- Peygamber efendimizin gönderdiği elçiler hangi sınırlara ulaşmıştır?
- Sahabeler hangi beldelere gitmişler?
- Dünyanın hangi ülkelerine ulaşmışlar?
Değerli kardeşimiz
Sahabiler daha Hz. Peygamber (asm) hayattayken değişik beldelere gitmeye ve yerleşmeye başlamışlardır.
Sahabenin nerelere yerleştiği ve vefat yerleri konusunda geçmişte ve günümüzde yapılmış az da olsa müstakil çalışmalar vardır. Biz de burada özellikle sahabenin kısa bir sürede Afrika’nın batısından Çin’e kadar dünyanın değişik yerlerine nasıl ve hangi vesilelerle dağıldıkları ve yerleştikleri hususu üzerinde durmak istiyoruz.
Hz. Peygamber (asm) daha hayattayken sahabesi farklı beldelere çeşitli sebeplerle gitmeye başlamıştı. Sahabenin değişik beldelere gitme sebepleri olarak şunları tespit edebildik:(1)
Sahabenin değişik beldelere gitmesindeki en büyük nedenin İslam’ın onlara telkin ettiği fetih ruhu(Allah’ın adının yüceltilmesi) olduğunu söyleyebiliriz.(2)
Bazı oryantalistler bu fetih hareketinin ulvi bir maksadının olabileceğini itiraf etmiş olsalar da bunu daha çok işgal ve yağmalama hareketi olarak göstermeye çalışanlar da olmuştur.(3) Hâlbuki sahabiler gittikleri ülkelere belli bir ideal için gidiyorlardı.(4) Bu durumu şu olay çok güzel anlatmaktadır:
Müslümanlar Sasaniler ile savaştıkları bir sırada İranlı komutan Rüstem Müslümanların gönderdiği bir elçi olan Rib’î b. Âmir’e (r.a.) şu soruyu sorar: “Seni buraya getiren nedir?” Rib’î şöyle cevaplar: “Allah bizi dileyeni kula kulluktan kurtarıp Allah’a kulluğa yükseltmek için gönderdi…”(5)
Fetih hareketleri neticesinde fethettikleri bölgeye yerleşip geri dönmeyen sahabiler olmuştur. Mesela Mısır’a yerleşen sahabilere baktığımızda hemen hemen hepsinin Mısır’ın fethinden sonra buraya yerleşip geri dönmedikleri görülmektedir.
Fetih hareketinin seyrini ele alacak olursak Medine’den yola çıkan İslam orduları önce Irak sonra Şam bölgelerini fethetmişlerdir. Buralarda garnizon şehirleri oluşturan Müslümanlar Şam üzerinden önce Mısır’ı daha sonra sırasıyla Berkâ İfrîkiyye ve Mağrib’i (bugünkü Libya Tunus Cezayir ve Fas’ı) fethetmişlerdir.
Şam’da Akkâ şehrinden denize açılan Müslüman donanması ise sırasıyla Kıbrıs ve Rodos’u ele geçirmiş Girit’i kuşatmıştır.
Irak üzerinden gelen İslam orduları ise Habur Nusaybin ve Urfa gibi değişik noktalardan Anadolu’ya girmiştir. İçerisinde 2.000 kadar sahabinin de yer aldığı rivayet edilen(6) bu ordu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu fethetmiştir.
Basra ve Kûfe şehirlerinden hareket eden İslam orduları Anadolu’dan sonra sırasıyla Azerbaycan-Ermenistan İran Horasan Sind ve Kuzey-Batı Hindistan bölgelerini fethetmişler doğuda Çin’e dayanmışlardır.(7)
Araştırmamız esnasında bu fetihlere katılan aralarında binlerce kilometre mesafe bulunan yerlere ulaşan sahabiler tespit ettik. Şimdi bunlardan bazılarını ve gittikleri yerleri zikretmek istiyoruz:
Abdullah b. Ömer: Şam Basra Berka Mısır İfrîkiyye İstanbul ve Cürcân.
Abdullah b. Abbas: Kûfe Basra Berka İfrîkiyye İstanbul Sicistan ve Taberistan.
Abdullah b. Zübeyr: Basra Berka İfrîkiyye Isfahan Cürcân ve İstanbul.
Ebû Mûsâ el-Eş’arî: Basra Cundişâpûr Dînever Cezîre Ehvâz Erracân Remle (Filistin) Sûs Harrân Isfahân Istahr Kâşân Kûfe Kum Nusaybîn Şîrâz Zebîd (Yemen).
Ammâr b. Yâsir (ö. 37/657): Kûfe Basra Hûzistan Mısır Tüster.
Ebû Hureyre (ö. 58/678): Cürcân Dımaşk Bahreyn Kûfe.
Amr b. el-Âs (ö. 61/681): Askalân Atrâbülüs (İfrîkiyye) Berka Ecnâdîn Arîş Fustât İskenderiye Nûbe (Sudan) Antakya Filistin Haleb Kaysâriye Kûfe Menbic Mısır Şerhûs Trâbülüs (İfrîkiyye) Ummân.
Muğîre b. Şu’be (ö. 50/670): Bahreyn Azerbaycan Ermenistan Hemezân Kûfe Meysân Nehâvend Mısır.
Büsr b. Ebû Ertât (ö. 86/705): Kûfe Mısır İfrikiyye İstanbul.
Hasan ve Hüseyin b. Alî b. Ebî Tâlib (ö. 50/670): Kûfe Basra Cürcân Medâin Isfahân Taberistân.
Huzeyfe b. el-Yemân el-Absî (ö. 36/656): Cîylân Cürcân Dînever Medâin Erdebîl Mûkân (Azerbaycan) Rey (Tahran) Hemezân Kûfe Nehâvend Nusaybin Debâ (Ummân). Muâz b. Cebel (ö. 17/638): Âmid Yemen Şam Mısır.
Habîb b. Mesleme (ö. 42/662): Samsat Bingöl (Çapakçur) Cezîre Antakya Azerbaycan Ermenistan Kâlîkalâ (Erzurum) Karkîsiyâ’ Kemah Malatya Şam Tiflîs Basra.
Iyâd b. Ğanm el-Fihrî (ö. 20/641): Âmid Birecik (Urfa) Bitlis Cizre (Şırnak) Dârâ Musul Antakya Rakka (el-Cezîre) Ruhâ (Urfa) Erzen Harrân Hasankeyf Hıms Silvan Nusaybin Samsat Tillo ve Basra.(8)
Fetihlere katılan Sahabiler gittikleri yerlere mescitler yapıyorlar(9) ve bir kısmı gittikleri o yerlere yerleşip orada İslam’ı yayıyor Kuran-ı Kerîm ve Rasûlullah’ın sünnetini öğretiyorlardı.
Örneğin; Rasûlullah (asm) Hz. Ali’yi (ö. 40/660) ve Muâz b. Cebel’i İslam’ı öğretmek ve onlardan zekâtlarını almak üzere Yemenlilere göndermişti.(10)
Hz. Peygamber’den sonra da halkı eğitmek amacıyla halifeler bazı Sahabileri değişik beldelere göndermişlerdi. Hz. Ömer Kuran’ı ve dinin hükümlerini Şamlılara öğretmek üzere Mu’âz b. Cebel Ubâde b. es-Sâmit (ö. 34/654) ve Ebû’d-Derdâ’yı (32/652) görevlendirmişti.(11)
Yine Hz. Ömer’in Kufe ve Basra halkına İslam’ı öğretmek için onar sahabe gönderdiği rivayet edilmektedir.(12)
Sahabe eğitimci olarak seyahatlere çıktığı gibi bilmedikleri hadisleri öğrenmek için de seyahatlere çıkmışlardır.
Bunlara örnek olarak şu sahabileri zikredebiliriz:
Medine’de bulunan Ebû Eyyûb el-Ensârî (ö. 52/672) Hz. Peygamber’den işittiği fakat unuttuğu bir hadisi Mısır’da bulunan ‘Ukbe b. ‘Âmir’e sormak için meşakkatli bir yolculuk yapmıştır.
Yine bu sebeple Câbir b. Abdullah Şam’a Abdullah b. Üneys’in yanına gitmiştir.(13)
Ubeydullah b. ‘Adî de Hz. Ali’den hadis almak için Irak’a yolculuk yapmıştır.(14)
Özellikle Hz. Peygamber’e (asm) yakın olan bazı Sahabilerin fethedilen topraklarda çeşitli görevler üstlendiğini görmekteyiz. Bunlar orada valilik yanında memurluk elçilik ve kadılık gibi görevleri de yerine getirmişlerdir.
Değişik zamanlarda değişik yerlere valilik göreviyle giden bazı sahabiler şunlardır:
Abdullah b. Abbâs (ö. 68/687) Basra (15)
Sa’d b. b. EbîVakkâs el-Kureşî (ö. 51/671) Kûfe (16)
Amr b. el-Âs (ö. 61/680) Mısır (17)
Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh (ö. 18/639) Şam (18)
el-Hakem b. Amrb. Mücedda’ el-Ğifârî (ö. 50/670) Horâsân (19)
Sa‘îd b. Osmân el-EnsârîHorâsân (20)
Mâlik b. Hübeyre Hıms (21)
Kabîsa b. el-Muhârık Sicistân (22)
Ruveyfi‘ b. Sâbit b. es-Seken el-Ensârî (ö. 56/675) Trablus (23)
es-Sâib b. Hallâd el-Ensârî Yemen 24)
Ayyâş b. Ebî Sevr Bahreyn 25)
Alkame b. Yezîd İskenderiye (26)
Osmân b. Ebî’l-Âs (ö. 50/670) Ummân (27)
Utbe b. Ferkad b. Yerbû‘ es-SülemîAzerbaycân (28)
Dahhâk b. Kays el-Fihrî (ö. 53/672) Cezîre(29) valiliği yapmışlardır.
Sahabeden bazıları amillik veya memurluk diyebileceğimiz görevleri gereği değişik beldelere gitmişlerdi. Örneğin;
Hz. Peygamber (asm) zamanında Amr b. el-Âs Ummân’da görevlendirilmiş Müslümanların zekâtlarını toplamış Mecûsilerden cizye almıştır.(30) Bu görevi değişik beldelerde yerine getiren sahabilerden diğer bazıları şunlardır:
Muâz b. Cebel Yemen’de(31)
Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh Necrân’da(32)
Arfece b. Herseme Musul’da
Mücâşi‘ b. Mes’ûd Basra’da
Abdullah b. Mes’ûd Kûfe’de görev yapmışlardır.(33)
Ayrıca Hâlid b. Sa‘îd b. el-Âs ise Yemen’e zekât âmili olarak gönderilmiştir.(34) Sevvâr b. Hemmâm Muâviye tarafından Hindistan’ın bazı bölgelerine memur edilmiş orada şehid düşmüştür.(35)
Öte yandan ‘Umâre b. Şihâb es-Sevrî Hz. Ali tarafından Kûfe’ye memur tayin edilmişti.(36) Ahvâs b. Abd b Ümeyye de Muâviye’nin Bahreyn âmiliydi.(37)
Hz. Peygamber (asm) Hâtib b. Ebî Belte‘a’yı (ö. 30/650) İskenderiye’ye Mukavkıs’a elçi olarak göndermişti.(38)
Yine Rasûlullah;
el-Hâris b. Umeyr el-Ezdî’yi Basrâ valisine (39)
Muhammed b. Büdeyl’i ise Yemenlilere elçi olarak göndermişti.(40)
Nehîk b. Evs Hz. Ebu Bekr’in Yemen elçisiydi.(41)
Hz. Ömer Ka’b b. Adiy et-Tenûhî’yi İskenderiye’ye Mukavkıs’a elçisi olarak yollamıştı.(42)
Ayrıca Hişâm b. el-Âs Antakya’ya elçi olarak gönderilmişti.(43)
Hz. Osman’ın 30/651 yılında Sa’d b. Ebî Vakkâs’ı Çin’e elçi olarak gönderdiği de rivayet edilmektedir.(44)
Kadılık görevini genellikle valiler yerine getirmekle birlikte zamanla bu görevleri başkaları ayrı bir görev olarak da yerine getirmişlerdi. Sahabilerden bazıları bu görev (kadılık) ile değişik yerlere gönderilmişlerdi. Örneğin;
Ebû Mûsâ el-Eş‘arî Yemen’de(45)
‘Ubâde b. es-Sâmit Filistin’de
Kays b. Ebî’l-Âs es-Sehmî Mısır’da bu görevi yerine getirmişlerdi.(46)
Selmân b. Rebî‘a el-Bâhilî Kûfe’nin ilk kadısı idi.(47)
Yine Hârice b. Huzâfe Mısır’a yerleşmiş burada kadılık görevinde bulunmuştu.(48)
Ebu’d-Derdâ’ Muâviye tarafından Dimaşk kadılığına getirilmişti.(49)
Nu‘mân b. Beşîr el-Ensârî (ö. 65/684) de Dimaşk kadılığı yapmıştı.(50)
Amr b. Yesribîed-Damrî Hz. Osman tarafından Basra kadılığına getirilmişti.(51)
Yine ‘Imrân b. ‘Isâmed-Duba‘î de Basra kadılığı görevinde bulunmuştu.(52)
Sahabeden Muhammed b. Mesleme gibi(53) bazıları Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra fitneden uzak durmak için Rebeze’de(54) oturmuşlardır.
Ayrıca fitne zamanında Selmân b. Sümâme el-Cu‘fî ve bir grup insan savaşmaktan çekinip olaylardan uzak durmuş ve Rakka’ya yerleşmişlerdir.(55)
Abdullah b. Sa‘d b. Ebî Serh el-‘Âmirî (ö. 36/656) ise fitne ortaya çıktığında Askalân’da oturuyordu hiç kimseye beyat etmedi ve orada vefat etti.(56)
Yine Cerîr b. Abdullah b. Câbir el-Becelî (ö. 51/671) fitneden sonra Irak’tan ayrılmış (57) ‘Adiy b. Hâtim et-Tâî (ö. 68/687) ve Hanzala b. er-Rebî‘ b. Rabâh (ö. 45/665) da onunla beraber gitmişler ve “Osman’a sövülen bir beldede oturmayız.” diyerek Karkîsiyâ’ya taşınmışlardı.(58)
Öncelikle bu gerekçeyi daha çok bedevî olan sahabiler için kullandığımızı belirtmek isteriz. Zira Hz. Peygamber (asm) ile uzun süre arkadaşlık yapan sahabilerin değişik beldelere gitme nedenleri ile ilgili verilerden sadece yukarıda saydığımız beş sebebe ulaşabildik.
Bununla birlikte Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın bedevi toplumları yeni fethedilen yerlere yerleştirdikleri ve buralara göç etmeye teşvik ettiklerini görmekteyiz.(59)
F. M. Donner gerçekleştirilen bu göçlerdeki amacı şu sözlerle ifade etmektedir:
“…göçlerin nedeni ganimet olamaz… Bu durumda göçler esas olarak devletin birtakım siyasi ve ekonomik gerekçelerle tatbik ettiği bir politikanın sonucudur. Zira devlet bu insanları göç yoluyla karargâh şehirlere yerleştirmek suretiyle göçebe kabileleri daha kolay bir şekilde kontrol altına alabilmiştir. Ayrıca devletin genişlemesinde onlardan istifade edilmiştir.”(60)
Sahabenin değişik beldelere yerleşmelerinin en önemli sonuçlarından birisi gittikleri yerleri birer ilim merkezi haline getirmiş olmalarıdır.(61)
Sahabe hadis kültürlerini de gittikleri yere götürdükleri için tedvin dönemi öncesi her şehirdeki hadis müktesebatı farklıydı. Bir şehirde bilinen bir hadis diğerinde bilinmeyebiliyordu. Bunun için hadisler muhakkik âlimler tarafından Şâmî(62) Kûfî(63) Hımsî(64) vb. olarak nitelendirilerek değişik beldelere nispet edilmiştir.
Yine kaynaklarımızda sahabeden bazıları hakkında “hadîsuhû inde ehli’l-Kûfe”(65) “hadîsuhû inde ehli’l-Basra”(66) “hadîsuhû inde ehli’l-Mısriyyîn(67) “hadîsuhû inde ehli’ş-Şâm”(68) gibi bilgilere yer verilmesi de bu durumu göstermektedir.
Nitekim İbn Şihâb ez-Zührî (ö. 124/741) Şam’a vardığında yırtıcı hayvanların etinin yenmesi yasağı ile ilgili hadisi daha önce Medine’de duymadığını söylemiştir.(69) Zira bu hadis ağırlıklı olarak Şam’a yerleşen sahabiler (Halid b. Velîd (ö. 21/641) Ebû Sa’lebe el-Huşenî (ö. 75/694) Suddî b. Aclân (ö. 86/705) el-Mikdâm b. Ma’dikerîb (ö. 87/706) tarafından rivayet edilmiştir.
Özellikle Hicaz’dan uzak merkezlerde ulaşım ve iletişim imkânlarına bağlı olarak bu yerelliği daha fazla müşahede etmekteyiz.
Ayrıca Hicaz dışındaki rivayetlere olan güvensizliğin de bunda önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Mesela Kuzey Afrika ve Orta Asya’da yaşayan sahabilerin rivayetlerini(70) incelediğimizde ravilerinin genellikle kendi bölgelerinden yahut da komşu bölgelerden olduğunu tespit etmekteyiz.
Örneğin Mağrib Horasan gibi uç bölgelere yerleşen Sahabilerin rivayetleri daha çok en yakın ordugâh şehirlerinde yaygındır.(71) Zira uç bölgelere yerleşen Sahabilerin üstlendiği ve harekete geçtiği şehirler bu komşu ordugâh şehirleridir.
Mesela Merv’e yerleşmiş olan Büreyde b. el-Husayb el-Eslemî’nin (ö. 63/682) rivayetleri Mervliler daha sonraki kuşakta ise Kûfe ve Basralılar tarafından nakledilmektedir.
Yine Sind bölgesinde Mükrân’ı fetheden Sinan b. Seleme el-Hüzelî’nin(72) rivayetlerini sadece Basralılar nakletmektedirler.(73)
Sahabenin farklı bölgelere dağılmalarının buralarda verilen fıkhî hükümlere de etkisi görülmektedir.
Âlimler farklı bölgelerde bilinen bazı hadisler kendilerine ulaşmadığından diğer bölgelerde bilinen hadislere aykırı ictihadlarda bulunabiliyorlardı.(74)
Mesela Ebu Hanife’nin hadis bilgisi ele alınırken onun beldesinin bütün hadislerini bildiği ifade edilerek övülmüştür.(75) Tabî ki Hac gibi değişik vesilelerle Hicaz’a giden imamın burada diğer bölgelerin hadislerine de muttali olduğu inkâr edilemez.
Bununla birlikte ona atfedilen Müsned’i Irak ağırlıklıdır. Daha sonraki dönemlerde İmameynle birlikte diğer bölgelerin rivayetlerine de ulaşıldığı için mezhep fetvalarının da bu doğrultuda değiştiğini söyleyebiliriz.(76)
Bölgelerarası bu hadis kültürü farklılığı “er-Rihle fîtalebi’l-hadîs” faaliyetleri sonucu azalmış ancak tamamen ortadan kalkması hemen mümkün olmamıştır.
Sahabiler İslam’ın ilk yıllarında genellikle Hicaz bölgesinde yaşıyorlardı. Bu dönemde ashabtan ilim ehli ve liyakat sahibi olanlar Hz. Peygamber (asm) tarafından civar kabile ve bölgelere komutanlık valilik memurluk hocalık gibi görevlerle gönderiliyorlardı.
Hz. Peygamber’in (asm) vefatıyla beraber sahabe Medine’den ayrılmaya başladı. Bu ayrılış nedenlerinin başında fetih hareketlerinin genişlemesi geliyordu. Kendileri İslam ordularının içerisinde bazen bir komutan bazen de bir nefer olarak yer almışlardır.
Sahabilerin doğuda Çin’e batıda Atlas Okyanusu’na kuzeyde Kafkaslara güneyde Sudan’a ulaştıklarına dair haberler ışığında denilebilir ki müstakbel İslam dünyasının sınırlarını âdeta onlar çizmişlerdir.
Sahabenin özellikle ordugâh (garnizon) şehirlerinde yoğunlaştıkları görülmektedir.
Bununla birlikte sahabenin en yoğun olarak yaşadığı bölgeler Arabistan’dan sonra Şam ve Irak bölgeleri olmuştur diyebiliriz.
Onlar fethedilen yerlerde valilik kadılık gibi görevlerin yanı sıra tebliğ ve irşad faaliyetlerinde de bulunmuşlardır.
Özellikle Hz. Ömer’in bu konuya çok önem verdiğini görmekteyiz. İlim ehli olan Sahabiler bu yeni İslam beldelerine gönderilmişlerdir. Günden güne genişleyen İslam coğrafyasına dağılan sahabe hadis yurdu olan Medine’den ayrılıp diğer şehirlerin ilim ve kültür açısından gelişmesini ve rivayetlerin birinci ağızdan yayılmasını da sağlamışlardır.
Sahabenin değişik coğrafyalara dağılmasının doğurduğu neticelerden birisi de değişik bölgelerde farklı hadis birikimlerinin oluşmasıdır. Bazen bir bölgede bilinen bir hadis diğerlerinde bilinmeyebiliyordu. Hatta bu durum o bölgenin fıkhî hükümlerine de yansımaktaydı.
Ancak “er-Rihle fî talebi’l-hadis” dediğimiz yolculuklarla bu hadis bilgisi farklılıkları azalmış zamanla tamamen ortadan kalkmıştır.(77)
Dipnotlar:
1. Geniş bilgi için bk. Akgün Sahabe Coğrafyası s. 25-38; Alpkıray “Sahabenin Yerleşim ve Vefat Yerleri” s. 10-27.
2. bk. Mustafa Fayda Allah’ın Kılıcı Halid b. Velid İstanbul 1992 s. 296-300.
3. bk. Ahmet TuranYüksel “Bazı Batılı Araştırmacılara Göre İlk İslam Fetihleri” S.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi yıl:1996 sayı:6 s. 170-175; Akgün Sahabe Coğrafyası s. 26-27.
4. Donner de bu görüşe yakındır. bk. Yüksel “Bazı Batılı Araştırmacılara Göre İlk İslam Fetihleri” s. 178-180.
5. İbn Kesîr Ebû’l-Fidâ el-Bidâye ve’n-nihâye Beyrut 1988 VII 46.
6. Vâkıdî Muhammed b. Ömer Târîhufütûhi’l-Cezîreve’l-Hâbûr ve DiyârıBekrve’l-Irâk thk. Abdülaziz FebbâdHarfûş Dimaşk 1996 s. 31.
7. bk. Akgün Sahabe Coğrafyasıs. 43-138.
8. bk. Akgün Sahabe Coğrafyasıs. 43-138.
9. Muâviye b. Ebû Süfyân (ö. 60) Rodos’a mescit yaptırmıştır. (İbn A‘sem Ebu Muhammed el-Kûfî Kitâbü’l-Fütûh Beyrut 1986 I 353.). Yine Saîd b. Âmir b. Hızyem (ö. 20) Urfa’ya bir mescit yaptırmıştır (Belâzürî Ahmed b. Yahya Fütûhu’l-büldân thk. Abdullah Enîset-Tabbâ’a Beyrut 1987 s. 245).
10. Kettânî Muhammed Abdülhay et-Terâtîbu’l-idâriyye trc. Ahmet Özel İstanbul 1991 II 10-18; M. Asım Köksal İslam Tarihi İstanbul t.y. XVII 36.
11. İbnü’l-Esîr Ali b. Muhammed el-Cezerî Üsdü’l-ğâbe fî ma’rifeti’s-sahabe thk. MahmudAbdülvehhabFâyid Mısır 1970-1973 III 388; Muhammed YusufKandehlevî Hayâtü’s-sahabe trc. Ahmet Meylânî Konya t.y. III 654; Accâc Muhammed el-Hatîb es-Sünnekable’t-tedvîn Beyrut 1981 s. 168.
12. bk. Kûfe için İbn Hacer el-Askalânî el-İsâbefî temyîzi’s-sahabe thk. Ali Muhammed el-Becâvî Kahire t.y. V 432; Basra için el-İsâbe IV 243.
13. Hatîb el-Bağdâdî er-Rihle fî talebi’l-hadîs thk. Nasr b. Atâyâ Riyad 1994 s. 169-177; Kandehlevî III 657; Accâc es-Sünnekable’t-tedvîn s. 177.
14. Kandehlevî III 658.
15. İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe III 292; İbn Hacer el-İsâbe IV 150; Talat Koçyiğit Hadis Tarihi Ankara 1997 s. 94; İ. Lütfi Çakan “Abdullah b. el-Abbas” DİA İstanbul 1988 I 76.
16. İbn Hayyât Halife Kitâbu’t-Tabakât thk. Süheyl ez-Zekkâr Beyrut 1993 s. 214; İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe II 367; İbn Hacerel-İsâbe III 74.
17. İbn Hibbân Meşâhîr s. 53; İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe III 260; el-İsâbe IV 110.
18. el-İsâbe III 589
19. İbnSa’d Muhammed et-Tabakâtü’l-kübrâ Beyrut t.y. VII 366; İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe II 40; İbn Hacer el-İsâbe II 107.
20. Narşahî Muhammed b. Ca’fer TârîhuBuhârâ Farsçadan Arapçaya trc. Emin Abdülmecid Bedevî Kahire 1965 s. 62; İbn Hibbân Meşâhîr s. 61.
21. İbn Hibbân Meşâhîr s. 53; İbn Hacer el-İsâbe V 707.
22. el-İsâbe V 411.
23. İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe II 239; İbn Hacer el-İsâbe II 501.
24. İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe II 315; İbn Hacer el-İsâbe III 21.
25. el-İsâbe IV 750.
26. İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe IV 89; İbn Hacer el-İsâbe IV 562.
27. Belâzürî Fütûh s. 544; İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe II 580; İbn Hacer el-İsâbe IV 451.
28. Belâzürî Fütûh s. 455; İbn Hacer el-İsâbe IV 440.
29. Üsdü’l-ğâbe III 49.
30. Köksal XV 528.
31. Köksal XVII 36.
32. Kettânî II 151.
33. Erkal Mehmet “Âmil” DİA İstanbul 1991 III 58
34. Üsdü’l-ğâbe II 97.
35. el-İsâbe III 222.
36. el-İsâbe IV 582.
37. el-İsâbe I 34.
38. İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe I 432; İbn Hacer el-İsâbe II 5.
39. İbnAbdilberr el-İstî‘âb I 298; İbn Hacer el-İsâbe I 589.
40. el-İsâbe VI 6.
41. el-İsâbe VI 476.
42. İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe IV 482; İbn Hacer el-İsâbe V 603.
43. İbn A‘sem Kitâbü’l-Fütûh I 104.
44. Cemil Heeve Soo Lee “Çin” DİA İstanbul 1993 VIII 323. Diğer bir kaynakta ise bu kişinin Vehhâb b. EbîKebşe olduğu ve 628 yılında Çin hükümdarının sarayına geldiği bildirilir (Muhammed İsmail Panipeti İslam Yayılış Tarihi trc. Ali Genceli İstanbul 1971 III 1058.
45. Kettânî II 19.
46. Fahrettin Atar İslam Adliye Teşkilatı Ankara 1991 s. 77-78.
47. İbn Abdiberr el-İstî‘âb II 632; İbn Hacer el-İsâbe III 139; Atar İslam Adliye Teşkilatı s. 70.
48. İbn Hibbân Meşâhîr s. 56; İbnü’l-Esîr Üsdü’l-gâbe II 83; İbn Hacer el-İsâbe II 222.
49. İbn Hibbân Meşâhîr s. 50; İbn Hacer el-İsâbe IV 748; Atar s. 68; Aydınlı Abdullah “Ebu’d-Derdâ” DİA İstanbul 1994 X 311.
50. İbn Hibbân Meşâhîr s. 51; İbn Hacer el-İsâbe VI 440.
51. İbn Abdilberr el-İstî‘âb III 1206; İbn Hacer el-İsâbe IV 697.
52. İbn Abdilberr el-İstî‘âb III 1209; İbn Hacer el-İsâbe IV 707.
53. el-İsâbe VI 35.
54. Mekke yolu üzerinde Medine’ye üç günlük mesafede bir köydür. (Yâkut Ebû Abdullah el-Hamevî Mu’cemü’l-büldân Beyrut t.y. III 24.)
55. İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe II 415; İbn Hacer el-İsâbe III 138.
56. İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe III 260; İbn Hacer el-İsâbe IV 110; Süyûtî Celâluddîn Hüsnü’l-muhâdara fî târîhiMısrve’l-Kâhira thk. Muhammed Ebû’l-Fadl İbrahim Kahire 1967 I 213.
57. İbn Hayyât Kitâbu’t-Tabakât s. 583; İbn Hibbân Meşâhîr s. 44; İbnü’l-Esîr Üsdü’l-ğâbe I 333; İbn Hacer el-İsâbe I 476.
58. İbn Hibbân Meşâhîr s. 44.
59. Mustafa Demirci “İktâ” DİA İstanbul 2000 XXII 43.
60. Yüksel İslam Fetihleri s. 181.
61. bk. Akgün Sahabe Coğrafyası s. 28-30.
62. Moğultay Alauddin Şerhu Sünen-i İbn Mace Mekke 1999 I 736.
63. Mübârekfûrî Muhammed Abdurrahman Tuhfetü’l-ahvezî Beyrut t.y. IV 159. Diğer bir örnek için bk. Azimâbâdî Muhammed Eşref Avnu’l-ma’bûd Beyrut 1415 XI 189.
64. Cumartesi orucunun yasaklanması hadisi için de Hımsî olduğunu söylüyor. Ebû Dâvud “Savm” 52 (2423).
65. İbn Hibbân Tarihu’s-sahabe s. 196.
66. İbn Hibbân Tarihu’s-sahabe s. 252.
67. İbn Hibbân Târihu’s-sahabe s. 60
68. İbn Hibbân Tarihu’s-sahabe s. 168.
69. Müslim “Sayd” 3 (1932).
70. Merkezi bölgeler daha karmaşık ve hadis rivayetinin buralarda daha yaygın olması dolayısıyla makalemizin sınırlarını zorlayacağından burada dikkate alınmamıştır.
71. Mesela Mağriblilerin İfrîkiyyelilerinrivayetleri Mısır bölgesinde Horasanlıların ise Irak bölgesinde yaygındır.
72. Belâzürî Fütûh s. 609
73. Bu konuda diğer bazı örnekler şunlardır: el-Müstevrid b. Şeddâd (ö. 45/665): Mısır’ın fethinde bulundu ve orada bir arazi edindi. Ondan daha çok Mısır halkı rivayette bulunmuştur.(İbn Hacer el-İsâbe VI 90). Ruveyfi’ b. Sâbit el-Ensârî: Hadisleri Mısırlılar arasında yaygındı. (İbn Hibbân Târihu’s-sahabe s. 100). Nadle b. Ubeyd el-Eslemî: Hadisleri Basralılar arasında yaygındır. (bk. İbn Hibbân Tarihu’s-sahabe s. 252). Süfyân b. Vehb el-Havlânî’den (ö. 82/701): Mısır ve Mağrib’te ikamet etmiştir. (el-İsâbe III 131). Ondan neredeyse tamamı Mısırlı olan râviler hadis almıştır. Bu konuda İbn Hibbân’ınTârihu’s-sahabeti’l-lezineravâanhümü’l-ahbâr adlı eseri çok önemli bir kaynak niteliğindedir. Ancak araştırmamız sonucu gördük ki bu konuda müstakil bir çalışma olmadığından (veya ulaşamadığımızdan) birçok Sahabinin rivââyetlerinin nerelerde yaygın olduğu hakkında hiçbir bilgi verilmemiştir.
74. bk. Muhammed Avvâme İmamların İhtilaflarında Hadislerin Rolü trc. M. Hayri Kırbaşoğlu İstanbul 1980 s. 81-91 Mesela vakfa riayetin şart olması konusundaki Ebu Hanife’nin içtihadına İmâmeyn ilgili hadise ulaştıklarında muhalefet etmişlerdir.
75. Avvâme İmamların İhtilaflarında Hadislerin Rolü s. 86-87.
76. bk. Mehmet Özşenel “İmam Muhammed Şeybânî’nin İçtihad Usûlünde Sünnetin Konumu” Usûl İslam Araştırmaları sayı: 3 (2005) s. 5-6;
77. Hüseyin Akgün Sahabenin Değişik Coğrafyalara Dağılma Sebepleri ve Bazı Sonuçları Vuslat Dergisi Şubat 2016 Sayı: 176.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet