle zikrettiği hükümlerdir. Bunlardan biri de Kuran’ı inkar edenlerin başına geleceği bildirilen tehditlerdir. Bunları hiç kimse değiştiremez. (bk. Taberi Maturidi ilgili yer)
b. Burada zikredilen “değişmez Allah’ın kelimeleri”nden maksat Sünnetullah denilen “Allah’ın iman edenler için kurtuluşu cennet mükâfatını; inkâr edenler için helak etmeyi cehennemde yakmayı” ilan eden Allah’ın vadidir/ verdiği sözdür. (Maturidi ilgili yer)
c. Bundan maksat İslam dininin doğruluğunu ispat eden Kuran’daki hüccetler delillerdir. Bu delilleri hiç kimse değiştiremez onları çürütemez. (Maturidi a.g.y)
d. Bu kelimelerden maksat Kur'an’dır. Kur'an bedel kabul etmez değiştirilemez ne ilavelere ne de eksiltmelere izin vermez. (Muridi ilgili yer)
e.“Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: 'Ya bundan başka bir Kur’an getir veya bunu değiştir!' dediler. De ki: 'Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.'” (Yunus 10/15) mealindeki ayette ifade edildiği üzere Müşrikler Hz. Peygamber (asm)’e Kuran’ı değiştirmesini istemişler. Hoşlarına gitmeyen şeyleri çıkarıp hoşlarına giden şeyleri koymasını istemişlerdi. Bu ayette onlara cevap verildiği gibi Kehf 27. ayetinde de cevap verilmiştir. (bk. Zemahşeri ilgili yer).
f. İlgili ayetin nüzul sebebi olarak gösterilen bir husus da şöyledir:
Hz. Peygamber (asm) müşriklerin sorularına cevap verdikçe onlar yeni sorular sorup yeni isteklerde bulunuyorlardı. Nitekim Ashâb-ı Kehf ve Zülkarneyn hakkındaki sorularına cevap verilmişti.
Bu defa da Hz. Peygamber (asm)’den eğer çağrısını kabul etmelerini istiyorsa Kuran’da kendilerinin ve atalarının âdetlerini ve inançlarını destekler nitelikte bazı değişiklikler yapmasını istediler. Söz konusu ayet onların bu tür isteklerini reddetmek üzere inmiş ve Resûl-i Ekrem’e kendisine vahyedileni okuması ve ona uyması emredilmiştir.
Böylece ona şu husus bildirilmiş oluyordu:
Peygamber ancak kendisine vahyedileni okumak ve onunla amel etmekle mükelleftir. O Allah’ın kelimelerini değiştirmeye yetkili değildir. Vahye uymaz ve onunla amel etmezse Allah’ın azabından kurtulup sığınacak bir yer bulamaz. (bk. Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 549)
İddia:
Araf Suresi 7:157 ayette “Yanlarındaki Tevrat ve İncil´de yazılı buldukları o elçiye o ümmî Peygamber´e uyanlar (var ya) … işte kurtuluşa erenler onlardır.”
Hristiyanlar yüzyıllar öncesi tahrif olduğu iddia edilen İncil’de bahsi geçen Hz. Muhammed’i nasıl bulacaklar?
Allah tahrif olmuş kitaplarımızdan Hz. Muhammed’i bulmamızı mı söylüyor?
Ancak bizler kutsal kitaplarımızda Hz. Muhammed’i bulamamakla birlikte gördüğümüz tek şey İncil’den insanları uzaklaştırmak isteyen sahte peygamberlerden uzak durmamızı öğütleyen genel uyarı bölümdür.
Eğer ki Hz. Muhammed’i kutsal kitaplarımızda bulsaydık bunun tahrif edilmiş bölümlerden olmadığına nasıl emin olabilirdik?
Kutsal kitaplarımız İslam ile çelişiyor ise Allah hangi sebeple bunları İslam’ın doğruluğuna kanıt gösteriyor?
…
Cevap:
Araf Suresi 7:157 ayet:
“Yanlarındaki Tevrat ve İncil´de yazılı buldukları o elçiye o ümmî Peygamber´e uyanlar (var ya) … işte kurtuluşa erenler onlardır.” mealindeki ayette Hz. Muhammed (asm)’in vasıflarının Tevrat ve İncil’de yazılı olduğuna özellikle vurgu yapılmıştır.
Eğer öyle bir şey olmasaydı bu iki ehl-i kitabın İslam’a karşı nefretleri daha da artardı. Hz. Muhammed (asm) gibi çok akıllı ve çok zeki olan bir insanın en büyük muarızlarına karşı hakikate aykırı bir konuda ısrar eder miydi? Hz. Muhammed (asm) Medine’ye varır varmaz daha ilk günde o zamanın en büyük bir Yahudi alimi olan Abdullah b. Selam nasıl İslam’ı seçerdi?
- Keza “Kendilerine kitap verilenler kendi çocuklarını tanıdıkları gibi onu(Hz. Muhammed’i) tanıyorlar...”(Bakara 2/146) mealindeki ayette Ehl-i kitabın kitaplarında sıfatlarını gördükleri için Hz. Muhammed (asm)’i çok iyi tanıdıkları ifade edilmiştir.
Eğer bu söz doğru olmasaydı daha saadet asrında birçok Yahudi ve Hristiyan ilim ve din adamları Hz. Peygambere Kur’an’a iman ederler miydi?
- Nitekim Hz. Ömer bu ayetin indirilmesinden sonra Müslüman olan Abdullah b. Selam’a: “Siz Hz. Peygamberi nasıl tanırsınız?” diye sorar. Hz. Abdullah’ın cevabı çok ilginçtir:
“Ben -bir peygamber olarak- Hz. Muhammed (asm)'i çocuklarımdan daha fazla tanırım... Çünkü Hz. Muhammed (asm)’in peygamberliği konusunda asla şüphem yoktur. Fakat çocuklarımın annesinin neler yaptığını bilemem...”(bk. Zemahşeri Razi ilgili ayetin tefsiri)
Maide suresi 68. ayet:
İlgili ayetin meali şöyledir:
“(Resulüm!) De ki: «Ey Kitap ehli! Siz Tevrat´ı İncil´i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyle uygulamadıkça (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsinizdir.» Burada “Size indirileni hakkıyle uygulamadıkça...”
İddiada bu ayetteki ifadeden bu iki kitabın tamamen hak ve hakikat olduğuna nesh ve tahrif edilmediği davalarına bir delil saymışlar.
Halbuki İbn Abbas’ın bildirdiğine göre Yahudilerden bir grup Hz. Muhammed (asm)’in yanına geldiler ve “Sen Tevrat’ın hak bir kitap olduğunu kabul ediyorsun değil mi?” dediler. O da “evet” diye cevap verdi.
Bunun üzerine onlar “Biz yalnız Tevrat’a iman ederiz ondan başkasına iman etmeyiz” dediler.
İşte bunun üzerine söz konusu ayet indirildi. (bk. Razi Kurtubi ilgili yer)
Bu ayetin tam mealini tekrar okuyalım:
"De ki: 'Ey Kitap ehli! Tevrat’ı İncil’i ve Rabbinizden size indirileni (Kuran’ı -nesefi tefsiri-) uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.' Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kuran onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyle ise o kafirler toplumu için üzülme."
Demek ki ayette özellikle Kuran’a iman etmeleri istenmiş aksi takdirde bir din mensubu sayılmazlar.
Tevrat ve İncil’in uygulanması ise onlarda söz konusu olan Hz. Muhammed (asm)’in nübüvvetidir. Onlardaki müjdelerdir. Bunu ikrar edip iman etmedikleri takdirde hiç bir dinde yerleri yok demektir. (bk.Beydavi Hazin ilgili yer)
Son olarak Bediüzzaman Hazretlerinin şu sözlerine kulak verelim hakkı görüp kabul edelim:
“Tevrat İncil ve Zebur'un ibareleri; Kur'an gibi i'cazları olmadığından hem mütemadiyen tercüme tercüme üstüne olduğundan pek çok yabanî kelimeler içlerine karıştı."
"Hem müfessirlerin sözleri ve yanlış tevilleri onların ayetleriyle iltibas edildi.
Hem bazı nadanların ve bazı ehl-i garazın tahrifatı da ilâve edildi.
Şu surette o kitablarda tahrifat tağyirat çoğaldı."
"Hattâ Şeyh Rahmetullah-i Hindî (allâme-i meşhur) kütüb-ü sâbıkanın binler yerde tahrifatını keşişlerine ve Yahudi ve Nasara ülemasına isbat ederek iskât etmiş."
"İşte bu kadar tahrifatla beraber şu zamanda dahi meşhur Hüseyin-i Cisrî (Rahmetullahi Aleyh) o kitaplardan yüz on dört delil nübüvvet-i Ahmediyeye dair çıkarmıştır. 'Risale-i Hamîdiye'de yazmış. O risaleyi de Manastırlı Merhum İsmail Hakkı tercüme etmiş. Kim arzu ederse ona müracaat eder görür.” (bk. Mektubat s. 163)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet