Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
Bu söz doğru olmakla birlikte nerede kullanılması gerektiği önemlidir. Geçmiş hayatımızda başımızdan geçmiş olaylar için veya başımıza gelen musibetler hakkında bu ifade kullanılabilir. Ancak gelecek hayatımız ve günahlarımız için bu ifadeyi kullanamayız.
Mesela dün başımıza gelen bir hastalık veya bir kazadan dolayı kaderde olan olmuştur. Hakkımızda hayırlısı buymuş. Bundan dolayı üzülmemek gerekir deyip teselli olunabilir. Ancak gelecek hayatımız için veya günahlara girme hususunda bu ifade kullanamayız. Bir insan gelecekteki bir problemini çözmek için iradesini kullanmalı ve gayret etmelidir. "İş olacağına varır." deyip kenara çekilirse elbette ziyana uğrar. Günah işleme hususunda da bu ifade kullanılmaz. Kaderimde varsa günah işlerim gibi bir anlayış da yanlıştır.
“Manen terakki etmeyen avam içinde kaderin cây-ı istimali var. Fakat o da maziyat ve mesaibdedir ki ye’sin ve hüznün ilâcıdır. Yoksa maasi ve istikbaliyatta değildir ki sefahete ve atalete sebeb olsun.” (Bediüzzaman Sözler Yirmi Altıncı Söz)
Mânen terakki etmeyen avam denilince bunun aksi zihnimizde şöyle canlanır: manen terakki eden havas zümresi ermiş insanlar evliya asfiya. Bu kutlu zatların bu seçkin kişilerin bu hak dostlarının kader anlayışları bir başkadır. Onlar tam bir teslimiyet içindedirler. Çoğu işlerini ilâhî ilhamla görürler. Hazreti Mevlânâ bu yüce insanların hâlini bir misâlle bize de hissettirmek ister. Denizde yüzen bir insanla denize düşmüş bir cismin hareketini mukayese ederek şöyle der: “birincinin hareketi kendindendir. İkincisini ise deniz hareket ettirir.”
Bu özel bir durumdur. Biz genele dönelim. Yani “Geniş halk kitlelerinin kadere bakışı nasıl olmalı?” konusu üzerinde duralım. Nur müellifi bu insanların musibetlerde ve maziye gömülmüş olaylarda kaderi hatırlamalarını tavsiye eder ve bunun faydasını da ümitsizliğe düşmemek ve gereksiz yere üzülmemek şeklinde belirler.
Mazide kaçırdığı fırsatlar için bir ömür boyu üzülüp dövünmenin insana hiç faydası yoktur ama zararı kesindir. Böyle bir insan maziyi kadere havale etmeli “Bunda da bir hayır vardır.” diyerek hayatını çileden azaptan kurtarmalıdır. Bir kazaya uğramış ve yaralanmış kişi “Şöyle olmasaydı böyle olurdu yahut keşke falan firmanın otobüsüne binseydim.” gibi sözler sarf etmek yerine bunu kaderin bir tecellisi bilmeli ve tedavi çarelerine bakarak sabretmelidir. Çünkü olay onun iradesi dışında meydana gelmiştir ve geri dönüş de imkânsızdır.
Ama insan yaptığı isyanlar ve istikbâle ait olaylar hakkında bu şekilde düşünemez. Çünkü işlediği günah için tövbe etme imkânına sahiptir. Öncelikle bu yola girmelidir. Aksi halde isyana ve sefahate devam eder gider. Öte yandan bu günahlar kul hakkına tecavüz şeklinde ortaya çıkmışsa o kulun hakkının ödenmesi gerekir. İşi kadere yükleyip muhatabını mağdur edemez. Bunlar isyana örnek.
İstikbâle gelince insan kaderinin ne olduğunu bilmediğine göre cüz’i iradesini kullanmak mecburiyetindedir. Üzerine düşen görevi yaptıktan sonra tevekkül yoluna girebilir. Yoksa tembelce oturamaz.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi