Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Kaderin fiillerimiz üzerindeki etkisi nedir? Tedbirli olsak da ezelde takdir edilen mi olur bunu açıklar mısınız?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı
Allah bir şeye ol dediyse olur buna inacımız tam. Hayatımızda her şeyde iş ararken de sosyal haytta da askerde de tedbir alsak da her şeye rağmen tedbirli olsak da ezelde takdir edilen mi olur bunu açıklar mısınız?

Değerli kardeşimiz

1. Kader konusunda aklınıza takılan her şeyi sorabilirsiniz; bu durum inkar ettiğiniz anlamına gelmez. Nitekim Kur'an'dan öğrendiğimize göre Hz. İbrahim aleyhisselam ölülerin nasıl diriltileceğini sormuş sonra da "Allah'ım inanmadığımdan değil kalbim tatmin olsun diye soruyorum." demiştir. Bu nedenle bizler de aklımıza takılan sorularımızı sorabiliriz. Biz de elimizden geldiği kadar cevap vermeye çalışırız.

2.Kaderin esas anlamıAllah’ın olmuş olacak her şeyi bilmesi demektir. Dikkat edersek insan iradesini yok saymıyor. Bilmek ayrı yapmak ayrıdır. Bilen Allah’tır yapan kuldur. Yaratıcı her şeyi; geçmişi şimdiki zamanı ve geleceği de bilendir. Bu konuya bir misal verelim; Peygamberimiz (asm) İstanbul'un fethini ve komutanını yüz yıllar önce müjdelemiş ve haber vermiştir. Zamanı gelince de dediği gibi çıkmış. Şimdi İstanbul Peygamberimiz (asm) dediği için mi fethedildi yoksa fethedileceğini bildiği için mi söyledi. O zaman Fatih Sultan yatsaydı çalışmasaydı ordular hazırlatıp savaşmasaydı yine olacak mıydı?.. Demek ki Allah Fatih'in çalışıp İstanbul’u fethedeceğini biliyordu ve bunu elçisi Hz. Peygamber (asm)'e bildirdi. Buradaki ince nokta: Allah bildiği için yapmıyoruz; biz yapacağımız için Allah biliyor.

Zaten Allah’ın geleceği bilmemesi düşünülemez. Bilmese veya bilemese yaratıcı olamaz. Buna bir örnek verelim:

Allah dostu evliyadan bir öğretmen düşünelim. Öğrencilerinden birisine “Yarın seni şu kitaptan imtihan edeceğim.” diyor. Fakat öğretmen Allah’ın izniyle onun filim maç oyun eğlence derken sabah okula çalışmadan geleceğini bilerek akşamdan karnesine “0” yazıyor. Ertesi sabah öğrenci sorulan sorulara cevap veremiyor ve sıfırı hak ettiğini bildiği anda öğretmen cebinden not defterini çıkarıp “Senin çalışmayıp sıfır alacağını bildiğim için önceden deftere sıfır yazmıştım.” diyor. Buna karşı öğrenci “Hocam sen sıfır yazdığın için ben sıfır aldım. Yoksa geçer puan yazsaydın geçerdim.” diyebilir mi? Demek ki Allah yazdığı için biz yapmıyoruz bizim yapacağımız şeyleri bilerek Allah yazıyor. İşte buna kader diyoruz.

3. Kaderi ikiye ayırabiliriz: ızdırari kader ihtiyari kader."Izdırari kader"de bizim hiçbir tesirimiz yok. O tamamen irademiz dışında yazılmış. Dünyaya geleceğimiz yer annemiz babamız şeklimiz kabiliyetlerimiz ızdırari kaderimizin konusu. Bunlara kendimiz karar veremeyiz. Bu nevi kaderimizden dolayı mesuliyetimiz de yok.

İkinci kısım (ihtiyari) kader ise irademize bağlıdır. Biz neye karar vereceksek ve ne yapacaksak Allah ezeli ilmiyle bilmiş öyle takdir etmiştir. Sizin sorduğunuz soruda bu alanda müzakere edilmektedir. Yani siz bir aday tipi belirliyorsunuz ve arıyorsunuz. Allah da sizin istediğiniz vasıflara sahip birkaç kişiyi önünüze çıkarıyor. Siz de bunlardan birini iradenizle beğenip kabul ediyorsunuz. Alah’ın alacağınız eşin kim olduğunu ezelde bilmesi kader fakat sizin iradenizle seçmeniz cüz’i irade dediğimiz insanın mesuliyet sınırlarıdır.

Kalbimiz çarpıyor kanımız temizleniyor hücrelerimiz büyüyor çoğalıyor ölüyor. Vücudumuzda bizim bilmediğimiz birçok işler yapılıyor. Bunların hiçbirini yapan biz değiliz. Uyuduğumuz zaman bile bu tür faaliyetler devam ediyor. Ama şunu da çok iyi biliyoruz ki kendi isteğimizle yaptığımız işler de var. Yemek içmek konuşmak yürümek gibi fiillerde karar veren biziz. Zayıf da olsa bir irademiz az da olsa bir ilmimiz cılız da olsa bir gücümüz var.

Yol kavşağında hangi yoldan gideceğimize kendimiz karar veriyoruz. Hayat ise yol kavşaklarıyla dolu. Şu halde bilerek tercih ettiğimiz hiçbir zorlamaya maruz kalmaksızın karar verip işlediğimiz bir suçu kendimizden başka kime yükleyebiliriz? İnsanın cüz-i ihtiyari adı verilen iradesi önemsiz gibi görülmekle beraber kainatta geçerli olan kanunlardan istifade ederek büyük işlerin meydana gelmesine sebep olmaktadır.

Bir apartmanın üst katının lütuflarla bodrum katının ise işkence aletleriyle dolu olduğunu ve bir şahsın bu apartmanın asansörü içerisinde bulunduğunu farz ediniz. Kendisine apartmanın bu keyfiyeti daha önce anlatılmış bulunan bu zat üst katın düğmesine bastığında lütfa mazhar olacak alt katın düğmesine bastığında ise azaba duçar olacaktır. Burada iradenin yaptığı tek şey sadece hangi düğmeye basılacağına karar vermesi ve teşebbüse geçmesidir. Asansör ise o zatın kudret ve iradesiyle değil belirli fizik ve mekanik kanunlarla hareket etmektedir. Yani insan üst kata kendi iktidarıyla çıkmadığı gibi alt kata da kendi iktidarıyla inmemektedir. Bununla beraber asansörün nereye gideceğinin tayini içindeki şahsın iradesine bırakılmıştır. İnsanın kendi iradesiyle yaptığı bütün işler bu ölçüyle değerlendirilebilir.

Mesela; Cenab-ı Hak meyhaneye gitmenin haram camiye gitmenin ise faziletli olduğunu insanlara bildirmiş bulunmaktadır. İnsan bedeni ise kendi iradesiyle misaldeki asansör gibi her iki yere de gitmeye müsait bir yapıdadır. Kainattaki faaliyetlerde olduğu gibi beden içindeki faaliyetlerde de insanın iradesi söz konusu olmamakta ve insan bedeni kanun-u külli adı verilen ilahi kanunlarla hareket etmektedir. Fakat onun nereye gideceğinin tayini insanın irade ve ihtiyarına bırakılmıştır. O hangi düğmeye basarsa yani nereye gitmek isterse beden oraya doğru hareket etmekte dolayısıyla da gideceği yerin mükafatı veya cezası o insana ait olmaktadır.

Dikkat edilirse kaderi bahane ederek “Benim ne suçum var.” diyen kişinin iradeyi yok saydığı görülür. Eğer insan “rüzgarın önünde sürüklenen bir yaprak” ise seçme kabiliyeti yoksa yaptığından mesul değilse o zaman suçun ne manası kalır? Böyle diyen kişi bir haksızlığa uğradığı zaman mahkemeye müracaat etmiyor mu? Halbuki anlayışına göre şöyle düşünmesi gerekirdi: “Bu adam benim evimi yaktı namusuma dil uzattı çocuğumu öldürdü ama mazurdur. Kaderinde bu fiilleri işlemek varmış ne yapsın başka türlü davranmak elinden gelmezdi ki!..”

Hakkı çiğnenenler gerçekten böyle mi düşünüyorlar? İnsan yaptığından sorumlu olmasaydı “iyi” ve “kötü” kelimeleri manasız olurdu. Kahramanları takdire hainleri aşağılamaya gerek kalmazdı. Çünkü her ikisi de yaptığını isteyerek yapmamış olurlardı. Halbuki hiç kimse böyle iddialarda bulunmaz. Vicdanen her insan yaptıklarından sorumlu olduğunu ve rüzgarın önünde bir yaprak gibi olmadığını kabul eder.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi