Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- Peygamber Efendimiz (asm) kaderle ilgili sorulan soruya neden Ehli Sünnetin cevabını vermiyor?
- Bu hadise rağmen neden cennete girebilmek için çaba sarf etmemiz gerektiğini biliyorum. Allah ezeli ilmiyle kimin cennete girip kimin giremeyeceğini biliyor ve kitapları ona göre yazıyor.
- İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm elinde iki kitap olduğu halde yanımıza geldi ve: "Bu iki kitap nedir biliyor musunuz?" buyurdular. Cevaben: "Hayır ey Allah'ın Resûlü! Bilmiyoruz. Ancak bildirmenizi istiyoruz!" dedik. Bunun üzerine sağ elindekini göstererek: "Bu Rabbülâlemin'den (gelmiş) bir kitaptır. İçerisinde cennet ehlinin isimleri mevcuttur. Hatta onların babalarının ve kabilelerinin isimler de mevcuttur ve sonunda da icmal yapmıştır. Bunlara asla ne ilave yapılır ne de onlardan eksiltmeye yer verilir. Hiç değişmeden ebedi olarak sabit kalır" buyurdular. Sonra sol elindekini göstererek: "Bu da Rabbülâlemin'den bir kitaptır. Bunun içinde de ateş ehlinin isimleri onların atalarının isimleri ve kabilelerinin isimleri vardır. En sonda da icmâllerini yapmıştır. Bunlara asla ne ziyade yapılır ne de eksiltmeye yer verilir!" buyurdular. Ashabı sordu: "Öyleyse ey Allah'ın Resûlü niye amel ediliyor? Madem ki her şey önceden olmuş bitmiş yazılmış ve artık yazma işinden fariğ olunmuş (bir daha yapma gayreti de niye)?" Resûlullah şu cevabı verdi: "Siz amelinizle doğruyu ve istikameti arayın! İtidali koruyun zira cennetlik olan kimsenin ameli cennet ehlinin ameliyle sonlanır; (daha önce) ne çeşit amel yapmış olursa olsun. Keza cehennemlik olanın ameli de cehennem ehlinin ameliyle sonlanır hangi çeşit amel ile amel etmiş olursa olsun!" Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sonra elindeki kitapları atıp elleriyle işaret ederek dedi ki: "Rabbiniz kullardan artık fariğ oldu bir kısmı cennetlik bir kısmı da cehennemliktir." (Tirmizi Kader 8 (2142)
Değerli kardeşimiz
- İlgili hadis için bk. Tirmizi Kader 8 h. no: 2141.
- “Peygamber Efendimiz (asm) kaderle ilgili sorulan soruya neden Ehli Sünnet’in cevabını vermiyor?” sorusu eleştiriye açıktır:
Evvela Hz. Peygamber (asm)’in Ehl-i sünnete göre davranması diye bir şey yoktur. Çünkü Hz. Peygamber (asm) Ehl-i sünnete değil Ehl-i sünnet Hz. Peygamber (asm)’e uymak durumundadır. Bir rivayete göre Efendimiz (asm) Fırka-i naciyeyi yani Ehl-i sünneti tanımlarken şöyle buyurmuştur: “Benim ve ashabımın üzerinde bulunduğu yolda / çizgide olanlardır.” (el-Ferku beyne’l-firak 1/304)
Bu konu kader konusudur. Kader konusunda Bediüzzaman Hazretlerinin Kader Risalesini okumanızı tavsiye ederiz.
- Bununla beraber burada bu hadisin anlaşılmasına katkı sağlayacağını düşündüğümüz birkaç noktaya işaret ederiz:
a. Kader Allah’ın ezeli ilminin bir nevidir. Ezeli ilimgeçmiş şimdiki ve gelecek zamanı bir anda müşahede eder. Bu her şeyi kuşatan ilahi ilmin cehalet gibi bir zıddı yoktur. Çünkü Allah’ın bütün sıfatları gibi ilmi de sınırsızdır. Sınırsız olan bir şeyin sınırlandırılması aklen de imkânsızdır.
O halde Allah’ın ezeli ilmiyle kimin cennete kimin cehenneme gideceğini bilmesi zorunludur.
b. Her şeyi önceden bilen Allah’ın bu ilminin imtihan işleriyle ilgili konularda insanlar üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Zira “İlim maluma tabidir.” Yani bir şey nasıl olacaksa ilim onu öyle bilir. İlim sıfatını kudret sıfatından ayıran en büyük özellik kudretin aksine ilmin yaptırım gücünün olmamasıdır.
Bu sebeple Allah’ın her şeyi önceden bilmesi o şeyin cereyan ettiği safhalardaki konumuna hiçbir etkisi yoktur.
- Örneğin işin uzmanları Ay'ın Güneş'in ne zaman tutulacağını ne zaman açılacağını çok önceden biliyorlar. Ve bu işler haber verildiği şekilde ortaya çıkıyor. Bununla beraber hiç kimse “Bu uzmanlar önceden bildiği için Ay ve Güneş tutuldu; yoksa tutulmazdı.” şeklinde bir tasavvuru aklının ucundan bile geçirmez. Şu bir hakikattir ki insanların bu konuda bilgilerinin olmadığı dönemlerde de bu olaylar tahakkuk etmiştir.
- İşte bunun gibi cennetlik ve cehennemliklerin Allah tarafından önceden bilinmesi onların bu sebeple oraya sürüklendiklerini söyleyemeyiz. Bilakis Güneş kendi şartları içinde tutulacağı için uzmanlar bilmiştir. Bu iki sınıf insan da yaratılıştan kendilerine verilen özgür iradelerini kullanarak bu sonuçlara gidecekleri için Allah bunu bilmiştir.
c. Kur'an’da defalarca “Allah’ın kullarına asla haksızlık etmeyeceği” hususuna vurgu yapılmıştır. Halbuki eğer Allah’ın her şeyi önceden bilmesi insanların özgür iradelerini ortadan kaldıracak -kudret gibi- bir yaptırım gücüne sahip olsaydı Kur'an’ın bu bilgisi -haşa- yanlış olurdu. Kur'an’a iman eden kimsenin böyle bir hataya düşmemesi gerekir.
e. Allah’ın kuşatıcı ilmini şöyle özetlemek mümkündür:
Allah sonsuz ezeli ilmiyle kimin özgür iradesiyle iman edip salih amel işleyerek cennete gideceği kimin de özgür iradesini küfür tarafına kullanacağı ve inkara saparak cehenneme gideceğini bilmektedir. Bilmenin karşıtı bilmemektir. Bilmeyen Allah olmaz. “Yaratan bilmez mi? ...”(Mülk 67/14) mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.
Demek ki Allah’ın her şeyi önceden bilmesi yaratıcı Allah olmanın şartıdır. Bu ilimle hiç kimseyi belli bir yöne zorlamadan bilmesi ise adaletin ve âdil bir imtihanın olmazsa olmaz şartıdır.
İşte soruda geçen hadiste Allah’ın olmuş olan ve olacak her şeyi bildiğine dikkat çekilmiştir.
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi