Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Anne babalarımız olmasa da dünyaya gelir miydik?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

- Eğer geliyorsak; Peygamber Efendimiz (sav) hakarete maruz kaldığında söylediği "Allah'ın onların neslinden (kıyamete kadar) yalnızca Allah'a ibadet edip O'na şirk koşmayan birilerini çıkacağını ümit ediyorum" hadisiyle çelişmiyor mu?

Değerli kardeşimiz

Sorumuzun cevabına geçmeden önce cevapta kullanacağımız “sebep” ve “netice” kavramlarının manasını öğrenelim. Bir çocuğu yaratılmasında sebep anne-babadır; çocuk ise neticedir. Demek sebep dediğimizde anne-babayı netice dediğimizde ise çocuğu anlayacağız.

Şimdi geldik sorumuzun cevabına: Cenab-ı Hak bu alemde her neticeyi bir sebebe bağlamıştır. Mesela bir çocuk neticedir. Sebep ise anne ve babasıdır. Cenab-ı Hak o çocuğun yaratılmasını o anne ve babadan takdir etmiştir.

Buna “kaderin sebep ile neticeye aynı anda taalluku” denilir. Bu sırrı bilmeyen bir kısım insanlar sebep ile netice için ayrı birer kader olduğunu zannettiklerinden yani anne-baba ile çocuğu ayrı ayrı nazara aldıklarından dolayı bunun neticesi olarak “Madem ki onun kaderinde dünyaya gelmek yazılmıştır; anne-baba olmasa da dünyaya gelecektir.” gibi yanlış bir hükme ulaşmışlardır.

Diğer bir kısım ise sebeplere hakiki tesir verdiklerinden “Anne-babası olmasaydı o çocuk dünyaya gelmezdi.” demişlerdir.

Hâlbuki bu konudaki en doğru söz şudur: “Kader sebep ile neticeye bir baktığından sebebin yokluğu farz edildiğinde netice için söylenebilecek bir söz yoktur. Yani “Eğer anne-babası olmasaydı çocuk dünyaya gelir miydi?” sorusuna Ehl-i sünnet alimleri: “Ne olacağı bizce meçhuldür bu konuda bir fikir yürütülemez.”şeklinde cevap vermektedirler.

Zira ortada bir gerçek vardır ki o da çocuğun anne-babasından meydana gelmiş olmasıdır. Anne-babanın yokluğu farz edildiğinde çocuğun dünyaya gelip gelmeyeceğine ne ile hüküm edilecektir. Dolayısıyla Cenab-ı Hakk’ın o çocuğu başka bir anne-babadan gönderip göndermeyeceği hakkında bir tahmin yürütülemez.

Ya da birisi Erzurum’dan diğeri İstanbul’dan gelen iki kişinin Ankara’da buluştuklarını farz edelim.

Bunlardan birisi şöyle dese: “Buraya gelmeseydik görüşemezdik.” Diğeri ise şöyle dese: “Kaderde görüşmemiz yazılmış buraya gelmeseydik yine görüşürdük.”

Bu sözlerden ikisi de yanlıştır. Çünkü Cenab-ı Hakk’ın ilmi ve kader yazısı malum olan onların buluşmalarına tabidir. Eğer malum olan bu iki kişinin Ankara’ya gitmeleri yok farz edildiğinde başka bir yerde buluşup buluşmayacakları konusunda hiçbir şey söylenemez.

İlgili hadis rivayetine gelince bu hadiste Peygamber Efendimiz (asm) onların neslinden geleceklerin tamamını değil bazılarını haber vermiştir.

Konuyla ilgili olay ve dua şöyledir:

Allah Resûlü (asm) kainat yüzü suyu hürmetine yaratılmış bir insan olarak getirdiği ve temsil ettiği rahmetle insanlığı buluşturmak için işkencelere hakaretlere maruz kalmış; ama bütün bunlara rağmen tel’in ve beddua için elini açmamıştır. Zira O (asm) lanet etmek için değil alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. (Müslim Birr 87)

Mekke’de kapı kapı dolaşmış insanların bir araya geldiği panayır vs. gibi anları bir fırsat olarak değerlendirmiş mesajını tebliğ etmişti. Bir keresinde çok ağır hakarelere maruz kalmış melek imdadına koşmuş eğer isterse bir dağı kaldırıp bu asi kavmin tepesine indirebileceğini söylemişti. Ama o şefkat abidesi insan ellerini kaldırarak:

أَرْجُو أَنْ يُخْرِجَ الله مِنْ أَصْلابِهِمْ مَنْ يَعْبُدُ الله وَحْدَهُ لا يُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا

“Allah’ın onların neslinden (kıyamete kadar) yalnızca Allah’a ibadet edip O’na şirk koşmayan birilerini çıkaracağını ümit ediyorum.”(Buhari Bedü’l-Halk 7; Müslim Cihad 1115)

demiş ve onlara herhangi bir belanın gelmesini istememişti.

Peygamber Efendimiz (asm) kendisini taşlayan vücudunu kan revan içinde bırakan namaz kılarken boğazını sıkan veya başına işkembe koyan geçeceği yollara dikenler serpen insanların hep hidayetlerini istemiş böylelikle düşmanlarının bile cennete gitmelerini arzu etmiştir. O Taif’te taşlanmış yüzü gözü kan içinde bir bağa sığınmak mecburiyetinde kalmış; ama kendine bunu reva görenlere beddua etmemiş halini Allah’a arzetmişti.

Demek ki bu dua bir açıdan ümittir bir açıdan da onların soyundan gelecek hayırlı kimselerin haber verilmesidir. Yoksa onların soyundan gelecek herkesin iman edeceği anlamında değildir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Ölümler konusunda sebep ve kader ilişkisi nasıl değerlendirilir; ecel ...

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi