- Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu sözü Ehli Sünnetin kader inancını geçersiz kılmaz mı?
“Şunu iyi bil: Bütün insanlar toplanıp sana faydalı olmaya çalışsalar ancak Allah (c.c.)’ın senin için yazdığı faydayı sağlayabilirler. Bütün insanlar sana zarar vermeye kalksalar ancak Allah (c.c.)’ın senin hakkında yazdığı zarar verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş ve yazdığı yazılar değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir.”
- Bu hadiste “kaderi yazan kalem yazmaz olmuş ve yazdığı yazılar değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir.” ifadesi Allah (c.c.)’ın yaptığımız filleri yapmamızı istediğinden değil; insanın yapacağı fiilleri ezeli ilmiyle bildiğinden dolayı ezelde kader defterine yapacağımız fiilleri yazmış olduğu inancımızı yıkıp yerine Allah (c.c.)’ın yaptığımız fiilleri yapmamızı istediğinden dolayı kader defterine yazdığı inancını getirmez mi?
- Neden?
Değerli kardeşimiz
Öncelikle ifade edelim ki Allah ezeli ilmiyle her şeyin nasıl olacağını kulların özgür iradeleriyle neler yapacağını bilir. Kullar Allah bildiği için yapmış olmaz aksine kullar ne yapacaksa Allah onu bilir.
İlgili hadisin tercümesi şöyledir:
Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre şöyle demiştir:
Bir gün Hz. Peygamber’in terkisinde bulunuyordum. Bana:
“'Yavrucuğum sana bazı kaideler öğreteyim' dedi ve şöyle buyurdu: 'Allah’ın buyruklarını gözet ki Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın (rızasını) her işte önde tut Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen Allah’tan dile! Ve bil ki bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet sana zarar vermeye kalksalar ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir.' (Bundan sonra takdirde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.)"(Tirmizî Kıyâmet 59 h.no: 2516)
Benzer bir rivayette de şöyle buyurulmaktadır:
“Allah’ın emir ve yasaklarını gözet O’nu önünde bulursun. Bolluk içindeyken (emirlerine bağlı kalmakla) sen Allah’ı tanı ki O da darlığa düşünce (kurtarmak suretiyle) seni tanısın. Bil ki senin hakkında yazılmamış olan şey başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başkalarına) gitmez. Bil ki zafer sabırla sevinç üzüntüyle kolaylık da zorlukla birliktedir.” (İbni Hanbel Müsned 1/307)
Hadiste;
- İnsanların başına gelecek fayda ve zarar konularına açıklık getirilmiş takdir edilenden başkasının kişiye ulaşamayacağı hususu açık-seçik anlatılmıştır.
- Burada makam münasebetiyle verilen bu derste rızkı ararken helal-harama dikkat etmesi başına gelen bir musibetten dolayı da aşırı üzüntüye girmemesi gereğine işaret edilmiştir.
- Bir mümin için gözetilecek asıl noktanın sadece Allah’ın emir ve yasakları olduğu belirtilmiştir.
- “Kaderde olmayanın başa gelmeyeceği” güvencesi verilerek üzüntüye psikolojik bir reçete sunulmuştur.
- Kadere iman eden müminlerin yersiz kuşkulara kapılmalarına gerek olmadığı haset ve kıskançlık gibi kötü huylardan uzak durmaları onların inançları doğrultusunda yaşamaya dikkat etmelerine işaret edilmiştir.
- “Kadere iman eden kederden kurtulur.” yüksek düsturun ders verdiği bir atmosfere dikkat çekilmiştir.
Demek ki burada insanların hayatlarında sıkıntıdan kurtulmalarını sağlamaya yönelik prensipler kader nokta-i nazarından göz önüne serilmiştir.
Yoksa insanın özgür iradesi devre dışı bırakılmamıştır. Ayrıca hiç değişmez olduğu ifade edilen kaderden maksat Allah’ın ilmindeki kaderdir. Yoksa kaderin insanın iradesine bağlı olarak değişeceğine dair ayet ve hadisler vardır.
“Allah’ın izni olmadıkça hiçbir peygamber mûcize gösteremez. Her şeyin bir vadesi vardır Allah dilediği hükmü iptal eder dilediğini sabit bırakır. Ana kitap O’nun yanındadır.”(Rad 13/38-39)
mealindeki ayette de bu hakikatin altı çizilmiştir.
“Herhangi bir canlının ömrünün uzaması veya kısaltılması mutlaka bir kitapta yazılıdır. Bütün bunlar elbette Allah’a pek kolaydır.”(Fatır 35/11)
mealindeki ayette ise ömrün-normal tabii seyrinden- daha kısa veya daha uzun olabileceği ifade edilmiştir ki bu da değişebilen kaderin bir yansımasıdır.
“Sadaka verin; hastalarınızı sadaka ile tedavi edin. Muhakkak ki sadaka gelen arazları marazları/hastalıkları geri çevirir. Sadaka aynı zamanda ömrünüzün uzamasına iyiliklerinizin katlanmasına vesile olur.”(Kenzu’l-ummal h. no: 16113)
anlamına gelen hadislerde de bu gerçeğe işaret edilmiştir.
Demek ki mutlak olmayan bilakis bazı şartlarla mukayyet olan bir kısım mukadderat şartları yerine gelmediği için -mesela sadaka verilmediği için dua yapılmadığı için- vuku bulmayabilir.
Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere kader Allah’ın ilminin bir nevidir. Buna göre Allah levh-i mahfuzda yazılı olan bir musibetin bir ecelin bir rızkın durumunu veya bir ömrün uzatılıp uzatılmayacağını ve bunun hangi şartların tahakkuku halinde gerçekleştirileceğini ezeli ilmiyle bilmektedir.
Hiçbir şey Allah’ın bu ilminin hilafına tahakkuk edemez. Örneğin levh-i mahfuzda bir adamın ömrü 60 yıl olarak yazılıdır. Ancak bu kimsenin ömrü -örneğin- sıla-i rahim yaptığı veya sadaka verdiği takdirde 70 yıl olur.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; Ehl-i sünnet âlimleri arasında kaderin varlığı konusunda ittifak vardır. Değişebilen kaderin yanında değişmeyen kader de vardır. Ancak kesin olan bir şey varsa Allah’ın ilmi değişmez zira o bir şeyin nasıl olacağını kulunun iradesini neye yönlendireceğini ezeli ilmiyle bilir.
O halde bir şeyin nasıl olacağını bilen değil o şeyi özgür iradesiyle yapan sorumlu olur.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Çok düşünme üzülme kaderde olan olur olmayan olmaz sözünün ...
- Allah'ın küllî iradesi ile insanın cüzî iradesi nasıl bağdaştırılabilir ...
- Yapılan dualar kaderi nasıl etkiliyor; dua ile kader değişir mi ...
- Ata ve Levh-i Mahv ve İsbat nedir? ...
- Kader konusunda en çok merak edilenler.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi