Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕Değerli kardeşimiz
İlgili ayetin meali şöyledir:
“Allah maişet ve rızık hususunda kiminizi kiminize üstün kıldı. Nasipleri bol olanlar kendi nasiplerini kendileriyle eşit seviyeye gelecek derecede yanlarında çalıştırdıkları köle ve hizmetçilere vermezler. O hâlde nasıl olur da Allah’ın nimetini Allah’ın kendilerinin üzerindeki hakkını bile bile inkâr ederler?"(Nahl 16/71).
Allah rızık konusunda fakirlerle mallarını eşit şekilde bölüşsünler diye zenginlere fazladan servet vermiş değildir. Bilakis insanlık camiasında zengin-fakir patron-işçi yardım eden-yardıma muhtaç sınıfların bulunması Allah’ın hikmetin öngördüğü bir realitedir. Allah mülkün sahibidir mülkünde dilediği şekilde tasarruf eder; dilediğini zengin dilediğini fakir kılar. Zengin servetine karşı şükürle ve başkalarına yardım etmekle fakir yoksulluğuna karşı sabırla yükümlüdür.
Ayetin asıl amacı müşriklere gözle görülen bir misal vererek onların -Allah’a şirk koşmakla- ne kadar yanlış yaptıklarını göstermektir. Bu misal penceresinden Allah âdeta şöyle buyuruyor:
“Ey müşrikler! Allah'ın rızık konusunda bazılarınızı bazılarınızdan daha üstün kıldığını görüyorsunuz. Siz elinizin altındaki kölelerinizi -mallarınızda makam mevkilerinizde- kendinizle eşit kılıp ortak etmediğiniz hâlde nasıl olur da bazı nesneleri kâinatın yaratıcısı olan Allah’a eşit seviyede kabul edip ona ortak koşuyorsunuz? Böyle bir şeyin mantığı olabilir mi?”
Bundan da anlaşılıyor ki ayetin “O hâlde nasıl olur da Allah’ın nimetini Allah’ın kendilerinin üzerindeki hakkını bile bile inkâr ederler?” mealindeki son cümlesi sadece rızık konusunda değil servet sahiplerinin ellerinin altındakilerle eşit seviyede servetlerini bölüşmemelerine de yönelik değil Allah’a karşı -şirk koşmakla- yaptıkları saygısızlık ve nankörlüklere yönelik bir azarlamadır.
İslam’da rızık konusunda “kulun kula minnet ettirme yolunun açılması” söz konusu değildir. Çünkü İslam’a göre zenginlik şeref ölçüsü değildir. Zenginler malın asıl sahibi değil birer tevziat memurudur. Allah’ın kendilerine verdiği malların bir kısmını Allah namına onun fakir kullarına dağıtmakla yükümlüdür. Nitekim devletten maaş alan bir kimse muhatap olduğu kuruma veya maaşını aldığı bankaya karşı bir minnet borcunu hissetmez. Çünkü o bilir ki kurumlar ve bankalar kendi paralarını değil devletin paralarını kendisine vermekle görevli birer tevziat memurudur.
İslam ahlaklıyla yetişmiş bir toplumda yardım alan değil yardım eden minnettarlığı hisseder... "Bu muhtaçlar olmasaydı bu servetimin şükrünü nasıl ede derdim." diye düşünür.
Zengin-fakir ilişkisi İslam’da bir ast-üst ilişkisi değildir.
“Allah katında en üstün olanınız en takvalı/Allah’a karşı gelmekten en çok sakınanlarınızdır.”(Hucurat 49/13)
mealindeki ayette üstünlük ölçüsü kesin olarak belirlenmiştir.
Evet toplumda sınıfların bulunması ilahî düzenin hikmet dolu bir yansımasıdır. Dinî yöndeki imtihan yanı bir tarafa; dünyanın nizamı dahi ancak sınıfların varlığıyla tahakkuk eder. Fıtraten medeni olan insanlar toplu hâlde yaşamak zorundadır. Herkes her şeye muhtaçtır fakat hiç kimse bütün ihtiyaçlarını karşılayacak konumda değildir. Bu sebeple insanlar ürünlerini karşılıklı olarak mübadele etmek zorundadır. Bunu yapmak için de farklı sektörlerin olması gerekir. Kimi tekstilci kimi fırıncı kimi çiftçi olacak ki bu ortak ihtiyaçlar giderilsin. Keza kiminde iş gücü kiminde de para olacak ki evler inşa edilsin pazarlar kurulsun nakliyeler işlesin.
Aslında en büyük servet işgücüdür. İşçinin işgücü olmazsa işverenin parasının ne değeri kalır ki... Demek ki gerçekte hiç bir patron hiç bir işçiden daha üstün değildir. Hangisi daha fazla insanlık erdemlerine sahip ise o her iki cihanda da daha üstündür.
Hz. Peygamber (asm)'in fakirliğini peygamberlik makamıyla bağdaştırmayan bazı cahillere ders vermek üzere indirilen aşağıda meali verilen ayetin ifadeleri bu konuya ışık tutmaktadır:
“Senin Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Halbuki bu dünya hayatında onların maişetlerini aralarında taksim eden bir kısmının diğer kısmını çalıştırması için kimini kimine üstün kılan Biziz. Senin Rabbinin rahmeti ise onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.”(Zuhruf 43/32).
İnsanlık camiasında -tarih boyunca- meydana gelen her türlü haksızlık insanların kaprislerinden kaynaklanmaktadır. Bu beşerî zaaflardan kaynaklanan haksızlıkları İslam’a fatura etmek feleğin tersine döndüğünün işaretidir.
İslam’ın âdil hükümlerini beşerin zalim yargılarıyla mahkum etmek yerden göğe kadar haksızlıktır.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi