Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕“Münafik Ali’yi sevmez mümin de Ali’ye buğzetmez.”
- Hz. Muaviye Hz. Ali'yle savaşmışsa bu hadise göre Hz. Muaviye nasıl mümin sayılıyor?
Değerli kardeşimiz
Tarih içerisinde içtihada dayalı olarak sahabe efendilerimiz arasındaki olaylara bakarak hüküm çıkarmak doğru değildir.
İslam âlimleri onların bu savaşlarından söz etmemeyi tavsiye etmişler.
Ayrıca bu hadisin müteşabih olma ihtimali kuvvetlidir. Yoksa Hz. Ali’ye karşı çıkan Hz. Aişe aşere-i mübeşşereden Hz. Zübeyr Hz. Talha gibi cennetlikler için ne diyebiliriz ki?!.
Demek ki sahabe efendilerimiz arasındaki olaylar içtihat neticesi olduğundan sorumlu olmazlar.
Diğer yandan Hz. Ali'yi aşırı sevenlerden bazı rafiziler ona ilahlığı isnat etmişler. Bunlara ne diyeceğiz?
Nitekim bir hadis-i şerifte Hz. Ali (ra)'ye hitaben Efendimiz (asm) -özetle- şöyle buyurmuştur:
“Ya Ali! İsa (a.s.) hakkında olduğu gibi senin hakkında da iki taife helak olur: Bunlardan Yahudiler İsa’ya olan kinlerinden ötürü onun annesine iftira ettiler. Hristiyanlar ise ona karşı aşırı sevgilerinden ötürü onu kendi makamından öteye uçurdular.” (bk. Kenzu’l-Ummal h. no: 36399)
Hz. Ali (ra) de Efendimizin (asm) bu beyanına dayanarak şunları söylemiştir:
“Dikkat edin; benden dolayı iki grup helak olur: Bunlardan biri bana olan aşırı sevgilerinden ötürü (İslam’ın kabul etmediği şeyleri bana isnat ederek) helak olur. Diğeri bana karşı beslediği kin ve nefret yüzünden helak olur." (bk. Kenzu’l-Ummal a.y.)
Son olarak bu gibi konularda adaleti korumak fitneye girmemek adına Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadelerine kulak vermek gerekir:
“Madem zemmetmemek ve tekfir etmemekte (yani kötü bir adamı kötülememek veya tekfir etmemekte günah var diyen) bir emr-i şer'î yok fakat zemde ve tekfirde hükm-ü şer'î var. Zemm ve tekfir eğer haksız olsa büyük zararı var; eğer haklı ise hiç hayır ve sevab yok. Çünki tekfire ve zemme müstehak hadsizdir. Fakat zemmetmemek tekfir etmemekte hiçbir hükm-ü şer'î yok hiç zararı da yok."
"İşte bu hakikat içindir ki; ehl-i hakikat başta Eimme-i Erbaa ve Ehl-i Beyt'in Eimme-i İsna Aşer olarak Ehl-i Sünnet mezkûr hakikata müstenid olan kanun-u kudsiyeyi kendilerine rehber edip İslamlar içinde o eski zaman fitnelerinden medar-ı bahs ve münakaşa etmeyi caiz görmemişler; menfaatsiz zararı var demişler. Hem o harblerde çok ehemmiyetli sahabeler nasılsa iki tarafta bulunmuşlar. O fitneleri bahsetmekte o hakikî sahabelere Talha ve Zübeyr (r.a.) gibi Aşere-i Mübeşşere'ye dahi tarafgirane bir inkâr bir itiraz kalbe gelir. Hata varsa da tövbe ihtimali kuvvetlidir. O eski zamana gidip lüzumsuz zararlı şeriat emretmeden o ahvalleri tedkik etmekten ise; şimdi bu zamanda bilfiil İslamiyet'e dehşetli darbeleri vuran binler lanete nefrete müstehak olanlara ehemmiyet vermemek gibi bir halet mü'min ve müdakkik bir zatın vazife-i kudsiyesine muvafık gelemez.” (Emirdağ Lahikası-1 s. 205)
İlave bilgi için tıklayınız:
- Sahabeler arasında geçen savaşları nasıl değerlendirmek gerekir?
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi