Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Sahabelerin sünneti algılama ve hayata tatbik etmeleri nasıldı?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Soru Detayı

- Bazıları Abdullah İbn-i Ömer'in sünneti zahiri ve şekli anladığını iddia ediyor; bu doğru mudur?

- Diğer sahabilerden veya Peygamberimiz (asm)'den bu konuda bir uyarı olmuş mudur?

Değerli kardeşimiz

Abdullah bin Ömer Peygamber Efendimize (asm) çok bağlıydı. O’nun yolunda gitmek ahlâkı ile ahlâklanmak tek arzusuydu. Huzur-u seâdetinden ayrılmak istemezdi. O’nu daima takib ederdi. Resulullah (asm) nerede namaz kılsa izini takip ederek oraya gider beraber namaz kılardı. Sünnet-i seniyeyi yerine getirmek için Resûlullah (asm)’ı daima taklid ederdi.

Peygamberimize (asm) olan bu sevgisinden dolayı onun vefatından sonrada uyuduğu nyerlerde uyumuş namaz kıldığı yerlerde namaz kılmıştır. Bu durum zahirlikten ziyade muhabbetin verdiği hususi bir davranıştır.

Gerek Kur’an-ı Kerim gerekse hadis-i şeriflerde sünnete uyma ona tabi olma ile ilgili hususlarda emir açıkca varsa da bu emrin mahiyet ve keyfiyeti net olarak belirtilmediğinden sahabe (r.a) zamanından günümüze farklı anlayışlar ortaya çıkmıştır.

Şia Havaric gibi siyasi grupları ve teşebbühü ileri götürüp ifrad eden Haşeviyye teessi anlayışında aşırılığa koşan Mu’tezile gibi ekolleri ve "Yalnız Kur’an yeter." diyen ve sünneti temelden reddeden grupları bir tarafa bırakıyoruz. Sünnete uymanın gereğine inandığı halde keyfiyetinin nasıl olacağı hususunda farklılıklar olmuştur. Yine Kur’an ve sünnet ışığında varılan anlayışlar üzerinde durmak istiyoruz.

Hz. Peygamber (asm)’i gören O’nun talim ve terbiyesinden geçen vahyin nüzulüne şahit olan Asr-ı saadet insanları (r.a) O’ndan (asm) ne duymuşlar ve ne yaptığını görmüşler ise buna göre amel etmeye çalışıyorlardı. Canlarını yolunda feda ettikleri Resulullah (asm)’tan sadır olan sünnetin çok kere neden ve niçinini sorma gereği duymadan ittiba ediyorlardı. Bundan dolayı Hz. Peygamber (asm)’in bir sünnetinin emir mi tavsiye mi; vücub yahut nedb mi ifade ediyor yoksa kerahet mi gibi ayrıntılara girmeden yerine getirmeye çalışıyorlardı.

Sünneti müşahede ederken gösterdikleri hassasiyeti yaşarken de gösteriyorlardı. Bu durum ise herhangi bir şeyin yanlış anlaşılmasına meydan vermemek için ya bizzat Hz. Peygamber (asm) tarafından açıklanıyor(1) ya da kendine sorulan sorulara cevap sadedinde beyanlar yapılıyordu(2). Onlar için Hz. Peygamber (asm)’in konuşması susması yapması yapmaması tavsiyesi emri fark etmiyordu. O’nun gibi olmanın aşkındaydılar. O’nun hayat tarzının en küçük ayrıntılarını bile yakalayıp riayet etmeye gayret gösteriyorlardı(3).

Hz. Peygamber (asm) yaptıklarını ve tavsiyelerini çoğu zaman vücub ibahe nedb kerahet haram gibi ifadelerle belirtmiyordu. Yalnızca bir iki vesile ile nübüvvetle ilgili veya dünyevi bazı işlerle ilgili olduğunu belirtmiştir(4). Bir kısım sahabe Hz. Peygamber (asm)'den sadır olan bazı söz ve fiillerinin söyleniş ya da yapılış gayelerini kendisinden sormak zaruretini hissetmişler onun Allah’ın bir emri mi yoksa kendi görüşü mü olduğunu öğrenmek(5) ve böylece o sünnetin vucub ifade edip etmediğini anlamak istemişlerdir.

Diğer bir kısım sahabe ise görüp duyduğu her şeyi aynen yapmaya gayret etmiş onlar için önemli olan O’nun (asm) yapıp yapmadığı veya nasıl yaptığıydı(6).

Bu itibarla olayı net bir şekilde "şu sahabiler tamamen şekle şunlar da tamamen kasd ve niyete bakıyorlardı" diye ayrıma gitmek doğru olmasa gerek. Zira sahabede bir tek kaygı vardı o da "Allah’ın dinini nasıl iyi yaşarım ve Hz. Peygamber (asm)’e ne kadar çok benzerim?.." Bu sebeple sahabe nezdinde yapılan bazı uygulama ve davranışları ağırlık noktasına göre tasnif etmenin daha uygun olacağı kanaatindeyiz. Zira şeklen benzemek ondan başka bir hükmün daha anlaşılmasına mani değil fıkhi anlamda hükümler çıkarmak da şekli ve lafzi ittibaya engel olmamalı diye düşünüyoruz. Ashab-ı Kiram’ın anlayış ve tutumlarını beraber değerlendirmek daha uygun olacaktır.

- Bir kısım sahabeler Hz. Peygamber (asm)'in sözlerinin zahirine sarılıyor onları lafzi ve harfi anlıyor davranışlarına ise daha çok şekli ve yüzeysel yaklaşıyordu.

- Bazıları ise Hz. Peygamber (asm)'dan sadır olan bir söz veya davranışın kaynağının gerekçesinin maksadının ne olduğunu onu hangi ortam ve şartlarda söylediğini bağlayıcı olup oymadığını kavramaya çalışıyordu.

- Bazı müctehid sahabiler ise Hz. Peygamber (asm)'in vefatından sonra değişen şartlar muvacehesinde karşılaştıkları yeni problemlere çözüm getirmişlerdir(7).

- Bazı sahabilerin Hz. Peygamber’e (asm) ittibada ifrat etmiş gibi değerlendirilmesi yerine(8) azimeti tercih etmek olarak yorumlanmasını daha uygun buluyoruz. Mesela bir kişinin Kur’an-ı Kerim’deki naslar muvacehesinde hayatını tanzim etmesini ve bu husustaki hassasiyetini ifrat göstermek doğru olmadığı gibi Kur’an’ın tercümanı olan Peygamber Efendimiz (asm)'in hayat tarzını örnek almayı da ifrat görmüyoruz. Ancak başkalarını bunu yapmaya zorlamak uygun olmayabilir zaten onlar da öyle yapmışlar kimseyi zorlamamışlar.

İster teessi isterse teşebbüh anlayışı olsun sünneti hayata geçirme düşüncesi sahabe arasında hiçbir zaman birbirine zıt düşünceler şeklinde anlaşılmamış birbirilerini ciddi şekilde eleştirenlerde olmamıştır. O’nun (a.s.m) söz fiil ve takrirlerini şer’i bir hüküm olarak algılamakta anlaşmazlığa düşmüyorlardı(9). Bu itibarla sahabenin sünnete uymasını değerlendirirken bu konuların göz önünde bulundurulması gerekir.

- Bir kısım sahabiler lafız-mana ve rivayet-dirayet ilişkisi açısından lafza ve rivayete daha bir önem vermiş O’nun her davranışını sünnet olarak görmeye her yaptığını harfiyyen tatbik etmeye meyyal olmuştur. Söylenen sözün kaynağı yapılan işin bağlayıcı olup olmadığı dikkate alınmadan O’nun (a.s.m) yapması kendilerinin de aynı işi yapmalarına bir sebep teşkil etmiştir. Abdullah b. Ömer Enes b. Malik Ebu Zer el-Gıfari Ebu Said el-Hudri Ebu Hureyre Ebu’d-Derda Abdullah b.Amr Seleme b. Ekva’ (r.a) gibi pek çok sahabiyi bu manada görmek mümkündür. Onların sevgi boyutunu ön plana çıkararak böyle davrandıkları söylenebilir.

Abdullah b. Ömer (r.a) hakkında yapılan “İbn Ömer Resulullah’ın emirlerine öyle yapışmış fiillerine o kadar bağlı kalmış izinden ayrılmamaya o kadar itina göstermiştir ki sanki aklını oynatmış olabileceğinden endişe edilirdi.” (10) sözüher hususta Hz. Peygamber (asm)’e uyma arzusunun bir ifadesidir. Hz. Peygamber (asm)’ın kayınbiraderi olması sebebiyle aile mahremiyetine ait pek çok şeyi O’ndan görme ve başkalarına anlatma fırsatını elde eden İbn Ömer (r.a) hadisleri duyduğu lafızlarla rivayet etmeye son derece riayet eder benzer kelimelerle bile değiştirilmesine asla izin vermezdi. Hz. Peygamber (asm)’in hayat tarzına harfi harfine uyma ve onun emir ve tavsiyelerini aynen yerine getirme hususunda ashab içinde önemli bir yeri vardı(11). Yine İbn Ömer (r.a)’ın Hz. Peygamber (asm)’in yolculuk esnasında dinlendiği istirahat ettiği yerlerde de aynı şekilde hareket ettiği rivayet edilir(12).

Numune olarak verdiğimiz İbn Ömer (r.a)’ın bu davranışı pek çok sahabide görülmektedir. Mesela Seleme b. Ekva (r.a) Resulullah (asm)’ın vefatından sonra Mescid-i Nebevi’de sürekli bir direğin yanında namaz kılarmış. Niçin başka yerde namaz kılmadığını soranlara "Ben Resulullah (asm)’ın bu direğin yanında namaz kılmayı tercih ettiğini gördüm." diye cevap vermiştir(13).

Hz. Peygamber’e (a.s.m) duyduğu sonsuz aşk ve sevginin tezahürü olarak onun hatırasını yaşamak ve yaşatmak isteyen sahabiler her fırsatta ona benzemek istemişlerdir. Bugün bir Müslüman benzer bir harekette bulunur ve başkasını da icbar etmezse kınamanın ve ayıplamanın doğru olmayacağı kanaatindeyiz. Bazı insanlar sevdikleri bir şarkıcı veya film yıldızının yediğini yemek giydiğini giymek hatta tavır ve hareketlerini bile taklid etmek isterken bir Müslümanın aşk ve sevgisinden Hz. Peygamber (asm)’e İbn Ömer (r.a) gibi benzemeye çalışması hiç mi hiç yadırganmayacağı kanaatindeyiz.

Şimdi sünnete ittiba konusunda sahabe ve sonraki dönemlerdeki anlayış ve düşüncelere kısaca temas edelim.

Esas itibariyle birbirinden net olarak ayırmak zor ise de Hz. Peygamber (asm)’ın uyguladığı tutum ve davranış biçimi O’ndan sudur ettiği şekliyle de muhafaza edilmesine teşebbüh; rivayetlerin derinliğine bir anlama faaliyetine niçin ne niyetle hangi gayeye yönelik olarak yapıldığı tesbit edilip o davranış biçiminin öyle uygulama cihetine gidilmesi gerektiği anlayışına ise teessi deniliyor(14).

Teşebbüh(15) kendisini başkasına benzetmek onun gibi olmak suretine girmek(16) manasına gelmektedir. Hz. Ömer’in (r.a) Hacer-i Esved’i öpmesi ve tavaf esnasında müşriklere güçlü görünmek için yapılan remeli yapmaya devam etmesi ve biz Resulullah (asm)’ın yaptığı bir şeyi terketmeyi sevmeyiz demesi(17) bu teşebbüh manasının en açık göstergesidir.

Diğer taraftan haccı anlatan Cabir (r.a)'ın "Rasulullah (asm) ne yaptıysa onu yaptık."(18) demesi Hz. Aişe (ra)’nin oruçlu iken Rasulullah’ın kendisini öpmesini haber verip

"Andolsun Allah'ın Resülünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır."(19)

ayetini okuması bazı sahabilerin "İşte bu Rasulullah’ın abdestidir."(20) "Size Hz. Peygamber’in namazını göstereyim." (21) gibi ifadeleri Hz. Peygamber (asm)’e aynen benzemek istemenin alametleridir.

İbadetlerle ilgili hususlarda görülen bu anlayışın diğer fiili davranışlarda da görmekteyiz. Nitekim Hz. Peygamber (asm)’ın altın yüzük taktığını gören sahabiler önce altın yüzük takmışlar sonra O’nun altın yüzüğü çıkarıp yerine gümüş yüzük taktığını görünce aynen tabi olmuşlar(22). Sarığını iki omzunun arasına kadar uzattığını gören İbn Ömer’in (r.a) aynı şekilde yapması(23) kabağı sevmeyen Enes b. Malik’in (r.a) Hz. Peygamber (asm)’in iştahla yediğini gördükten sonra sevmeye başlaması(24) keler etinin yenebileceğini iznine rağmen Resulullah (asm) yemediği için Meymune (r.a)'nin yememesi(25) sarımsaklı yemeği yemediği için Peygamberimiz (asm) başkalarına müsaade ettiği halde Ebu Eyyub’un (r.a.) "Senin hoşlanmadığın şeyden ben de hoşlanmıyorum." diyerek terk etmesi(26) Hz. Peygamber (asm)’in uyuma tarzını örnek almaları (27) gibi rivayetleri asbah-ı kiramdan bazılarının Hz. Peygamber (asm)’in her hâl ve tavrına benzemek onun gibi yaşamak arzusunun neticesidir. Bu itibarla bir mü’min O’na olan muhabbetinden dolayı aynen uysa elbette kınanmayacaktır. Ancak bunlara muhalefeti Din’e muhalefet gibi göstermek de doğru değildir.

Teessiye gelince Âmidi(28) şöyle der:

“Hz. Peygamber’i örnek almak bazen fiilde bazen terkte olur. Fiilde örnek alma örnek alınan kişinin fiilinin benzerini onun işlemesi sebebiyle ve işlediği şekliyle senin de yapmandır.”

Daha sonra tarifi şöyle izah eder:

"O’nun fiilinin benzeri dedik zira suretin farklı olması halinde teessi olmaz. Oturmak kalkmak gibi. Yani örnek alınan kişi oturuyorsa oturmak kalkıyorsa kalkmak. O’nun işlediği şekliyle dedik bunun manası ise işlenen fiilin niyet ve garazındaki ortaklıktır. Birinin niyeti ne ise diğerinin ki de aynı olmalı."

Terkte teessi ise iki şahıstan birinin terk ettiği şeyi terk ettiği surette terk ettiği şekil üzere ve onun terk ettiğinden dolayı terk etmesidir(29).

Esasen sünnete ittiba meselesinin temelinde bizim sünnet karşısındaki tutumumuz ne olmalı ittiba emri hangi yönleriyle vücub hangi yönleriyle nedb ifade eder veya muhayyerlik olur. Bu itibarla sünnetin hususen fiili olanların bağlayıcılığı ve örnekliği meselesi ortaya çıkmaktadır. Hz. Peygamber (asm)’den gerek beşer gerekse Resul olarak sadır olan fiiller karşısında mü’minlerin tavırlarının ne olduğu veya ne olacağı hususudur.

Dipnotlar:

(1) Mesela Aşure orucu (Buhari Sevm 69;) bütün yıl oruç tutmak (Buhari Sevm 55) Yevm-i şekte oruç tutmak (Buhari Sevm 11; Müslim Sıyam 21) Keler etini yemek (Müsned I 326) içinde soğan sarımsak bulunan yemeği yemek gibi (Müslim Eşribe 170-171; Tirmizi Etime 13).
(2) Cihadın en faziletlisi hangisidir iyiliğin en iyisi hangisidir gibi sorulan suallere cevap vermiştir. Mesela hangi Müslümanlık daha hayırlıdır diye soran birisine O’ (a.s.m) “Yemek yedirmen tanıdığın tanımadığın herkese selam vermendir.”buyurmuştur. (Buhari İman 6).
(3) bk. Müslim Fedail 92; Ebu Davud Teraccül 9; Tirmizi Menakıb 16.
(4) Hurma aşılama konusunda olduğu gibi. bk. Müslim Fedail 139-140.
(5) bk. Buhari Talak 112; Ebu Davud Talak 19; Darimi Talak 15; Müsned I 216 361.
(6) Bir adam Abdullah b. Ömer’e Hacer-i Esved’e dokunup öpmenin hükmünü sormuş O’da Rasulullah’ın (a.s.m) dokunup öptüğünü söylemiş. Adamın “Ya kalabalık olur izdihamdan öpemezsem ne dersin” deyince “Sen şu ne dersin? sorularını Yemen’e at! Ben Rasulullah’ı ona dokunup öperken gördüm.” diye cevap vermiş. (Buhari Hac 60.)
(7) bk. Erul Sahabe 151-153. Ayrıca bk. Serahsi Usul I 338-339; Görmez Metodoloji 46-50.
(8) Abbasi Halifesi Ebu Ca’fer el-Mansur İmam Malik’e bir kitap telif etmesi teklifinde bulunur. Ancak bu işi yaparken Abdullah b. Ömer’in (r.a) aşırılıklarından Abdullah b. Abbas’ın (r.a.) ruhsatlarından Abdullah b. Mesud’un (r.a) şaz görüşlerinden sakınmasını tavsiye eder. Böylece O’nun kitabını esas alacağını ve her tarafa göndereceğini söyler. Bu teklifi kabul etmeyen İmam Malik böyle bir şeyin yanlış olacağını belirtir. Ayrıca o sahabilerden de hadis rivayetlerini kitabına alır. (bk. İbn Kuteybe el-İmâme ve’s-Siyase Mısır 1904 II 286.)
(9) Sıbai es-Sünne s.53.
(10) Zehebi Tezkire I 27; Heysemi Mecmau’z-Zevaid I 174.
(11) İbn Hacer el-İsabe II 347-350; İbn Abdilber el-İstiab II 341-346; Kandemir Yaşar D.İ.A. Abdullah b. Ömer md.
(12) bk. Müsned II 131; Heysemi Mecmau’z-Zevaid I 174; Müslim Hac 59; Hanımların mescide çıkmasına karşı çıkan oğlu Bilal’e “Ben Allah Rasulünün sözünü söylüyorum. Sen aksini yapıyorsun.” diyerek lanet okumuştur. bk. Abdurrezzak Musannef III 147; Müslim Salat 139.
(13) Buhari Salat 95; İbn Sa’d Tabakat IV 305-308; Hz.Seleme bütün savaşlara Peygamber Efendimizle iştirak etmiş Şecerei Rıdvan altında ne üzere bana biat ediyorsunuz sorusuna “Uğrunda ölüme Ya Rasulullah” diye cevap vermiştir.
(14) Mesela dişlerin misvakla fırçalanması hadislerde geçer. Birisi ben dişlerimi misvakla fırçalayacağım zira Hz. Peygamber (a.s.m) öyle yapmıştır dese buna teşebbüh anlayışı; bir diğeri de önemli olan dişleri temizlemektir. Öyleyse sünnet işlemek niyetiyle dişlerini fırça ile (meşru olmak şartıyla) temizlese bu anlayışa da teessi denilir. Birinin diğerini kınamayıp kendi işini yapması kaydıyla yalnız biri doğrudur diğeri yanlıştır demek uygun olmaz. Esasen temelde bir ayrılık da yoktur.
(15) Bazı araştırmacılar buna zahiri (lafzi ve şekli) diyorlar. bk. Erul Sahabe 153-196.
(16) Zebidi Tacu’l-Arus XIX 51; Asım Efendi Kamus III 375; İbn Faris şbh. fiil kökünün iki şeyin şekil ve sıfat olarak birbirine benzeşmesi ve şekline girmesine delalet eder demektedir. (Mekayis III 243.)
(17) Buhari Hac 57; Ebu Davud Hac 51.
(18) Ebu Davud Hac 57.
(19) Müsned VI 192; Ayet için bk Ahzab 21.
(20) Abdurrezzak I 38-9; Müsned I 57 59 60 61.
(21) Müsned I 388; İbn Mace İkame 72.
(22) Hz. Peygamber (a.s.m) artık altın yüzüğü asla takmayacağını buyurmuş. Buhari Libes 46-7; İ’tisam 4.
(23) Nâfi’de aynen devam ettirmiş. bk. Tirmizi Libas 12;
(24) Behey bitki Rasulullah seni sevdiği için seviyorum dermiş. bk. Buhari Etime 33; Tirmizi Etime 42; İbn Sa’d Tabakat I 392.
(25) Müslim Sayd 47; Müsned I 326.
(26) Hz. Peygamber (a.s.m) ben sizin konuşmadığınız kimselerle konuşurum diyerek besmele çekip yiyebileceklerini söylemiş. bk. Müslim Eşribe 170-1; Buhari Ezan 160; Tirmizi Etime 14;
(27) bk. Muvatta Salatu’l-Leyl 8; Ebu Davud Salat 293; Bûti bu fiillerin sevgi neticesi olduğundan bu sevgiye mukabil mukafat alacaklarını söyler. bk. Bûti Ramazan es-Sünnetu Masdaran li’t-Teşri (es-Sünnetu’n-Nebeviyye ve Menhecuha II 467)
(28) Âmidi İhkam s.147.
(29) Âmidi İhkam s.147. bk. Erul Sahabe 170; Keleş İttiba 82.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet