Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕“Ümmetim asla yanlış bir hüküm üzerinde ittifak etmeyecektir.” (bk. Buhârî 61: 2 61: 3; İbn Hişâm s. 824; İbn et-Tiktikâ el-Fahrî s. 81; Hammâm ibn Münebbih Sahîfe Nº 127 128)
- Bu şekilde bir hadis var mıdır; varsa nasıl anlamalıdır?
- Bu hadis dünyadaki müslümanların ittifak ettiği herhangi bir konuda yanılmadığını mı ifade eder?
- Yani Müslümanların çoğunluğunun aynı fikirde olduğu herhangi bir konu hakkında yanılmış olamazlar mı? İttifak edilen konu yanlış çıkamaz mı?
Değerli kardeşimiz
Bu konuda değişik hadis rivayetleri vardır. Alimlerin değerlendirmeleri rivayette yer alan ifadelerin tümüne yönelik olduğu için bazen “zayıf” bazen “sahih” bazen “garip” sözcüğüyle belirtilmiştir. Ancak “Ümmetin dalalette birleşemeyeceği”ne dair ifadenin sahih olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hususu belirtikten sonra ilgili bazı rivayetleri olduğu gibi aktarmakta fayda vardır:
1) “Allah bu ümmeti (veya Muhammed’in ümmetini) dalalette birleştirmez. Allah’ın eli cemaatin üzerinedir. Cemaatten ayrılan ateşe ayrılmış olur.”(bk. Tirmizi Fiten 7)
Tirmizi bu rivayetin “garib” olduğunu belirterek onun zayıf olduğunu bildirmiştir. (Tirmizi a.y)
Tirmizi’ye göre “Allah’ın eli cemaatin üzerinedir.” manasına gelen hadisin ifadesinde geçen “cemaat”ten maksat İslam alimleri fakih ve muhaddislerdir. (a.y)
2) “Ümmetim dalalet üzerine birleşmez. Öyleyse bir konuda ihtilaf olduğunu gördüğünüzde sevad-ı azama (büyük çoğunluğa) tâbi olun.”(İbn Mace Fiten 8)
Suyuti’ye göre hadiste yer alan “sevad-ı azam”dan maksat “sultana (devlete) itaat eden ve dosdoğru yolu takip eden kimselerdir. Ehl-i ilim ehl-i tasavvuf arasındaki ihtilaf gerçekte ihtilaf sayılmaz. Gerçek ihtilaf İslam’ın ruhuna aykırı fikirler ihtiva eden ehl-i dalalet olan fırkaların ihtilafıdır.” (Suyutî Şerhu Süneni İbn Mace 1/283)
İbn Mace’nin bu rivayetinde yer alan “Ebu Halef el-Ama” adlı ravi alimler tarafından zayıf kabul edilmiştir. (bk. Heysemi Mecmau’z-Zevaid 1/62) Bu sebeple bu rivayet zayıftır.
3) Bir rivayete göre Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
“Ben Rabbimden dört şey istedim; üçünü bana verdi bir tanesini vermedi; Allah’tan ümmetimi dalalette birleştirmemesini istedim bana (bunu söz) verdi. Allah’tan daha önceki ümmetleri helak ettiği gibi onları (ümmetimi) kıtlıkla helak etmemesini istedim bunu da bana verdi. Allah’tan düşmanlarının onlara (sürekli galip olacak şekilde) üstün getirmemesini istedim onu da bana (söz) verdi. Sonra Allah’tan onların arasına tefrika vermemesini onların kendi aralarında birbirlerine -iç çatışmalarla- acı vermemelerin istedim bunu benden esirgedi." (Ahmed b. Hanbel 45/200; Taberanî h. no:2171)
- Hafız Heysemi bu rivayette bir meçhul ravi bulunduğundan bunun zayıf olduğunu belirtmiştir. (bk. Mecmau’z-Zevaid h. no: 11966)
- Bununla beraber Heysemi Taberanî’nin “ümmetin dalalette birleşmeyecekleri”ne dair diğer bir rivayetinin (Taberani Kebir h.no: 3440) sahih olduğunu belirtmiştir. (bk. Heysemi Zevaid 5/218/ h.no:9100)
- Hâkim’in aynı konuda yaptığı rivayetin senedinde ravilerin hepsi sağlamdır. İçlerinde az bilinen İbrahim b. Meymun el-Adeni Abdurrazzak ve İbn Main tarafından tevsik edilmiştir. Hakim’in verdiği bu bilgi Zehebi tarafından da desteklenmiştir. (bk. Müstedrek Tehlis 1/202)
- Özetle “İslam ümmetinin dalalette birleşmeyecekleri”ne dair hadis rivayetinin değişik varyantlarına bakıldığı zaman bunların en az “hasen” derecesinde olduğu görülür. (bk. Elbanî Sisiletu’l-ahadis’i-sahiha h. no: 1332)
- İslam’a bağlı olmakla beraber çok farklı yönleri bulunan kesimler açısından bakıldığında genel olarak farklı iki ayrı zihniyet söz konusudur. Bunlardan birincisi. Ehl-i sünnet ve cemaat ikincisi: Ehl-i bid’a olanlardır.
Ehl-i sünnet ve cemaat hadis-i şerifte Hz. Peygamber (asm) tarafından “Benim ve ashabımın üzerinde bulunduğu çizgiyi takip edenler” olarak tanımlanmıştır. (Mecmauz’-zevaid 1/189)
Dolayısıyla bu itikada bağlı olmayanlar bidat ehli sayılır. Bunlar yetmiş iki fırkadır. Mutezile Cehmiye Kaderiye Şia ve benzerleri bu kısma dahildir.
Ehl-i sünnet ve cemaatin kendi arasında iki ayrı itikadî mezhepleri vardır: Eşarî ve Maturidî. Bunların temel esaslara ait hususlarda pek bir farkları yoktur. Detaylarda bazı nüansları vardır. Bu sebeple ikisi de aynı kesimi temsil etmektedir.
Kur’an ve Sünnet çizgisi üzerinde olduğumuzun belgesi ise Ehl-i sünnet ve’l-cemaat denilen dört mezhep alimlerinin takip ettiği yoldur. Bilindiği üzere her biri parlak bir yıldız gibi parlayan alimleri barındıran bu büyük cemaat daha önce on iki mezhepten oluşuyordu. Sonra dörtte karar kıldı. Bu kadar büyük âlimlerden oluşan bir cemaatin yanlış yapma ihtimali elbette çok azdır.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi