Uzman olmak için Şimdi başvurun.
✕- İslam alimlerinin bu konudaki görüşleri nelerdir?
Değerli kardeşimiz
Cenaze defnedildikten sonra kabrin belli olması ve çiğnenmemesi için üstü toprakla bir karış kadar veya biraz daha fazla yükseltilmesi müstehaptır. Diğer üç mezhebin aksine Şâfiîlerin çoğunluğu kabrin üstünün yerle aynı seviyede tutulmasının daha uygun olduğu görüşündedir. Resûl-i Ekrem (asm) Osman b. Maz'ûn'un kabri başına büyükçe bir taş dikmiş ve "Bununla kardeşimin kabrini tanır ve bulurum ailemden ölenleri de yanına gömerim." demiştir.(1)
Fakihlerin çoğunluğu kabre yazı yazılmasını yasaklayan hadislerden hareketle (2) mahiyeti ne olursa olsun kabir üzerine yazı yazmayı mekruh saymıştır. Hanefîlere ve diğer ulemâdan bazılarına göre ise ölünün kabrinin kaybolmaması saygı duyulup çiğnenmemesi için gerekirse yazı yazmakta bir sakınca yoktur; çünkü hadisteki yasağa rağmen icmâ derecesinde bir uygulama ile kabir taşlarına yazı yazıla gelmiştir. Hâkim en-Nisâbûrî bu konudaki rivayetlerin sahih olmasına rağmen uygulamanın bunlara göre gelişmediğini bütün Müslümanların önderlerinin kabirleri üzerine yazılar yazıldığını ve bu durumun halefin seleften devraldığı bir uygulama olduğunu belirtir.(3) Hâkim'in tesbitini naklettikten sonra bu hususun Osman b. Maz'ûn'la ilgili hadisle daha da kuvvet kazanacağını söyleyen İbn Âbidîn yazının ancak yukarıda belirtilen gerekçelerle yazılabileceğini kabir taşına âyet şiir ve ölüyü öven yazıların yazılmasının mekruh olduğunu ifade eder.(4)
Kabirlerin dış şekliyle ilgili olarak Hz. Peygamber (asm)'in son hastalığı sırasında söylediği
"Allah Yahudi ve Hristiyanlara lanet etsin. Bunlar peygamberlerinin kabirlerini mescid edinip mâbed haline getirdiler."
sözünü(5) ve benzeri hadisleri dikkate alan âlimler kabir üzerine kubbe türbe bina gibi şeyler yapma konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
Hanefî Mâlikî ve Şâfiîlere göre özel mülkiyete tâbi topraklardaki kabirlerin üstüne gösteriş ve övünme maksadıyla ev kubbe türbe yapmak haram böyle bir maksat yoksa mekruhtur. Özel mülkiyet altında olmayan umumi mezarlıklarla sahiplerinin mezarlık için vakfettikleri topraklardaki kabirler üzerine bina vb. bir şey yapmak ise her iki durumda da haramdır. Hanbelîler böyle bir ayırım yapmaksızın bunu harama yakın derecede mekruh görürler.
Mezarlık içinde mescid yapılması veya namaz kılınması diğer mezheplere göre mekruh iken Hanbelîler bunu haram kabul etmişlerdir. Hadislerdeki yasaklamanın amacı tevhid inancını korumak gösteriş ve israfı önlemektir. Dinî bilgisi zayıf kişilerin mâbedle mezarı birbirine karıştırmalarına ve mezarda yatan kişinin insan üstü bir varlık olduğuna inanmalarına sebep olur endişesiyle kabirlerin mescid gibi yapılması ve mescid haline getirilmesi yasaklanmıştır. Ayrıca kabirlerin mermer taş vb. malzemeyle masraflı ve gösterişli bir şekilde inşası da caiz görülmemiştir.
Bir kısım İslâm âlimleri meşayih ulema hükümdar ve hükümdar eşleri ve çocuklarının üzerine türbe yapılmasını caiz görmüşlerdir. Türbelerin yapıldığı yerde bunun gibi bina ve kubbeler çok olup bunlar ölenlerin isimlerinin bilinmesi ve tanınmalarından başka onlara prestij ve buna benzer bir hürmet ve saygıya sebep olmayacaksa böyle zamanlarda türbe ve kubbe inşasının caiz olduğuna fetva veren alimler bulunmuştur(6).
Müteveffanın ismi ve yattığı yer bilinsin diye taş gibi bir alamet dikilmesinin gerekli olduğunda Vehhabiler hariç ittifak edilmiştir.
Hz. Peygamber (asm) Hz. Ebû Bekir ve Ömer'e (r.anhuma) ait naaşların bir hücre içerisinde bulunmasından kabir üzerine bina ve kubbe yapmayı yasaklayan hadislerin hükümlerinin mutlak olmadığı bu umumi hükümleri kayıtlı ve sınırlı şekilde anlayan bazı sahâbîlerin bulunduğu onların bu yöndeki tatbikatından anlaşılmaktadır.(7) Burada hadiste yer alan yasağın ihlâlinden ziyade başlangıçta kabir ziyaretinde de olduğu gibi tevhid inancını korumaya yönelik tavizsiz bir yasak getirildiği tevhidden sapma ve şirke dönüş tehlikesinin azalmasıyla birlikte toplumsal talebe uygun olarak belli bir yumuşamaya gidildiği yorumu yapılabilir. Nitekim sahabe tabiîn ve tebeu't-tâbiîn nesillerinden bazı kimselerin kabirler üzerine türbe (bina çadır) yaptıkları bilinmektedir. Meselâ Hz. Ömer Zeyneb bint Cahş'in Hz. Âişe kardeşi Abdurrahman'ın Muhammed İbn Hanefıyye İbn Abbas'ın Hz. Hüseyin'in kızı Fâtıma da amcası Hasan'ın oğlu olan kocası Hasan'ın (Radiyallahu anhum ecmain) kabirleri üzerine türbe yaptırmışlardı. Daha sonra Abdurrahman'ın kabri üzerindeki yapının Abdullah b. Ömer tarafından yıktırıldığı nakledilir.(8)
Ali el-Kârî meşhur meşâyih ve ulemâ kabirleri üzerine insanların ziyaret ve istirahati için kubbe ve türbe yapılmasının Selef âlimleri tarafından caiz görüldüğünü kaydeder.(9) Hanefî fakihlerinden İbnü'l-Hümâm da kabrin yanında Kur'an okurken oturmak için böyle bir mekânın yapılmasının tercih edilen görüşe göre mekruh değil caiz olduğunu(10) söylemiştir.(11)
Dipnotlar:
1. Ebû Dâvûd "Cenâ'iz" 63; krş. İbn Mâce Cenâ'iz" 42.
2. Müslim "Cenâ'iz" 94 95; Ebû Dâvûd "Cenâ'iz" 76; Tirmizî "Cenâ'iz" 58.
3. el-Müstedrek I 370.
4. Reddü'l-muhtar 11 237-238.
5. Buhârî "Cenâ'iz" 62; Ebû Dâvûd "Cenâ'iz" 76.
6. Hasen el-Idvî Meşâriku'l-Envâr Mısır 1316/26.
7. Süleyman Uludağ Mezar ve Türbe Nesil II/1 İstanbul 1977 s. 25.
8. Aynî VII 46.
9. Mirkâtü'l-mefâtih II 372; İbn Âbidîn I 237.
10. Fethu'l-kadîr 1 473.
11. DiA Kabir Maddesi.
Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi