Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

​Hz. Ali’yi diğer üçünden daha çok sevebilir miyim?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

- 4 halife arasından dilediğimizi diğerinden daha çok sevebilir miyiz?
- Örneğin Hz. Ali’yi diğer 3’ünden daha çok sevebilir miyim?

Değerli kardeşimiz

- Sevgi kalbin bir işlevidir. Kalp ise hoşuna giden şeyleri sever hoşuna gitmeyen şeyleri sevmez. Bu prensibe göre sevgi kalbin tercihine göre meydana gelir. Sevgi genellikle yapılardan çok fizik ötesi manevi özellikler sebebiyle ortaya çıkar. Kişinin düşüncesi tasavvuru açısından güzellik unsurları nerede varsa kalp o şeyi izin almadan sever. Sevginin kuvveti ise sevgilide görülen sevimli hasletlerin tonuna göre artar veya eksilir. 

Buna göre bir kimse için Hz. Ali’de (ra) bulunan güzel hasletler çok güçlü bir tonajda diğer üç halifeden daha fazla bir cazibe gösterirse o kişinin kalbi kendisinden izin almadan Hz. Ali’yi hepsinden daha fazla sever. Zira “Sevgi dolu bir gönül sevgilinin kusurunu görmez.” düsturu tecrübe ile sabittir. O hâlde değişik sebeplerden ötürü bir sevgiliye karşı potansiyel bir sevgi söz konusu ise gönlün kendi tercihini bu sevgiliden yana kullanması zorunlu bir istikamettir. 

- Burada önemli olan kalbin sevgisi ile aklın yargısı çelişmesin. Bu çelişki şöyle izah edilebilir:

Bir kimse ilim ibadet şecaat ve benzeri kemalatından dolayı Hz. Ali’yi (ra) en başa koymasında “herkesten daha âlim daha veli bütün tariklerin şahı” gibi vasıflarla medhüsena etmesinde hiçbir sakınca yoktur. 

Fakat eğer hadis-i şerifte “yanılmaz” olarak nitelenen ve sevad-ı azam denilen İslam âlimlerinin çoğunun kabul ettiği imamet konusunda Hz. Ali’yi (ra) ön plana çıkarmak yanlıştır. Çünkü bu durum bazı ayetlerin işaretlerine ve sahih hadislere aykırıdır tarihte tasdik edilmiş ilahi takdirin tayinine de muhaliftir. Bu ise vahyin ışığında eğitilen bir İslami aklın tasvip etmediği bir husustur. 

Bediüzzaman Hazretlerinin şu tespitleri İslami aklın bir ürünüdür:

“Hazret-i Ali'ye (ra) iki cihetle bakılmak gerektir. Bir ciheti; şahsî kemalat ve mertebesi noktasından. İkinci cihet: Al-i Beytin şahs-ı manevîsini temsil ettiği noktasındandır. Al-i Beytin şahs-ı manevîsi ise Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselamın bir nevi mahiyetini gösteriyor.

İşte birinci nokta itibariyle Hazret-i Ali (ra) başta olarak bütün ehl-i hakikat Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer'i (r.anhüma) takdim ediyorlar. Hizmet-i İslamiyet'te ve kurbiyet-i İlahiyede makamlarını daha yüksek görmüşler.

İkinci nokta cihetinde Hazret-i Ali (ra) şahs-ı manevî-i Al-i Beytin mümessili ve şahs-ı manevî-i Al-i Beyt bir hakikat-ı Muhammediyeyi (asm) temsil ettiği cihetle müvazeneye gelmez.

İşte Hazret-i Ali (ra) hakkında fevkalade senakârane ehadis-i Nebeviye bu ikinci noktaya bakıyorlar.

Bu hakikatı teyid eden bir rivayet-i sahiha var ki; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: "Her Nebinin nesli kendindendir. Benim neslim Ali'nin (ra) neslidir."(Lem'alar s. 23)

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi