Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

İmanla kabre giren fakat günahları sevaplarından fazla olan kulların kabirdeki halleri nasıldır?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Cevap

Değerli kardeşimiz

Kişinin kabirdeki durumunu ancak Allah bilir. Müslümanın dünyada çektiği sıkıntılar kabirdeki azabını hafiflettiği gibi kabirde çekilen sıkıntılar da cehennemdeki azabı hafifleştirir veya düşürür.

İnsan öldükten sonra kabre konulunca Münker ve Nekir adında iki melek kendisine gelerek; "Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin nedir?" diye sorarlar. İman ve güzel amel sahipleri bu gibi sorulara doğru cevap verirler. Bu gibi ölülere cennet kapıları açılır ve Cennet kendilerine gösterilir. Kâfir veya münafık olanlar ise bu sorulara doğru cevap veremezler. Onlara da Cehennem kapıları açılır oradaki azap kendilerine gösterilir. Müminler nimet içerisinde sıkıntısız ve huzurlu yaşarken kâfir ve münâfıklar ise kabirde azap göreceklerdir (bk. ez-Zebîdî Tecrîdi Sarih terc. Kamil Miras Ankara 1985 IV/496 vd.).

Kabirde azap ve nimetin varlığını gösteren birtakım ayet ve hadisler vardır. Bir ayet-i kerimede;

"Firavun ve adamları sabah-akşam ateşe atılırlar. Kıyametin kopacağı gün de denilir ki; Firavun hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun."(Mümin 40/46)

buyurulur. Buna göre kıyamet kopmadan önce de yani kabirde de azap vardır. Peygamber Efendimiz (asm);

"Allah iman edenlere bu dünya hayatında ve ahirette o sabit sözlerinde daima sebat ihsan eder." (İbrahim 14/27)

ayetinin kabir nimeti hakkında indiğini açıklamıştır. (Buhârî Tefsîr sure: 14).

 Kabir azabı ile ilgili hadis kitaplarında pek çok hadis-i şerif zikredilmektedir. Bunlardan bir kaçı şöyledir:

Hz. Peygamber (s.a.s) bir mezarlıktan geçerken iki mezardaki ölünün bazı küçük şeylerden dolayı azap çekmekte olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatında koğuculuk yapıyor diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine Resulullah (asM) yaş bir dal almış ortadan ikiye bölmüş ve her bir parçayı iki kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap niye böyle yaptığını sorduklarında: 

"Bu iki dal kurumadığı sürece o ikisinin çekmekte olduğu azabın hafifletilmesi umulur." (Buhârî Cenâiz 82; Müslim İmân 34; Ebû Dâvud Tahâret 26) buyurmuşlardır.

Hz. Peygamber (asm) diğer bir hadislerinde şöyle buyururlar:

"Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizî kıyamet 26).

Başka bir hadiste de şöyle buyurur:

"Ölü mezara konulunca birine Münker diğerine Nekir adı verilen siyah mavi iki melek gelir; ölüye derler ki: "Şu Muhammed (asM) denilen zat hakkında ne dersin?" O da şöyle cevap verir. "O Allah'ın kulu ve Resuludur. Ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur Muhammed de O'nun kulu ve elçisidir." Bunun üzerine melekler; "Biz senin böyle diyeceğini zaten bilmekte idik"  derler. Sonra onun mezarını yetmiş arşın genişletirler. Daha sonra bu ölünün mezarı ışıklandırılır ve aydınlatılır. Daha sonra melekler ölüye: "Yat ve uyu " derler. O da; "Aileme gidin de durumu haber verin" der. Melekler ona; "Zifafa giren ve sadece en çok sevdiği kişi tarafından uyandırılan şahıs gibi mahşer gününe kadar sen uyumana devam et." derler."

"Eğer ölü münâfık olursa melekler şöyle der: "Şu Muhammed (s.a.s) denilen zat hakkında ne dersin?" Münâfık da şöyle cevap verir: "Halkın Muhammed hakkında bir şeyler söylediklerini işitmiş ben de onlar gibi konuşmuştum. Başka bir şey bilmiyorum." Melekler ona; "Böyle diyeceğini zaten biliyorduk" derler. Daha sonra yere "Bu adamı alabildiğine sıkıştır" diye seslenilir. Yer de sıkıştırmaya başlar. Öyle ki o kimse kemiklerini birbirine geçmiş gibi hisseder. Mahşer gününe kadar bu sıkıntı devam eder." (Tirmizi Cenâiz 70).

 Kur'an'da şehitlerin kabir hayatıyla ilgili olarak şöyle buyurulur:

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Bilâkis onlar diridirler. Rableri katından rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân 3/169)

"Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Bilâkis onlar dirildirler. Fakat siz farkında değilsiniz." (Bakara 2/154).

Kabir azabının yalnız ruha mı yoksa bedene mi yahut da her ikisine mi yapılacağı konusu bilginler arasında tartışmalıdır. Bu azabın hem rûha hem de bedene yapılacağı görüşü tercihe şayandır. Ancak azabın niteliği hakkında fazla bilgi yoktur.

Rûhun gerçeği üzerinde de görüş ayrılıkları vardır. Bir görüşe göre ruh lâtif (ince şeffaf nüfuz kabiliyeti olan) bir cisimdir. Yaş ağaca suyun nüfûzu gibi bedene nüfûz etmiştir. Allah rûh cesette kaldığı sürece hayatı devam ettirmeyi âdet kılmıştır. Ruh cesetten çıkınca ölüm hayatı ortadan kaldırır.

Başka bir görüşe göre de ruh ceset için güneşin ışıkları gibidir. Mutasavvıflar bu görüşü benimsemişlerdir. Ehl-i Sünnete mensup bir topluluk gülsuyunun güle sirâyet ettiği gibi rûhun da bedene sirâyet eden bir cevher olduğunu söylemişlerdir (Aliyyu'l-Kâri Fıkh-ı Ekber Şerhi terc. Y. Vehbi Yavuz İstanbul 1979 s. 259).

Âyette şöyle buyurulur:

"De ki ruh Rabbimin bildiği bir iştir. Size bu konuda pek az bilgi verilmiştir." (İsrâ 17/85).

Ebû Hanife'ye göre peygamberler çocuklar ve şehitler kabir sorusu ile karşılaşmazlar. Ancak Ebû Hanîfe kâfirlerin çocuklarına kabirde soru sorulması cennete girmeleri ve onlarla ilgili benzeri bazı soruları cevapsız bırakmıştır (Aliüyü'l-Kâri a.g.e s. 252-253).

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi