Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kadere rıza ve zamana sövmemek mü’minin şiarından mıdır?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Cevap

Değerli kardeşimiz

Kazaya rıza ve kadere teslim olmak mü’minin şiarındandır. Hz. Peygamber (sav) bir gün Medine’de Yüce Allah’tan naklen şöyle buyurmuştu:

“Âdemoğlu dehre ve zamana söverler. Oysa dehir benim iş (her şey) benim elimdedir geceyi gündüzü de ben değiştiririm.'' [Umâre s. 340 nr. 530; (Buhari tefsiru’l-kurân 65/45 1); Munavi IV 470 nr. 6024; Sarıcık Cahiliye s. 133-134.]

1) Zamandan mekândan münezzeh olmakla birlikte her şeyi ve zamanı yaratan Allah’tır (CC). Zaman yerlerin ve göklerin yaratılmasıyla başlamıştı. Her şey onun takdiri ve hükmü iledir. Yerler ve gökler yaratılmadan önce O her şeyi takdir ve tespit etmiştir.

2) Kureyş müşrikleri ve onlara benzeyenler “Dehir ne kötüdür” diyorlardı. Böylece zorluklar ve onlara isabet eden olumsuzlukları dehre veriyorlar dehr hakkında kötü konuşuyorlardı. Yüce Allah “ene’d-dehru = dehir benim”buyurmakla “dehri çeviren tedbir eden yaratan benim ” diyordu.

3) O icraatında kullarına layık ve onlara hak ettiklerini veriyordu adildi ve onlara zulmetmiyordu. Olanları zaman içinde yaratan iyilikleri ve kötülükleri halk eden O idi. Ama halk-ı şer şer değil; kesb-i şer şerdi. Ama insanlar irade ve ihtiyar ettikleri kötülükleri ve işlediklerinin kötü sonuçlarını (Musibetlerin insanların yaptıkları yüzünden gelmesi bk. Nisa 4/62 79; Şura 42/30; Nahl 16/34; Zumer 39/51; Al-i İmran 3/72; Ra’d  13/31; Kasas 29/47; Maide 5/49.) dehre yüklüyorlar aslında böylece Cenab-ı Hakk’ı (CC) suçluyorlar ve ona eza veriyorlardı.

4) Onlar bazen de “Yâ haybete’t-dehri = Ey dehrin haybeti zararı ve hüsranı” diyerek; bu düşüncelerini dile getirmekteydiler. (Munavi IV 481; Watt s. 111.)

Kadere Razı mısınız?

Hz. Peygamber (sav) Tevbe Suresi’nin 108. ayeti nâzil olunca (Sarıcık M.Çağrı- Medine s. 369- 372.) muhacirleri yanına alarak Medine’den Kuba köyüne gitmiş ve Kuba Mescidi kapısında ayakta durarak içerde olan Kubalılara şöyle sormuştur:

 “Sizler müminler misiniz?”

Topluluk soru üzerine şaşırmıştı. Rasulullah (sav) tekrar sordu:

“Sizler müminler misiniz?”

Yine cevap gelmeyince Hz. Ömer soruya şu karşılığı verdi:

“Ey Allah’ın Resulü onlar gerçekten mümindirler ben de (bu konuda) onlarla beraberim.”

Bundan sonra Rasulullah (sav) kaderle ilgili şu soruyu yöneltti:

“Allah’ın kazasına (ve kaderine) razı oluyor musunuz?”

Bu kez mescittekiler cevap verdiler:

“Ne‘am = Evet.” 

Burada O (sav) kaza ve kader inancından söz ediyordu. Demek o zaman da kadere ve kazaya iman zaman zaman üzerinde konuşulan bir konuydu. Sahabeler kadere ve kazaya inanıyorlardı. Sonra sual ve cevap şöyle devam etti:

“Belalara sabrediyor musunuz?”

Kazaya iman Allah’tan gelen bela ve meşakkatlere sabrı da gerektiriyordu. Kubalılar soruya tek kelimeyle karşılık verdiler:

“Evet.”

Rasulullah (sav) aldığı karşılık üzerine onlar hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştı:

“Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki sizler müminlersiniz.” (Heyet Mecmau’t-Tefâsir III 197.)

Onların verdiği cevaplar imanlarına delil olan sözlerdi. Onlar Allah’a inanmakla kaza ve kadere (burada kaderin varlığına işaret bulunur.) rıza gösteriyorlar bela ve musibetlere sabrediyorlardı. Bu durum; bela ve musibetlerde Allah’tan şikâyet etmemeyi gerektiriyordu. Bollukta ve darlıkta Allah’tan razı idiler. Sonra Resul-i Ekrem (sav) onlar arasına oturdu ve tekrar sordu:

“Ey Ensar topluluğu gerçekten aziz ve celil olan Allah sizleri övdü. Sizler abdest alırken ve tuvalet ihtiyacını giderirken ne yapıyorsunuz?”

Kubalılar şu karşılığı verdiler:

“Ey Allah Resulü biz dışkıdan sonra üçtaşla temizleniyor taşlardan sonra da suyla taharet alıyoruz.”

Cevap üzerine Rasulullah (sav): “Ricâlun Yühıbbûne en yettahherû...” ayetini okudu. (Heyet Mecmau’t-Tefâsir III 197.) Kubalılar daha önce Yahudilerden suyla temizlenmeyi veya cünüplükten dolayı yıkanmayı öğrenmişlerdi. Fakat ayet-i kerime Yahudileri değil onları övüyordu. Burada tevhit inancı ve bu inancın gereklerini yerine getirmekle birlikte temizliğin önemi vurgulanıyordu. Kubalılar Müslüman olduktan sonra da suyla taharete devam ettiler. Hatta onlar cünüp olarak gecelemiyorlardı. Temizlenilen pislik konusunda iki görüş vardır: (Heyet Mecmau’t Tefâsir III 196-197.)

1) Onlar maddi pislikten temizlenmeden dolayı övülmektedirler. Ayet özellikle suyla taharet almalarından onları övmektedir.

2) İkinci görüşe göre övgüye sebep yalnız maddi pisliklerden temizlenmeyi seven insanlar olduklarından değildir. Onlar muttakîlerdir; takva ilkesi üzerine mescit yapmışlardır. Demek; mânevî kazurat ve pislikler olan şirkten ve günahlardan temizlenmeyi severler. Ayrıca onlar iman ihlâs ve sıdıkla en büyük günah küfür  şirk ve nifaktan temizlenmiş kimselerdir. Öyleyse iman temizliktir şirk ve küfür “inneme’l- müşrikûne necesun” ayeti ile bir tür mânevî pisliktir. Kir ve pisliklerden temizlenmeyi çok istemek de güçlü iman ve takvanın gereğidir. Öyleyse mü’min temiz olur. Kirlenirse tövbeyle yahut suyla temizlenir. Günahlardan temizlik Allah’a yakınlık ve sevap sebebidir. Onlar küfür ve günahlardan temizlendikleri için Allah onları sevmektedir. Ayetin sonunda şöyle buyuruluyordu:

“... Allah (şirk  küfür günah ve maddi) pisliklerden temizlenenleri her zaman sever.” (Tevbe 9/108)

1) Yukarıdaki ayete göre de ensar ve muhacirler temizlenmeyi sevdiklerinden kaderde olanlara rıza gösterdiklerinden Allah tarafından çok sevilen insanlardı. Allah kendilerini sevdiğini bildirmekteydi.

2) Allah’ın sevgisi yüksek derecelidir ve muhabbet cinsinden bir sevgiydi. (bk. Feyruzabadi el-Kâmûs s. 90; Rağıb s. 153; İbnu Ebi’l-‘Izz s. 165; Heyet el-Mu’cem s. 252. Ayrıca alâka irade sabâbe ğarâm meveddet ve diğer sevgiler için bk. Sarıcık Sahabe Modeli s. 130 160.) Muhabbet dolu dolu sevmekti.

3) Allah’ın insanı sevmesi; razı olması ve ona iyilik ve ihsanda bulunacağına söz vermesidir. (Heyet Mecmau’t Tefâsir   III 197.)Onlar da başlarına gelenlerde kaderde olanlarda Allah’tan razıdırlar. Çünkü kaderde olana rıza gösterirler. Yani Rıza makamındadırlar. Belalara sabretmeleri de bunu gösterir. Tüm bu açıklamalar yapısı takvâ üzere yapılan mescidin önemini gösterdiği gibi hem sahabelerin kader inancı ile ilgili durumlarını ve faziletlerini de gösterir.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi