Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Allah herkesi cennete girecek biçimde yaratamaz mıydı?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

- Bazılarından sorular alıyorum:
- Allah herkesi cennete girecek biçimde yaratamaz mıydı?
- Evet Allah'ın sanatını görmek için onu bulmak için yaratıldık ama bu sınav neden var?
- Kulluk görevini kimin alacağı sorulduğunda sadece insanın kabul ettiğini biliyoruz. Ama soru sorulduğunda melekler zaten kulluk için yaratılmamıştı yani iradesi kısıtlıydı fakat yine de bu soru soruldu nedeni nedir?
- Ya da şöyle mi oldu: Tüm mahlukatlara aynı irade verildi sonra biz kabul edilince diğerlerinin iradesi mi kısıtlandı?

Değerli kardeşimiz

Bu konuyu birkaç madde halinde açıklayamaya çalışacağız:

1) Evvela şunu belirtelim ki Allah insanları imtihana tabi tutmadan hepsini cennete koyabilirdi. Fakat Allah’ın ilim ve hikmetle dolu muradı / iradesi imtihan yapmayı ön görmüştür.

“Eğer dileseydik bütün insanlara hidâyet verir doğru yola koyardık. Lâkin 'Cehennemi cinlerden ve insanlardan bir kısmıyla dolduracağım.' hükmü kesinleşmiştir.”(Secde 32/13)

mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

2)Allah cemal ve kemal sıfatlarının değişik tecellilerini ve bu tecellileri gösteren farklı sanat eserlerini görmek ve göstermek istediği için kâinatta hem ruhanî (melekler cinler gibi) hem cismanî (cansız varlıklar gibi) hem de ruhanî ve cismani yanları olan (insanları gibi) ayrı varlıkları yaratmıştır.

Meleklerde yalnız akıl kuvveti vardır. Hayvanlarda ise yalnız nefis kuvveti (kuvve-i şeheviye ve gazabiye) vardır. İnsanlarda ise hem akıl hem de nefis vardır. Bu iki unsur da ayrı birer aynadır kemal celal ve cemal sıfatlarının tecellilerini göstermektedir.

3) Daha açık bir ifadeyle;

Allah sonsuz hikmetinin öngördüğü şekilde canlı varlıklardan bir kısmını nefis unsurları olmayan yalnız akılları olan melekler gibi Allah’a her zaman itaat eden ve ona asla isyan etmeyen mahluklar olarak yaratmıştır.

Diğer bir kısmını aklı olmayan yalnız nefsani dürtülere sahip olarak yaratmıştır ki bunlar hayvanlardır.

Bu iki sınıf varlıklar imtihana tabi tutulmamış ve sorumlu kabul edilmemiştir. Çünkü imtihanın adaletli bir şekilde cereyan etmesi için hem kaybetme hem kazanma imkanının olması gerekir. Oysa meleklerde kaybetme; hayvanlarda ise kazanma fırsatı yoktur.

- İşte Allah imtihanı hem kaybetme hem de kazanma imkânı olan bir varlık olarak insanı yaratmıştır. Çünkü insanda hem melek gibi akıl hem hayvan gibi nefis vardır.

Demek ki Allah’ın affetmeyi mükâfatlandırmayı cezalandırmayı ön gören (Muhsin Kerim Rahman Rahim Gafur Affuv; Âdil Muntakim Kahhar Şedidu’l-İkab gibi) isim ve sıfatlarının tecellileri için bir imtihan açılmış ve bu imtihana uygun bir varlık olarak da insanoğlu yaratılmıştır.

Ahsen-i takvimde yaratılan ve esfel-i safilin canibine de kayabilen insanoğlunun bu yapısı onu Allah’a muhatap olma seviyesine çıkarmıştır.

4) Özellikle insana alabildiğine özgür bir iradenin verilmesi insanı çok farklı bir konuma oturtmuştur. Ne meleklerde ne de hayvanlarda -gösterilen yolun dışında- hareket edebilen bir özgür iradeleri vardır.

Özgür irade Allah’ın mutlak iradesinin bir tezahürüdür. Allah insanın küçük mikyastaki ilmini kendi sonsuz ilmine ufacık kudretini kendi sonsuz kudretine bir vahid-i kıyasi / ölçü birimi yaptığı gibi onun cüzi iradesini de kendi külli iradesine bir mirat-ı tarassud yani onun küçük iradesini kendi sonsuz iradesinin anlaşılmasına bir ayna yapmıştır.

Özgür irade insanoğluna insanlık kazandırmıştır yeryüzü halifelik payesini kazandırmıştır Peygamberlik şerefini kazandırmıştır ilahî hitaba muhatap olmayı kazandırmıştır.

Özgür irade insanın cansız bir kukla akılsız bir hayvan olmadığının göstergesidir.

5) İnsanlar meleklerden farklı bir idrak ve algıya sahiptir. Farklı bir sanat anlayışına sahiptir.

İnsanlar yapıları itibariyle yeryüzünde fitne-fesat çıkarmaya meyilli olmalarına rağmen onların -Allah’ın varlığı ve birliğinin göstergesi olan-kâinat hakkındaki idrakleri sebebiyle yaratılmışlardır.

Diğer bir ifadeyle insanlar Allah’ın sanatını farklı yönlerden değerlendirip yaratıcıya ulaştıracak bir ilme sahip kılındıkları için yaratılmışlardır.

“Biz insanı en güzel biçimde yarattık.”(Tin 95/4)

“Biz hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.”(İsra 17/70)

mealindeki ayetlerde insanın varlığı meleklerden daha farklı bir ilahî tecelliye mazhar olduğuna vurgu yapılmıştır.  

- Bediüzzaman Hazretlerinin şu tespitleri de bizim konumuza ışık tutmakta ve insanların yaratılmalarının hikmetini ortaya koymaktadır:

“Esma-i İlahiyenin en cem'iyetli âyinesi cismaniyettedir.

Ve hilkat-ı kâinattaki makasıd-ı İlahiyenin en zengini ve faal merkezi cismaniyettedir.

Ve ihsanat-ı Rabbaniyenin en çok çeşitleri ve rengârenkleri cismaniyettedir.

Ve beşerin ihtiyacat dilleriyle Hâlık'ına karşı dualarının ve teşekküratının en kesretli tohumları yine cismaniyettedir.

Maneviyat ve ruhaniyat âlemlerininen mütenevvi çekirdekleri yine cismaniyettedir.” (Asa-yı Musa s. 45; Şualar On Birinci Şua s. 228; ayrıca bk. Sözler Yirmi Sekizinci Söz s. 498)

6) İmtihanı gerekli kılan unsurlardan biri de ilimdir.

Melekler imtihana tabi olmadıkları için -Allah’ın kendilerine öğrettiği vehbi ilimler dışında- ilim tahsil etmek gibi imtihanın bir malzemesini kullanmak zorunda değiller.

İnsanlar ise imtihana tabidir. İmtihanın en önemli malzemesi ilimdir. Herkes öğrendiği ilmi kadar değer kazanır. Nitekim

“Ey inananlar toplantılarda / meclislerde size 'Yer açınız.' dendiğinde yer açınız ki Allah da size yer açsın. Size 'Kalkınız.' dendiğinde kalkınız ki  Allah da içinizdeki inananları ve kendilerine ilim / bilgi verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah  tüm yaptıklarınızdan haberdardır.”(Mücadele 58/11)

mealindeki ayette ilim sahiplerine üstün derecelerin verildiğine özellikle vurgu yapılmıştır.

Özetlersek:

Allah bir nevi / tür olan insanoğlundan binler türü çıkarmak hikmetiyle onları imtihana tabi tutmuştur.

Sorumlu tuttuğu bütün insanlara iyi ve kötüyü güzel ve çirkini yanlış ve doğruyu birbirinden ayırabilecek mekanizmalar vermiş ve onun özgür iradesini cehaletten kötülükten çirkinlikten yana mı yoksa ilimden iyilikten güzellikten yana mı kullanacağını uygulamada görmek istemiştir. Bu ise imtihanı gerektirir. Çünkü bu imtihan sayesinde sadakat ve doğruluğun zirvesinde olan Ebu Bekir ve ona benzeyen kimseler ile yalancılığın zirvesinde olan Müseyleme-i Kezzab ve ona benzer insanlar fark edilir.

“Herkesi imtihansız toptan sınıfı geçirmek” büyük bir haksızlıktır. Çünkü böyle bir tavır tembellerle çalışkanları bilenlerle bilmeyenleri iyilerle kötüleri bir tutmak anlamına gelir.

Bununla beraber unutulmamalıdır ki Allah’ın iradesi -illetsiz sebepsiz gerekçesiz de olsa- bir konuya tercihini yaptığı zaman buna teslim olmaktan başka bir seçenek yoktur.

“Allah yaptıklarından sorulmaz / sorgulanamaz. Fakat insanlar sorguya çekilir.” (Enbiya 21/23)

mealindeki ayette işaret edildiği gibi Allah’ın iradesi konuştuğu yerde insanların iradesi susmasını bilmelidir...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet