Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

İslam muhalifleri ile ilişkiler nasıl olmalı?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Cevap

Değerli kardeşimiz

İslam Batı’da söylenen ve anlaşılan manada bir din olmayıp inanan ve inanmayan bütün insanlığı ilgilendiren değerler değerlendirmeler hükümler düzenlemeler çağrılar ihtiva eden bir ilahi nizamdır; bilgi inanç ibadet düzen ve düzenlemeler bütünüdür. Bu bütün ilke olarak beşer üstü bir kaynaktan (Allah’tan) gelen vahye dayanır. Vahyin bilerek ve sebepli (hikmetli) olarak açık bıraktığı (meskût geçtiği) alanlar içtihat ile doldurulur; ancak içtihat da vahiyden müstakil bir bilgi ve hüküm üretim aracı değildir vahyin ışığında ilahi irade ve rızanın keşfine çıkıştır bulunan ve bilineni Allah’ın iradesi bu olmalıdır zannı ile kabulleniştir.

Durum böyle olunca da gerek açık vahyin getirdiği ve gerekse bunun ışığında içtihat ile elde edilen bilgi ve kurallar -inananlara göre- tek doğrudur tek meşrudur. Son Peygamberin (asm) tebliğ ettiği din bu tebliğden sonra yegâne hak dindir.

Usule uygun içtihat ve yorum farkları da bütün hâlinde İslam’dır. Bu bilgi ve kurallar yalnızca ferdin özel hayatında ve vicdanında değil dünya ve insan hayatının bütününde geçerlidir.

İslam’ın karşısında (ona muhalif olan) laik ve seküler düşünce ve sistemler vardır. Burada akıl vahiyden müstakildir vahye muhtaç değildir doğruyu ve meşru olanı bilme ve bulma kabiliyet ve salahiyetine sahiptir dünya ve kamu hayatı aklın bilgi ve bulgularına göre düzenlenmeli ve yönetilmelidir din bu alana karıştırılmamalı fertlerin özel hayatlarında ve vicdanlarında kalmalıdır.

Bu iki inanç düşünce ve düzen sisteminin birbirine zıt muhalif birbirinin karşısında olduğu apaçık ortadadır. Bu iki sistemden birine mensup olanın da diğerine muhalif olması kaçınılmazdır. Bu muhalefet İslam tarafınca uzlaşma kabul etmez bir muhalefettir; çünkü uzlaşma ihtilaf noktalarını ortadan kaldırmakla gerçekleşir ihtilaf noktalarını ortadan kaldırmak ancak karşı tarafın İslam’a uyması İslami sistemi benimsemesiyle gerçekleşebilir. Bu olunca da ortada iki kalmaz bir kalır birlik oluşur.

Müslümanlar ister galip ve hâkim olsunlar ister mağlup ve mahkûm bulunsunlar başka sistemlere mensup insanlarla beraber olabilir birlikte (bir yerde yurtta işte dünyada...) yaşayabilirler ancak bu “birliğe” değil beraberliğe uzlaşmaya değil anlaşmaya bağlanır ve dayanır.

Müslümanlar hâkim olduklarında diğer inanç guruplarına başta din düşünce ve vicdan hürriyeti olmak üzere gerekli insan haklarını tanırlar verirler; Hz. Ali’nin deyişiyle -inanç farkının zaruri kıldıkları dışında- hak ve yükümlülükte (hukuk karşısında) Müslümanlara eşit olurlar.

Adı ve çağı ne olursa olsun başka bir sistem ve rejim hâkim Müslümanlar da mahkûm olduklarında başta düşünce din ve vicdan hürriyeti olmak üzere bir kısım temel insan haklarının onlara verilmediği kendilerine baskı yapıldığı başka sistemlerin dayatıldığı görülmüştür görülmektedir.

Bu durumda Müslümanlar sistemin imkânlarından yararlanarak haklarını talep ederler verilirse bir anlaşma zemininde kendi sistemlerini yaşarlar başkalarına da inançlarını dayatmazlar anarşi ve teröre başvurmazlar onlardan ülkelerine ve diğer insanlara ancak hayır ve iyilik gelir. Hakları verilmez baskı da yapılırsa kırılır ve incinirler izhar edemedikleri muhalefetlerini içlerine gömerler fırsat kollarlar baskı artarsa Filistin’de olduğu gibi bazen ölçüyü de aşabilen savunma mekanizmalarını harekete geçirdikleri görülür.

Bütün dünyada İslam ve karşısındakiler arasındaki ilişki yukarıda özetlemeye çalıştığımız ilişkiler ve tavırlar yumağı içinde gerçekleşmektedir.

İslam’ı ve Müslümanları yumuşatmaya uslandırmaya yabancı sistem içine sokmaya (budamaya kendilerine uydurmaya benzetmeye uzlaştırmaya) çalışanlar bilmelidir ki İslam –bugün yeryüzünde yaşayan– bir başka dine ve sisteme benzemez o tektir farklıdır muhaliftir ve böyle kalacaktır. Bugün iki milyara yakın yarın dünya nüfusunun yarısından fazla olacak olan Müslümanları yok etmek mümkün olmayacağına göre iş başkalarına düşmektedir; yapacakları da ya taviz vererek uzlaşmak yahut da anlaşmaktır.

Filistin Myanmar Keşmir Çin Uygur Bölgesi bazı Afrika ülkeleri… buralarda yaşayan Müslümanları yok etmeye veya dönüştürmeye çalışan zalimler şunu iyi bilsinler ki bunda başarılı olamayacaklar mesela geçmişte Moğollarda olduğu gibi ya kendileri (nesilleri) Müslüman olacak ya belalarını bulacaklar ya da zulümlerin biriktirdiği enerji ile İslam dünyası oluşacak birlik gerçekleşecek güç ile yola getirileceklerdir.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi